ve bütün asfiya, tahkikatna istinat ederek hakkaniyetine
flahadet ettikleri Resul-i Ekrem Sallâllâhü Aleyhi Veselle-
min tahakkuk etmifl bin mucizatnn kuvvetine istinat
edip, bütün kuvvetiyle, hem krk vecihle mucize olan
Kurân- Hakîm, binler ayat- katiyesine istinat ederek,
bütün katiyetle açtklar ahiret yolunu ve küflat ettikleri
Cennet kapsn, sinek kanad kadar kuvveti bulunmayan
vâhî vehimler, ne haddi var ki, kapatabilsin?
* * *
Geçen hakikatlerden anlaflld ki, haflir meselesi öyle
rasih bir hakikattir ki, küre-i arz yerinden kaldracak, k-
rp atacak bir kuvvet, o hakikati sarsamaz. Zira, o haki-
kati, Cenab- Hak bütün esma ve sfâtnn iktizas ile tes-
pit ediyor; ve Resul-i Ekremi, bütün mucizat ve berahi-
niyle tasdik ediyor; ve Kurân- Hakîm, bütün hakaik ve
ayatyla onu ispat ediyor; ve flu kâinat, bütün ayat- tek-
viniye ve fluunat- hakîmânesi ile flahadet ediyor. Acaba,
hiç mümkün müdür ki, haflir meselesinde, Vacibül-Vü-
cud ile bütün mevcudatkâfirler müstesna olarakitti-
fak etmifl olsun; kl kadar kuvveti olmayan flüpheler, fley-
tanî vesveseler o da¤ gibi hakikat-i rasiha-i âliyeyi sars-
sn, yerinden kaldrsn? Hâflâ ve kellâ!..
Sakn zannetme, delâil-i haflriye, bahsetti¤imiz On ki
Hakikate münhasrdr. Hayr, belki yalnz Kurân- Ha-
kîm, geçen flu On ki Hakikatleri bize ders verdi¤i gibi,
daha binler vücuha iflaret edip; her bir vecih kavi bir
emaredir ki, Hâlkmz bizi bu dâr- fânîden bir dâr- bâ-
kîye nakledecektir.
ahiret:
öbür dünya, ikinci hayat.
asfiya:
samimî âlim zatlar.
ayat:
Kurân ayetleri.
ayat- katiye:
kesin ve do¤ru de-
liller, ayetler.
ayat- tekviniye:
bütün varlkla-
rn Cenab- Hakkn varlk ve birli-
¤ine olan iflaretleri, delil olufllar.
berahin:
deliller, ispatlar, kantlar.
Cennet:
Allahn insanlara müjde-
ledi¤i, ölümden sonraki âlemde
bulunan, sonsuz mutluluk yurdu.
dâr- bâkî:
sonsuz hayat yeri.
dâr- fânî:
ölümlü yer, dünya.
delâil-i haflriye:
haflre ait deliller.
emare:
ipucu, belirti.
esma:
adlar, isimler.
had:
yetki.
hakaik:
hakikatler, do¤rular.
hakikat:
bir fleyin asl ve esas;
görülen, mevcut olan en do¤ru.
hakikat- rasiha-i âliye:
yüce
sa¤lam hakikat.
hakkaniyet:
do¤rulu¤a uygun-
luk.
Hâlk:
yaratc; Allah.
hâflâ:
asla, Allah göstermesin.
haflir:
Allahn ölüleri diriltip mah-
flere çkarmas.
iktiza:
varl¤nn gereklili¤i.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
istinat:
dayanma, delil.
iflaret:
gösterme, bildirme.
ittifak:
uyuflma, söz birli¤i.
kâinat:
bütün âlemler, varlklar.
katiyet:
katîlik, kesinlik.
kavi:
kuvvetli, sa¤lam.
kellâ:
asla, kesinlikle.
Kurân- Hakîm:
Her ayet ve su-
resinde saysz hikmet ve fayda-
lar bulunan Kurân.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
küflat:
ilk açlfl merasimi.
mevcudat:
mevcutlar, var olan
her fley.
mucizat:
mucizeler, büyük hari-
ka ifller.
mucize:
ola¤anüstü büyük hari-
ka ifl.
münhasr:
snrlanmfl, snrl.
müstesna:
ayr tutularak, hariç.
rasih:
sa¤lam, temeli kuvvetli.
Resul-i Ekrem:
Hz. Muhammed.
Sallâllâhü Aleyhi Vesellem:
Al-
lahn salât ve selâm onun üzeri-
ne olsun.
sfât:
hâl, özellik, nitelik, vasf.
flahadet:
flahitlik, tanklk.
fleytanî:
aldatan fleytanla ilgi-
li.
fluunat- hakîmâne:
faydal
ve hikmetli ifller
tahakkuk:
do¤rulu¤unun, an-
lafllmas.
tahkikat:
arafltrmalar, sorufl-
turmalar.
tasdik:
gerçekli¤ini kabul et-
me, onaylama.
tespit:
kantlama, ispatlama.
Vacibül-Vücud:
varl¤ zarurî
ve zatî olan; varl¤ baflkasnn
varl¤na ba¤l de¤il, kendin-
den olup ezelî ve ebedî olan
Allah.
vâhî:
bofl, faydasz, manasz.
vecih:
yön, taraf.
vehim:
sebepsiz korku, flüp-
he.
vesvese:
flüphe, iflkil, kurun-
tu.
vücuh:
taraflar, yönler.
150 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ