Sözler - page 168

o yüz binler sad›k elçilerin
1
ve o hadsiz do¤ru dellâl-› sal-
tanat›n olan enbiya, asfiya, evliyalar, hakkalyakîn, aynel-
yakîn, ilmelyakîn suretinde Senin uhrevî rahmet hazine-
lerine âlem-i bekadaki ihsanat›n›n definelerine ve dâr-›
saadette tamam›yla zuhur eden güzel isimlerinin harika
güzel cilvelerine flahadetleri hak ve hakikattir; ve iflaret-
leri do¤ru ve mutab›kt›r; ve beflaretleri sad›k ve vakidir;
ve onlar bütün hakikatlerin mercii ve günefli ve hamîsi
olan Hak isminin en büyük bir flua›, bu hakikat-i ekber-i
haflriye oldu¤unu iman ederek, Senin emrinle, Senin
ibad›na hak dairesinde ders veriyorlar ve ayn-› hakikat
olarak talim ediyorlar.
Yâ Rab!
Bunlar›n ders ve talimlerinin hakk› ve hürmeti için, bi-
ze ve Risale-i Nur Talebelerine iman-› ekmel ve hüsnüha-
time ver. Ve bizleri onlar›n flefaatlerine mazhar eyle.
Âmin.
Hem, nas›l ki Kur’ân’›n, belki bütün semavî kitaplar›n
hakkaniyetini ispat eden umum deliller ve hüccetler; ve
Habibullah›n, belki bütün enbiyan›n nübüvvetlerini ispat
eden umum mu’cizeler ve bürhanlar, dolay›s›yla, en bü-
yük müddealar› olan ahiretin tahakkukuna delâlet eder-
ler. Aynen öyle de, Vacibü’l-Vücud’un vücuduna ve vah-
detine flahadet eden ekser deliller ve hüccetler, dolay›s›y-
la, rububiyetin ve ulûhiyetin en büyük medar› ve mazha-
r› olan dâr-› saadetin ve âlem-i bekan›n vücuduna, aç›l-
mas›na flahadet ederler. Çünkü, gelecek makamatta be-
yan ve ispat edilece¤i gibi, Zat-› Vacibü’l-Vücud’un hem
âlem-i beka:
sonsuzluk âlemi,
ahiret.
âmin:
“Yâ Rabbi! Öyle olsun, ka-
bul eyle!.
asfiya:
tuttu¤u yol do¤ru olan
kimseler.
aynelyakîn:
gözle görür derece-
de.
ayn-› hakikat:
gerçe¤in tâ kendi-
si.
beflaret:
müjdeleme.
beyan:
aç›klama.
bürhan:
delil.
cilve:
yans›ma, görüntü.
dâr-› saadet:
mutluluk yeri, Cen-
net.
define:
k›ymetli eflya.
delâlet:
iflaret.
delil:
yol gösteren.
dellâl-› saltanat:
saltanat›n ilân-
c›s›.
ekser:
daha çok.
enbiya:
peygamberler.
evliya:
erenler, velîler, ulular.
Habibullah:
Allah’›n sevgilisi, Hz.
Muhammed
hak:
do¤ru, hakkaniyet ve do¤ru-
luk.
hakikat:
gerçek.
hakikat-i ekber-i haflriye:
haflrin
en büyük gerçe¤i.
hakkalyakîn:
bizzat yaflayarak
kesin bilgi edinme.
hakkaniyet:
adalete uygunluk.
hamî:
himaye eden.
harika:
ola¤anüstü.
hüccet:
delil.
hürmet:
haysiyet ve fleref, sayg›.
hüsnühatime:
hay›rl› ve iyi son.
ibad:
kullar.
ihsanat:
nimetler.
ilmelyakîn:
kesin bilgiye dayana-
rak, kuflkuya yer b›rakmayacak
biçimde ö¤renme.
iman-› ekmel:
en mükemmel
iman.
ispat:
do¤rulayan, do¤ruyu orta-
ya koyma, kan›tlama, do¤rulama.
makamat:
makamlar.
mazhar:
kavuflma; nail olmufl,
nail olma.
medar:
dayanak noktas›.
merci:
müracaat edilecek yer.
mu’cize:
Allah taraf›ndan verilip,
yaln›z peygamberlerin gösterebi-
lecekleri büyük harika ifl.
müddea:
iddia edilen fley.
mutab›k:
uygun.
nübüvvet:
peygamberlik.
rahmet:
ac›ma, merhamet etme.
rububiyet:
rabl›k.
sad›k:
do¤ru.
flahadet:
flahitlik, tan›kl›k.
flefaat:
uhrevî yard›m.
semavî kitaplar:
Allah taraf›ndan
inen kitaplar.
flua:
›fl›k.
tahakkuk:
gerçekleflme.
talim:
ö¤retme ve ö¤renme.
uhrevî:
ahirete ait.
ulûhiyet:
ilâhl›k.
umum:
bütün.
Vacibü’l-Vücud:
varl›¤› zarurî
ve zatî olan Allah.
vahdet:
birlik.
vaki:
olmufl.
vücut:
var olma, var olufl.
yâ Rab:
ey Rabbimiz.
Zat-› Vacibü’l-Vücud:
varl›¤›
mutlaka gerekli olan zat, Ce-
nab-› Allah.
zuhur:
meydana ç›kma.
1.
Yüz yirmi dört bin enbiya oldu¤una dair bkz. Hâkim,
Müstedrek
, 2:652; ‹bni Sa'd,
Tabaka-
tü'l-Kübra
, 1:32; ‹bni Hibban,
Sahih
, 2:77;
Müsned
, 5:265-266; Taberanî,
Mu'cemü'l-Kebir
, 8:217;
Veliyyüddin Tebrizî,
Miflkâtü'l-Mesabih
, 3:122.
168 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ
1...,158,159,160,161,162,163,164,165,166,167 169,170,171,172,173,174,175,176,177,178,...1482
Powered by FlippingBook