gibi bütün a¤açlar›n cenazeleri bir emirle def’aten “ba’sü
ba’delmevt”e mazhariyetleri ve neflirleri; hem, küçücük
hayvan taifelerinin hadsiz efratlar›n›n gayet derecede sa-
natl› bir surette ihyalar›; hem, bilhassa sinekler kabilele-
rinin haflirleri ve bilhassa daima yüzünü, gözünü, kana-
d›n› temizlemekle bize abdesti ve nezafeti ihtar eden ve
yüzümüzü okflayan gözümüz önündeki kabilenin bir se-
nede neflrolan efrad›, benîâdemin Âdem zaman›ndan
beri gelen umum efrad›ndan fazla oldu¤u hâlde, her ba-
harda sair kabileler ile beraber birkaç gün zarf›nda infla-
lar› ve ihyalar›, haflirleri, elbette k›yamette ecsad-› insa-
niyenin inflas›na bir misal de¤il, belki binler misaldirler.
Evet, dünya dârülhikmet ve ahiret dârülkudret oldu-
¤undan, dünyada Hakîm, Mürettip, Müdebbir, Mürebbî
gibi çok isimlerin iktizas›yla dünyada icad-› eflya, bir de-
rece tedricî ve zamanla olmas›, hikmet-i Rabbaniyenin
muktezas› olmufl. Ahirette ise, hikmetten ziyade kudret
ve rahmetin tezahürleri için maddeye ve müddete ve za-
mana ve beklemeye ihtiyaç b›rakmadan, birden eflya in-
fla ediliyor. Burada bir günde ve bir senede yap›lan ifller,
ahirette bir anda, bir lemhada inflas›na iflareten Kur’ân-›
Mu’cizülbeyan,
1
o
Ün
ôr
bn
G n
ƒo
g r
hn
G p
ön
ün
Ñ r
dG p
ír
ªn
?n
c s
’p
G p
án
YÉ°s
ùdG o
ôr
en
G =É n
en
h
ferman eder.
E¤er, haflrin gelmesini, gelecek bahar›n gelmesi gibi,
kat’î bir surette anlamak istersen; haflre dair Onuncu
Söz ile Yirmi Dokuzuncu Söze dikkat ile bak, gör. E¤er
bahar›n gelmesi gibi inanmaz isen, gel parma¤›n› gözü-
me sok.
SÖZLER | 187
O
NUNCU
S
ÖZ
ret yurdu.
def’aten:
bir defada
ecsad-› insaniye:
insan cesetleri.
ecsat:
cesetler.
efrat:
fertler, .
hadsiz:
s›n›rs›z.
Hakîm:
her fleyi belirli gayelere
yönelik olarak, manal›, faydal› ve
tam yerli yerinde yaratan Allah.
haflir:
toplanma, dirilme, k›ya-
metten sonra bütün insanlar›n bir
yere toplanmalar›.
hikmet:
‹lâhî gaye.
hikmet-i Rabbaniye:
Allah’›n her
fleyi belirli gayelere yönelik ola-
rak, manal›, faydal› ve tam yerli
yerinde yaratmas›.
icad-› eflya:
varl›klar›n yarat›lma-
s›.
ihtar:
hat›rlatma yapma.
ihya:
dirilme.
iktiza:
gerektirme.
infla:
yap›lma, yapma, vücuda
gelme, yarat›lma, bina etme.
kabile:
topluluk, kavim.
kat’î:
kesin, flüphesiz.
k›yamet:
dünyan›n sonu, bütün
ölülerin dirilerek mahflerde top-
lanmas›.
kudret:
güç ve kuvvet.
Kur’ân-› Mu’cizülbeyan:
aç›kla-
malar›yla ak›llar› benzerini yap-
maktan âciz b›rakan Kur’ân-› Ke-
rîm.
lemha:
bir defa bakma, bir göz
at›fl.
mazhariyet:
kavuflma, eriflme.
misal:
örnek, numune.
müddet:
zaman, süre, .
Müdebbir:
idare eden, hikmetli ifl
yapan Allah.
mukteza:
gereklilik.
Mürebbî:
terbiye eden, terbiye
veren, yetifltiren.
mürettip:
her fleyi tertip ve düze-
ne sokan Allah.
neflir:
yay›lma.
nezafet:
temizlik.
rahmet:
ac›ma, merhamet etme.
sair:
di¤er.
taife:
topluluk.
tedricî:
yavafl yavafl, derece de-
rece.
tezahür:
ortaya ç›kma, görünme.
zarf:
zaman.
ziyade:
çok, fazla, art›k.
Âdem:
ilk insan ve ilk pey-
gamber.
ahiret:
öbür dünya.
ba’sü ba’delmevt:
öldükten
sonra tekrar dirilmek.
benîâdem:
insanlar.
dârülhikmet:
ifllerin bir sebe-
be ve zamana ba¤l› olarak
yap›ld›¤› yer olan dünya.
dârülkudret:
her fleyin zama-
na ve beklemeye ihtiyaç kal-
madan birden yarat›ld›¤› ahi-
1.
K›yametin gerçekleflmesi ise, ancak göz aç›p kapay›ncaya kadar, yahut ondan da yak›nd›r.
(Nahl Suresi: 77.)