sanatn çok sever ve Kendini sevdirir ve Kendini seven-
leri ziyade seven bir Zat- Kadîr-i Hakîm, en ziyade Ken-
dini seven ve sevimli ve sevilen ve Sâniini ftraten peres-
tifl eden hayat ve hayatn zat ve cevheri olan ruhu
mevt-i ebedî ile idam edip Kendinden o sevgili muhibbi-
ni ve habibini ebedî bir surette küstürsün, darltsn, deh-
fletli rencide ederek srr- rahmetini ve nur-u muhabbeti-
ni inkâr etsin ve ettirsin? Hâflâ, yüz bin defa hâflâ ve kel-
lâ! Bu kâinat cilvesiyle süslendiren bir cemal-i mutlak ve
umum mahlûkat sevindiren bir rahmet-i mutlaka, böyle
hadsiz bir çirkinlikten ve kubh-u mutlaktan ve böyle bir
zulm-ü mutlaktan, bir merhametsizlikten, elbette niha-
yetsiz derece münezzehtir ve mukaddestir.
Netice:
Madem dünyada hayat var; elbette insanlar-
dan hayatn srrn anlayanlar ve hayatn suiistimal et-
meyenler, dâr- bekada ve Cennet-i bâkiyede hayat- bâ-
kiyeye mazhar olacaklardr. Amenna!
Ve hem, nasl ki yeryüzünde bulunan parlak fleylerin
güneflin akisleriyle parlamalar ve denizlerin yüzlerinde
kabarcklar ziyann lemalaryla parlayp sönmeleri, ar-
kalarndan gelen kabarcklar gidenler gibi yine hayalî gü-
neflçiklere âyinelik etmeleri bilbedahe gösteriyor ki, o
lemalar, yüksek bir tek güneflin cilve-i inikâsdrlar ve
güneflin vücudunu muhtelif dillerle yâd ediyorlar ve flk
parmaklaryla ona iflaret ediyorlar. Aynen öyle de, Zat-
Hayy- Kayyumun Muhyî isminin cilve-i azam ile berrin
yüzünde ve bahrin içindeki zîhayatlarn kudret-i lâhiye
ile parlayp, arkalarndan gelenlere yer vermek için
SÖZLER | 179
O
NUNCU
S
ÖZ
hayat:
yaflama, dirilik.
hayat- bâkiye:
bitmeyen sonsuz
hayat.
inkâr:
inanmama.
kâinat:
varlklar.
kellâ:
hiç bir zaman.
kubh-u mutlak:
mutlak çirkinlik.
kudret-i lâhiye:
Allahn güç ve
kudreti.
lema:
parlt.
mahlûkat:
yaratlmfllar.
mazhar:
nail olma.
merhametsiz:
acmaszlk, flef-
katsizlik.
mevt-i ebedî:
sonsuz ölüm.
muhip:
seven.
muhtelif:
türlü türlü.
Muhyî:
hayat veren Allah.
mukaddes:
ayp ve noksanlardan
kurtulmufl.
münezzeh:
kusursuz ve temiz.
netice:
sonuç.
nur-u muhabbet:
sevgi nuru.
perestifl:
kulluk, ibadet, tapnma.
rahmet-i mutlaka:
Allahn mut-
lak rahmeti.
rencide:
incitmek.
Sâni:
sanatl yaratan, yaratc, Al-
lah.
sr:
gizem, gizli gerçek.
srr- rahmet:
flefkat etmenin sr-
r.
suiistimal:
kötüye kullanma.
yâd:
anma.
Zat- Hayy- Kayyum:
varl¤, diri-
li¤i her an için olup gökleri ve
yerleri her an için tutan; her fleye,
her hususta iktidar yeten zat, Al-
lah.
Zat- Kadîr-i Hakîm:
her fleyi hik-
metli yaratan ve her fleye gücü
yeten Allah.
zîhayat:
hayat sahibi.
ziya:
flk.
ziyade:
çok.
zulm-ü mutlak:
sonsuz ve snr-
sz zulüm.
akis:
yank.
amenna:
inandk.
âyine:
ayna.
bahir:
deniz.
ber:
yer.
bilbedahe:
apaçk flekilde.
cemal-i mutlak:
sonsuz ve
kusursuz güzellik.
Cennet-i bâkiye:
sonsuz Cen-
net.
cevher:
asl, temel, öz.
cilve-i azam:
en büyük tecel-
li.
cilve-i inikâs:
yansmadan
ileri gelen görüntü.
dâr- beka:
sonsuz dünya;
ahiret.
dehflet:
korkunç.
ebedî:
sonu olmayan.
ftraten:
yaratlfltan.
habip:
sevgili.
hadsiz:
snrsz.
hâflâ:
asla.
hayalî:
hayalle ilgili.