taklit edilmez turra koymakla, her fley kendisine has ol-
du¤unu ve kendi eser-i desti oldu¤unu ve kendisi tek ve
yekta, istiklâl ve infirat sahibi oldu¤unu size göstermek
istiyor; siz dahi onu tek ve yekta ve misilsiz, nazirsiz, bî-
hemta tanynz ve kabul ediniz.
Daha bunun gibi, ona ve o makama münasip sözleri
seyircilere söyledi. Sonra, giren ahali iki güruha ayrld-
lar:
B i r i nc i gü r uhu
kendini tanmfl ve akl baflnda ve
kalbi yerinde olduklar için, o sarayn içindeki acayiplere
baktklar zaman dediler: Bunda büyük bir ifl var. Hem,
anladlar ki, beyhude de¤il, adî bir oyuncak de¤il. Onun
için merak ettiler. Acaba tlsm nedir, içinde ne var?
deyip düflünürken, birden o muarrif üstadn beyan etti¤i
nutkunu iflittiler. Anladlar ki, bütün esrarn anahtarlar
ondadr. Ona müteveccihen gittiler ve dediler:
Esselâmü aleyke yâ eyyühelüstat! Hakkan; flöyle bir
muhteflem sarayn, senin gibi sadk ve müdakkik bir mu-
arrifi lâzmdr. Seyyidimiz sana ne bildirmiflse, lütfen, bi-
ze bildiriniz.
Üstat ise, evvel zikri geçen nutuklar onlara dedi. Bun-
lar güzelce dinlediler, iyice kabul edip tam istifade ettiler.
Padiflahn marziyat dairesinde amel ettiler. Onlarn flu
edepli muamele ve vaziyetleri o padiflahn hofluna geldi-
¤inden, onlar has ve yüksek ve tavsif edilmez di¤er bir
saraya davet etti; ihsan etti. Hem, öyle bir cevâd- meli-
ke lâyk ve öyle yüksek mutî ahaliye flayeste ve öyle
acayip:
tuhaf.
adî:
baya¤, de¤ersiz.
ahali:
halk.
aleyke:
senin üzerine.
amel etmek:
yapmak.
amel:
ifl, emek.
beyan:
anlatma, açklama.
beyhude:
bofl.
bîhemta:
eflsiz, benzersiz.
cevâd- melik:
cömert padiflah.
dairesinde:
çerçevesinde, içeri-
sinde.
davet:
ça¤rma, ça¤r.
edepli:
terbiyeli.
eser-i dest:
elle yaplmfl eser.
esrar:
srlar.
esselâmü aleyke yâ eyyühelüs-
tat:
Allahn selâm üzerine olsun,
ey Üstat!
güruh:
cemaat, bölük, topluluk.
hakkan:
hakikaten, do¤rusu.
has:
özel.
ihsan:
iyilik etme, lütuf.
infirat:
tek baflna olma.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma.
istiklâl:
ba¤mszlk.
lâyk:
uygun, münasip.
lâzm:
gerekli.
makam:
manevî mevki.
marziyat:
raz olunacak fleyler.
misilsiz:
eflsiz.
muamele:
davranmalar.
muarrif:
tarif eden.
muhteflem:
ihtiflaml, görkemli.
mutî:
itaat eden.
müdakkik:
inceleyici.
münasip:
uygun.
müteveccihen:
yönelerek.
nazirsiz:
benzersiz.
nutuk:
konuflma.
sadk:
do¤ru, hakikî.
saray:
görkemli, yap.
seyyid:
efendi, reis.
flayeste:
yakflr, lâyk.
taklit etmek:
benzerini yap-
mak.
tavsif edilemez:
vasflandr-
lamaz.
tlsm:
sr, flifre.
turra:
iflaret, mühür.
üstat:
ö¤reten, tarif eden, da-
nfllan, uzman, Hazret-i Pey-
gamber.
vaziyet:
durum.
yâ:
ey.
yekta:
tek, bir.
zikir:
anma, ad.
200 | SÖZLER
O
N
B
RNC
S
ÖZ