Sözler - page 150

ve bütün asfiya, tahkikat›na istinat ederek hakkaniyetine
flahadet ettikleri Resul-i Ekrem Sallâllâhü Aleyhi Veselle-
min tahakkuk etmifl bin mu’cizat›n›n kuvvetine istinat
edip, bütün kuvvetiyle, hem k›rk vecihle mu’cize olan
Kur’ân-› Hakîm, binler ayat-› kat’iyesine istinat ederek,
bütün kat’iyetle açt›klar› ahiret yolunu ve küflat ettikleri
Cennet kap›s›n›, sinek kanad› kadar kuvveti bulunmayan
vâhî vehimler, ne haddi var ki, kapatabilsin?
* * *
Geçen hakikatlerden anlafl›ld› ki, haflir meselesi öyle
rasih bir hakikattir ki, küre-i arz› yerinden kald›racak, k›-
r›p atacak bir kuvvet, o hakikati sarsamaz. Zira, o haki-
kati, Cenab-› Hak bütün esma ve s›fât›n›n iktizas› ile tes-
pit ediyor; ve Resul-i Ekremi, bütün mu’cizat ve berahi-
niyle tasdik ediyor; ve Kur’ân-› Hakîm, bütün hakaik ve
ayat›yla onu ispat ediyor; ve flu kâinat, bütün ayat-› tek-
viniye ve fluunat-› hakîmânesi ile flahadet ediyor. Acaba,
hiç mümkün müdür ki, haflir meselesinde, Vacibü’l-Vü-
cud ile bütün mevcudat—kâfirler müstesna olarak—itti-
fak etmifl olsun; k›l kadar kuvveti olmayan flüpheler, fley-
tanî vesveseler o da¤ gibi hakikat-i rasiha-i âliyeyi sars-
s›n, yerinden kald›rs›n? Hâflâ ve kellâ!..
Sak›n zannetme, delâil-i haflriye, bahsetti¤imiz On ‹ki
Hakikate münhas›rd›r. Hay›r, belki yaln›z Kur’ân-› Ha-
kîm, geçen flu On ‹ki Hakikatleri bize ders verdi¤i gibi,
daha binler vücuha iflaret edip; her bir vecih kavi bir
emaredir ki, Hâl›k’›m›z bizi bu dâr-› fânîden bir dâr-› bâ-
kîye nakledecektir.
ahiret:
öbür dünya, ikinci hayat.
asfiya:
samimî âlim zatlar.
ayat:
Kur’ân ayetleri.
ayat-› kat’iye:
kesin ve do¤ru de-
liller, ayetler.
ayat-› tekviniye:
bütün varl›kla-
r›n Cenab-› Hakk›n varl›k ve birli-
¤ine olan iflaretleri, delil olufllar›.
berahin:
deliller, ispatlar, kan›tlar.
Cennet:
Allah’›n insanlara müjde-
ledi¤i, ölümden sonraki âlemde
bulunan, sonsuz mutluluk yurdu.
dâr-› bâkî:
sonsuz hayat yeri.
dâr-› fânî:
ölümlü yer, dünya.
delâil-i haflriye:
haflre ait deliller.
emare:
ipucu, belirti.
esma:
adlar, isimler.
had:
yetki.
hakaik:
hakikatler, do¤rular.
hakikat:
bir fleyin asl› ve esas›;
görülen, mevcut olan en do¤ru.
hakikat-› rasiha-i âliye:
yüce
sa¤lam hakikat.
hakkaniyet:
do¤rulu¤a uygun-
luk.
Hâl›k:
yarat›c›; Allah.
hâflâ:
asla, Allah göstermesin.
haflir:
Allah’›n ölüleri diriltip mah-
flere ç›karmas›.
iktiza:
varl›¤›n›n gereklili¤i.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
istinat:
dayanma, delil.
iflaret:
gösterme, bildirme.
ittifak:
uyuflma, söz birli¤i.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
kat’iyet:
kat’îlik, kesinlik.
kavi:
kuvvetli, sa¤lam.
kellâ:
asla, kesinlikle.
Kur’ân-› Hakîm:
Her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
küflat:
ilk aç›l›fl merasimi.
mevcudat:
mevcutlar, var olan
her fley.
mu’cizat:
mu’cizeler, büyük hari-
ka ifller.
mu’cize:
ola¤anüstü büyük hari-
ka ifl.
münhas›r:
s›n›rlanm›fl, s›n›rl›.
müstesna:
ayr› tutularak, hariç.
rasih:
sa¤lam, temeli kuvvetli.
Resul-i Ekrem:
Hz. Muhammed.
Sallâllâhü Aleyhi Vesellem:
Al-
lah’›n salât ve selâm› onun üzeri-
ne olsun.
s›fât:
hâl, özellik, nitelik, vas›f.
flahadet:
flahitlik, tan›kl›k.
fleytanî:
aldatan fleytanla ilgi-
li.
fluunat-› hakîmâne:
faydal›
ve hikmetli ifller
tahakkuk:
do¤rulu¤unun, an-
lafl›lmas›.
tahkikat:
araflt›rmalar, sorufl-
turmalar.
tasdik:
gerçekli¤ini kabul et-
me, onaylama.
tespit:
kan›tlama, ispatlama.
Vacibü’l-Vücud:
varl›¤› zarurî
ve zatî olan; varl›¤› baflkas›n›n
varl›¤›na ba¤l› de¤il, kendin-
den olup ezelî ve ebedî olan
Allah.
vâhî:
bofl, faydas›z, manas›z.
vecih:
yön, taraf.
vehim:
sebepsiz korku, flüp-
he.
vesvese:
flüphe, iflkil, kurun-
tu.
vücuh:
taraflar, yönler.
150 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ
1...,140,141,142,143,144,145,146,147,148,149 151,152,153,154,155,156,157,158,159,160,...1482
Powered by FlippingBook