Sözler - page 181

mütemadiyen zîhayat envalar›n› tecdit ve teksir etmek
hikmetiyle, her vakit dolar boflan›r ve en hasis ve çürü-
müfl maddelerinde dahi kesretle zîhayatlar halk edilerek
bir mahfler-i huveynat oluyor; ve madem hayat›n süzül-
müfl en safî hulâsas› olan fluur ve ak›l ve en lâtif ve sabit
cevheri olan ruh, bu küre-i arzda gayet kesretli bir suret-
te halk olunuyorlar, âdeta küre-i arz, hayat ve ak›l ve flu-
ur ve ervah ile ihya olup öyle flenlendirilmifl. Elbette kü-
re-i arzdan daha lâtif, daha nuranî, daha büyük, daha
ehemmiyetli olan ecram-› semaviye, ölü, camit, hayats›z,
fluursuz kalmas› imkân haricindedir.
Demek, gökleri, güneflleri, y›ld›zlar› flenlendirecek ve
hayattar vaziyetini verecek ve netice-i hilkat-i semavat›
gösterecek ve hitabat-› Sübhaniyeye mazhar olacak olan
zîfluur, zîhayat ve semavata münasip sekeneler, her hâl-
de s›rr-› hayatla bulunuyorlar ki, onlar da melâikelerdir.
Hem hayat›n s›rr-› mahiyeti “peygamberlere iman”
rüknüne bak›p remzen ispat eder. Evet, madem kâinat
hayat için yarat›lm›fl ve hayat dahi Hayy-› Kayyum-u
Ezelî’nin bir cilve-i azam›d›r, bir nakfl-› ekmelidir, bir sa-
nat-› ecmelidir. Madem Hayat-› Sermediye, resullerin
gönderilmesiyle ve kitaplar›n indirilmesiyle kendini gös-
terir. Evet, e¤er kitaplar ve peygamberler olmazsa, o
Hayat-› Ezeliye bilinmez. Nas›l ki bir adam›n söylemesiy-
le diri ve hayattar oldu¤u anlafl›l›r; öyle de, bu kâinat›n
perdesi alt›nda olan âlem-i gayb›n arkas›nda söyleyen,
konuflan, emir ve nehyedip hitap eden bir Zat›n kelima-
t›n›, hitabat›n› gösterecek, peygamberler ve nazil olan
SÖZLER | 181
O
NUNCU
S
ÖZ
hayattar:
dirilik, canl›l›k.
Hayy-› Kayyum-› Ezelî:
her fleye
her hususta gücü yeten ezelî ha-
yat sahibi, Allah.
hikmet:
‹lâhî gaye.
hitabat:
konuflmalar.
hitabat-› Sübhaniye:
her türlü
kusur ve noksanl›ktan uzak olan
Allah’›n kendine özel konuflmala-
r›.
hitap etmek:
konuflmak
hulâsa:
öz, esas.
ihya:
diriltme.
imkân:
mümkün olma.
ispat:
kan›t.
kâinat:
bütün varl›klar.
kelimat:
sözler.
kesret:
çokluk.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
lâtif:
yumuflak, hofl.
mahfler-i huveynat:
mikrosko-
bik hayvanlar toplulu¤u.
mazhar:
kavuflma.
melâike:
melekler.
münasip:
uygun.
mütemadiyen:
sürekli olarak.
nakfl-› ekmel:
en mükemmel na-
k›fl.
nazil olmak:
inmek.
netice-i hilkat-i semavat:
Gökle-
rin yarat›l›fl›n›n neticesi.
nuranî:
nurlu.
remzen:
iflareten.
resul:
peygamber.
rükün:
temel esaslar, flart.
sabit:
hareketsiz.
safî:
kat›ks›z.
sanat-› ecmel:
En güzel sanat.
sekene:
sakinler, oturanlar.
semavat:
gökler.
s›rr-› hayat:
hayat›n s›rr›.
s›rr-› mahiyet:
mahiyetin, iç yü-
zün s›rr›.
fluur:
kavrama gücü.
fluursuz:
hayats›z
tecdit:
yenileme.
teksir:
ço¤altma.
zîhayat:
hayat sahibi.
zîfluur:
fluur sahibi.
âdeta:
sanki.
ak›l:
insanda bulunan düflün-
ce, anlama hassas›; us.
âlem-i gayp:
görünmeyen
âlem.
camit:
kat› madde, cans›z.
cevher:
öz.
cilve-i azam:
en büyük tecel-
li.
ecram-› semaviye:
gök ci-
simleri.
emir ve nehyetmek:
yap›la-
cak ve yap›lmayacaklar› iste-
mek, söylemek.
enva:
türler, neviler.
ervah:
ruhlar.
halk:
yaratma.
hariç:
d›fl›nda.
hasis:
de¤ersiz.
hayat:
dirilik, canl›l›k.
Hayat-› Ezeliye:
bafllang›c›
olmayan, ezelî hayat.
Hayat-› Sermediye:
sürekli,
devaml› hayat.
1...,171,172,173,174,175,176,177,178,179,180 182,183,184,185,186,187,188,189,190,191,...1482
Powered by FlippingBook