Ve madem, nasl ki Kâinatn Sahibi, kâinattan zemi-
ni ve zeminden nev-i insan intihap edip, gayet büyük bir
makam, bir ehemmiyet vermifl; öyle de, nev-i insandan
dahi makasd- rububiyetine tevafuk eden ve kendilerini
iman ve teslim ile Ona sevdiren hakikî insanlar olan en-
biya ve evliya ve asfiyay intihap edip kendine dost ve
muhatap ederek, onlar mucizeler ve tevfikler ile ikram
ve düflmanlarn semavî tokatlar ile tazip ediyor. Ve bu
kymetli, sevimli dostlarndan dahi, onlarn imam ve
mefhari olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm inti-
hap ederek, ehemmiyetli küre-i arzn yarsn ve ehem-
miyetli nev-i insann beflten birisini uzun asrlarda onun
nuruyla tenvir ediyor. Âdeta, bu kâinat onun için yaratl-
mfl gibi, bütün gayeleri onun ile ve onun dini ile ve
Kurân ile tezahür ediyor. Ve o pek çok kymettar ve
milyonlar sene yaflayacak kadar hadsiz hizmetlerinin üc-
retlerini, hadsiz bir zamanda almaya müstahak ve lâyk
iken, gayet meflakkatler ve mücahedeler içinde altmfl üç
sene gibi ksack bir ömür verilmifl. Acaba hiçbir cihetle
hiçbir imkân, hiçbir ihtimali, hiçbir kabiliyeti var m ki,
o zat, bütün emsali ve dostlaryla beraber dirilmesin ve
flimdi de ruhen diri ve hayy olmasn; idam- ebedî ile
mahvolsunlar? Hâflâ, yüz bin defa hâflâ ve kellâ! Evet,
bütün kâinat ve hakikat-i âlem, dirilmesini dava eder ve
hayatn Sahib-i Kâinattan talep ediyor.
Ve madem, Yedinci fiua olan Ayetül-Kübrada, her
biri bir da¤ kuvvetinde, otuz üç adet icma- azîm ispat
etmifller ki: Bu kâinat, bir elden çkmfl ve bir tek zatn
asfiya:
takva sahibi büyük zatlar.
Ayetül-Kübra:
Risale-i Nurda
Yedinci fiua adl eser.
cihet:
yön, taraf.
dava:
fikir, iddia, ülkü.
ehemmiyet:
pek önemli olma,
de¤erlilik.
enbiya:
peygamberler.
evliya:
keramet sahibi , velîler.
hadsiz:
snrsz, .
hakikat-i âlem:
dünyann gerçe-
¤i, asl.
hakikî:
gerçek.
hâflâ:
asla, katiyen.
hay:
diri.
icma- azîm:
çok büyük deliller-
den meydana gelen büyük görüfl.
idam- ebedî:
sonsuza kadar yok
olma.
ihtimal:
bir fleyin olabilmesi.
ikram:
ba¤fl, ihsan.
imkân:
olabilirlik.
intihap:
seçme, seçmek.
ispat:
do¤ruyu ortaya koyma.
kabiliyet:
yetenek.
kâinat:
varlklar.
kellâ:
hiç bir zaman.
kymettar:
kymetli, de¤erli.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
mahv:
yok olma.
makasd- rububiyet:
Allahn
bütün varlk âlemini idare ve
egemenli¤i altnda tutmasn-
daki maksatlar ve gayeler.
mefhar:
övünme sebebi.
meflakkat:
sknt.
mücahede:
mücadele, çaba,
gayret.
mucize:
Allah tarafndan ve-
rilip, yalnz peygamberlerin
gösterebilecekleri büyük ha-
rika ifl.
muhatap:
kendisine söz söy-
lenilen kimse.
müstahak:
hak etmifl.
nev-i insan:
insan çeflidi, in-
san cinsi.
ruhen:
ruh olarak.
Sahib-i Kâinat:
kâinatn sahi-
bi olan Allah.
semavî:
gökle ilgili.
talep:
isteme, arzu.
tazip:
azap verme.
tenvir:
nurlandrma.
teslim:
kendini Allahn emri-
ne brakma.
tevafuk:
uygun gelme, uy-
gunluk.
tevfik:
yardm.
tezahür:
ortaya çkma.
zat:
Allah, kifli, flahs, fert.
zemin:
yer, yeryüzü.
172 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ