mevcudiyeti, hem umum sfatlar, hem ekser isimleri,
hem rububiyet, ulûhiyet, rahmet, inayet, hikmet, adalet
gibi vasflar, flenleri lüzum derecesinde ahireti iktiza ve
vücup derecesinde bâkî bir âlemi istilzam ve zaruret de-
recesinde mükâfat ve mücazat için haflri ve neflri isterler.
Evet, madem ezelî, ebedî bir Allah var; elbette salta-
nat- ulûhiyetinin sermedî bir medar olan ahiret vardr.
Ve madem, bu kâinatta ve zîhayatta gayet haflmetli ve
hikmetli ve flefkatli bir rububiyet-i mutlaka var ve görü-
nüyor; elbette o rububiyetin haflmetini sukuttan ve hik-
metini abesiyetten ve flefkatini gadirden kurtaran ebedî
bir dâr- saadet bulunacak ve girilecek.
Hem madem göz ile görünen bu hadsiz inamlar, ih-
sanlar, lütuflar, keremler, inayetler, rahmetler, perde-i
gayp arkasnda bir Zat- Rahman- Rahîmin bulundu¤u-
nu sönmemifl akllara, ölmemifl kalplere gösterir; elbette
inam istihzadan ve ihsan aldatmaktan ve inayeti ada-
vetten ve rahmeti azaptan ve lütuf ve keremi ihanetten
halâs eden ve ihsan ihsan eden ve nimeti nimet eden bir
âlem-i bâkîde, bir hayat- bâkiye var ve olacaktr.
Hem madem bahar faslnda, zeminin dar sahifesin-
de, hatasz yüz bin kitab birbiri içinde yazan bir kalem-i
Kudret, gözümüz önünde yorulmadan iflliyor. Ve o ka-
lem sahibi yüz bin defa ahit ve vadetmifl ki, Bu dar yer-
de ve karflk ve birbiri içinde yazlan bahar kitabndan
daha kolay olarak, genifl bir yerde güzel ve lâyemut bir
kitab yazaca¤m ve size okutturaca¤m diye, bütün
SÖZLER | 169
O
NUNCU
S
ÖZ
inam:
nimet verme, nimet.
inayet:
yardm.
istihza:
alay etme.
istilzam:
gerektirme.
kâinat:
yaratlmfl olan fleylerin
tamam.
kalem-i Kudret:
Allahn kudret
kalemi.
kerem:
cömertlik, ikram.
lâyemut:
ölümsüz.
lütuf:
iyilik, ikram, yardm.
madem:
zaten.
medar:
dayanak noktas, kaynak,
sebep.
mevcudiyet:
mevcut olma, var-
lk.
mücazat:
ceza, karfllk.
mükâfat:
ödül.
neflir:
ebedî âlemde mahfler ye-
rinde her tarafa yaylma.
nimet:
ihsan, ba¤fl.
perde-i gayp:
gizli perde.
rahmet:
acma, merhamet et-
mek.
rububiyet:
rablk.
saltanat- ulûhiyet:
ortak kabul
etmeyen lâhî saltanat.
flefkat:
acmak ve merhamet et-
mek.
flen:
mukaddes özellik.
sermedî:
daimî, ölümsüz.
sfat:
hâl, keyfiyet.
sukut:
düflme, düflüfl.
umum:
bütün.
vaat:
söz verme.
vasf:
özellik, nitelik.
vücup:
varl¤ gerekli olma.
zaruret:
zorunluluk.
Zat- Rahman- Rahîm:
yardm,
ihsan ve merhamet sahibi olan
zat, Allah.
zemin:
yeryüzü.
zîhayat:
hayat sahibi.
adalet:
hakkaniyet, âdillik.
adavet:
düflmanlk.
ahiret:
öbür dünya.
ahit:
söz verme.
âlem:
dünya.
âlem-i bâkî:
sonsuz olan ahi-
ret âlemi.
azap:
ac.
bâkî:
ebedî, daimî.
dâr- saadet:
mutluluk yeri,
Cennet.
ebedî:
sonu olmayan.
ekser:
en çok.
ezelî:
bafllangçsz.
fasl:
mevsim.
gadir:
fenalk.
gayet:
çok.
hadsiz:
snrsz.
halâs:
kurtarma.
haflir:
öldükten sonra dirilme.
haflmet:
heybet, büyüklük.
hayat- bâkiye:
bitmeyen
sonsuz hayat.
hikmet:
bir gayeye yönelik
olmas, manal ve faydal ol-
mas, hikmetli. bir gaye ve
maksada yönelik.
ihanet:
kötülük.
ihsan:
iyilik
iktiza:
gerektirme.