elbette öyle muhit bir kader ve hakîmâne bir takdir ve
müdakkikane bir kayt ve hafîzâne bir kitabet, ancak
mahkeme-i kübrada, umumî bir muhakeme neticesinde,
daimî bir mükâfat ve mücazat için olabilir. Yoksa, o iha-
tal ve inceden ince olan kayt ve muhafaza, bütün bütün
manasz, faydasz kalr; hikmete ve hakikate münafi olur.
Hem, haflir gelmezse, kader kalemiyle yazlan bu ki-
tab- kâinatn bütün muhakkak manalar bozulur ki, hiç-
bir cihet-i imkân olamaz. Ve o ihtimal, bu kâinatn vü-
cudunu inkâr gibi bir muhal, belki bir hezeyan olur.
Elhâsl: mann befl rüknü, bütün delilleriyle, haflir ve
neflrin vukuuna ve vücuduna ve dâr- ahiretin vücuduna
ve açlmasna delâlet edip, isterler ve flahadet edip, talep
ederler.
flte, hakikat-i haflriyenin, azametine tam muvafk böy-
le azametli ve sarslmaz direkleri ve bürhanlar bulundu-
¤u içindir ki, Kurân- Mucizülbeyann hemen hemen
üçten birisi haflir ve ahireti teflkil ediyor; ve onu, bütün
hakaikna temel tafl ve üssülesas yapyor; ve her fleyi
onun üstüne bina ediyor.
[
Mukaddime nihayet buldu
]
@
SÖZLER | 175
O
NUNCU
S
ÖZ
inkâr:
inanmama.
kader:
lâhî hüküm, takdir.
kâinat:
varlklar.
kitabet:
yaz yazma.
kitab- kâinat:
kâinat kitab.
Kurân- Mucizülbeyan:
açkla-
malaryla akllar benzerini yap-
maktan âciz brakan Kurân- Ke-
rîm.
mahkeme-i kübra:
büyük mah-
keme.
mücazat:
ceza.
muhafaza:
koruma.
muhakeme:
de¤erlendirme.
muhakkak:
gerçek.
muhal:
imkânsz.
muhit:
kuflatan.
mukaddime:
bafllangç, girifl.
mükâfat:
ödül.
münafi:
aykr.
muvafk:
uygun.
nihayet:
son.
rükün:
temel esaslar, flart.
flahadet:
flahitlik, tanklk.
takdir:
de¤er biçme.
talep:
isteme, arzu.
umumî:
genel.
üssülesas:
sa¤lam temel.
vücut:
var olma.
vuku:
meydana gelme.
ahiret:
öbür dünya.
azamet:
büyüklük, yücelik.
bürhan:
delil.
cihet-i imkân:
mümkün ol-
ma yönü.
dâr- ahiret:
ahiret yurdu.
delâlet:
delil olma.
delil:
flahit, belge, tank, kant.
elhâsl:
sonuç olarak.
hafîzâne:
koruyarak.
hakaik:
gerçekler.
hakikat:
gerçek.
hakikat-i haflriye:
yeniden
dirilme gerçe¤i.
hakîmâne:
hikmetle.
haflir ve neflir:
toplamak ve
diriltmek, yaymak.
haflir:
ahirette tekrar dirilme,
toplanma.
hezeyan:
saçmalama.
hikmet:
lâhî gaye.
ihata:
kuflatma.
ihtimal:
olabilirlik.