baflkas›na mal eder mi? Bütün a¤ac›n neticesini terk et-
mekle, bütün eczas›yla hikmetle yo¤rulmufl hilkat flecere-
sini abes ve beyhude yapar m›, zannedersiniz?”
Der: “Haflirde sizi ihya edecek zat, öyle bir zatt›r ki,
bütün kâinat Ona emirber nefer hükmündedir, emr-i
1
o
¿ƒo
µn
«n
a r
øo
c
’e karfl› kemal-i ink›yat ile serfüru eder. Bir
bahar› halk etmek bir çiçek kadar Ona ehven gelir, bü-
tün hayvanat› icat etmek bir sinek icad› kadar kudretine
kolay gelir bir zatt›r. Öyle bir Zata karfl›
2
n
?É n
¶p
© r
dG »p
« r
ëo
j r
øn
e
deyip, kudretine karfl› taciz ile meydan okunmaz.” Son-
ra,
3
m
Ar
Àn
°T u
?o
c o
äƒo
µn
?n
e /
?p
ón
«p
H …/
ò s
dG n
¿Én
ër
Ñ°o
ùn
a
tabiriyle, “Her fle-
yin dizgini elinde, her fleyin anahtar› yan›nda, gece ve
gündüzü, k›fl ve yaz› bir kitap sahifeleri gibi kolayca çe-
virir, dünya ve ahireti iki menzil gibi; bunu kapar, onu
açar bir Kadîr-i Zülcelâl’dir. Madem böyledir, bütün delâ-
ilin neticesi olarak
4
n
¿ƒo
©n
L r
ôo
J p
¬ r
«dp
Gn
h
, yani kabirden sizi ih-
ya edip, haflre getirip, huzur-u kibriyas›nda hesab›n›z›
görecektir.”
‹flte flu ayetler haflrin kabulüne zihni müheyya etti, kal-
bi de haz›r etti. Çünkü, nezairini dünyevî ef’al ile de gös-
terdi.
Hem, kâh oluyor ki, ef’al-i uhreviyesini öyle bir tarzda
zikreder ki, dünyevî nezairlerini ihsas etsin; tâ, istib’at ve
SÖZLER | 191
O
NUNCU
S
ÖZ
abes:
lüzumsuz ve gayesiz, bofl.
âciz:
gücü yetmez, güçsüz.
beyhude:
bofluna.
delâil:
deliller, ispat vas›talar›.
dizgin:
kontrol, yönetim.
ecza:
parçalar, k›s›mlar.
ef’al:
fiiller, ifller.
ef’al-i uhreviye:
Allah’›n ahiret-
teki fiilleri.
ehven:
kolay.
emirber:
emre haz›r.
haflir:
k›yametten sonra bütün
insanlar›n diriltilip bir yere top-
lanmalar›, k›yametten sonra in-
sanlar›n diriltilip toplanacaklar›
yer.
hikmet:
fayda, maksat, ‹lâhî ga-
ye.
hilkat:
yarat›l›fl.
huzur-u kibriya:
sonsuz büyük-
lük sahibi olan Allah’›n huzuru.
icat:
vücuda getirme, yoktan var
etme.
ihsas:
hissettirme.
ihya:
diriltme, hayat verme.
istib’at:
ak›ldan uzak görme.
Kadîr-i Zülcelâl:
sonsuz büyük-
lük ve sonsuz kudret sahibi, Al-
lah.
kâh:
bazen.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›.
kemal-i ink›yat:
tam itaat.
mal etmek:
ait k›lmak, üzerine
vermek veya almak.
menzil:
yer, mekân.
müheyya:
haz›rlanm›fl, haz›r.
nefer:
rütbesiz asker, er.
netice:
sonuç.
nezair:
benzerler, örnekler.
flecere:
a¤aç.
serfüru:
bafl e¤me; itaat.
tabir:
ifade, söz.
taciz:
âciz b›rakma.
tarz:
usul, flekil.
1.
"Ol!" der; oluverir. (Yâsin Suresi: 82.)
2.
Çürümüfl kemikleri kim diriltecek? (Yâsin Suresi: 78.)
3.
fian› yücedir Onun ki, her fleyin hüküm ve tasarrufu elindedir. (Yâsin Suresi: 83.)
4.
Siz de Ona döndürüleceksiniz. (Yâsin Suresi: 83.)