Evet, âlem-i gaybn bir nevi olan âlem-i ervah, ayn-
hayat ve madde-i hayat ve hayatn cevherleri ve zatlar
olan ervah ile dolu olmas; elbette mazi ve müstakbel de-
nilen âlem-i gaybn bir di¤er nevi de ve ikinci ksm da-
hi, cilve-i hayata mazhariyeti ister ve istilzam eder.
Hem bir fleyin vücud-u ilmîsindeki intizam- ekmel ve
manidar vaziyetleri ve canl meyveleri, tavrlar, bir nevi
hayat- maneviyeye mazhariyetini gösterir.
Evet, Hayat- Ezeliye güneflinin ziyas olan bu gibi cil-
ve-i hayat, elbette yalnz bu âlem-i flahadete ve bu za-
man- hâzra ve bu vücud-u haricîye münhasr olamaz;
belki, her bir âlem, kabiliyetine göre, o ziyann cilvesine
mazhardr ve kâinat bütün âlemleriyle o cilve ile hayattar
ve ziyadardr. Yoksa, nazar- dalâletin gördü¤ü gibi, mu-
vakkat ve zahirî bir hayat altnda, her bir âlem, büyük ve
müthifl birer cenaze ve karanlkl birer virane âlem ola-
caktr.
flte, kadere ve kazaya iman rüknünün dahi genifl bir
veçhi de, srr- hayatla anlafllyor ve sabit oluyor. Yani,
nasl ki âlem-i flahadet ve mevcut hazr eflya, intizamla-
ryla ve neticeleriyle hayattarlklar görünüyor; öyle de,
âlem-i gayptan saylan geçmifl ve gelecek mahlûkatn da-
hi, manen hayattar bir vücud-u manevîleri ve ruhlu birer
sübut-u ilmîleri vardr ki, Levh-i Kaza ve Kader vastasy-
la o manevî hayatn eseri, mukadderat namyla görünür,
tezahür eder.
* * *
âlem:
dünya, cihan.
âlem-i ervah:
ruhlar âlemi.
âlem-i gayp:
bilinmeyen âlem;
görünmeyen âlem.
âlem-i flahadet:
gözle görülen
âlem.
ayn- hayat:
hayat tâ kendisi.
cenaze:
ölü cesedi.
cevher:
esas, öz.
cilve:
tecelli, yansma.
cilve-i hayat:
hayat cilveleri, gü-
zellikleri.
ervah:
ruhlar.
eser:
iz, alâmet.
hayat:
dirilik, canllk.
hayat- ezeliye:
sonsuz hayat.
hayat- maneviye:
manevî ha-
yat.
hayattar:
canl, yaflayan.
hazr:
huzurda bulunan.
iman:
inanç.
intizam:
düzgünlük, düzen.
intizam- ekmel:
çok mükemmel
düzen.
istilzam:
gerektirme.
kabiliyet:
yetenek.
kader:
lâhî bilgi.
kâinat:
bütün varlklar.
kaza:
hükmün yerine gelmesi.
Levh-i Kaza ve Kader:
olmufl ve
olacak yazl oldu¤u levhalar.
madde-i hayat:
hayat maddesi.
mahlûkat:
yaratlmfllar.
manen:
mana itibaryla.
manevî:
maddî olmayan.
manidar:
anlaml.
mazhar:
sahip.
mazhariyet:
sahip olma.
mazi:
geçmifl zaman.
mevcut:
var olan.
mukadderat:
Allah tarafndan
ezelde takdir olunmufl fleyler, ile-
ride meydana gelecek hâller ve
olaylar, aln yazs.
münhasr:
snrlanmfl, snrl.
müstakbel:
gelecek zaman.
müthifl:
korkunç, dehflet verici.
muvakkat:
geçici.
nam:
ad, isim.
nazar- dalâlet:
küfrî bakfl.
netice:
sonuç.
nev:
çeflit.
ruh:
varl¤ sadece Allah tara-
fndan bilinen manevî varlk.
rükün:
flartlar.
sabit:
hareket etmeyen.
srr- hayat:
hayatn srr.
sübut-u ilmî:
ilmî olarak ger-
çekleflme.
tezahür:
ortaya çkma, gö-
rünme.
vasta:
araç.
veçhi:
yönü, ciheti.
virane:
harabe, yknt.
vücud-u haricî:
haricî vücut.
vücud-u ilmî:
ilmî varlk.
vücud-u manevî:
manevî
varlk.
zahirî:
görünen.
zaman- hâzra:
flimdiki za-
man.
zat:
kifli, kimse.
ziya:
flk.
ziyadar:
flkl.
184 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ