Sözler - page 133

müdahale edip zabitlik ve müflahitlik derecesine ç›ks›n
da, sonra kabre gidip rahatla yats›n ve uyand›r›lmas›n,
küçük büyük her amellerinden sual edilmesin, mahflere
gidip mahkeme-i kübray› görmesin? Hay›r ve asla.
Hem, bütün gelecek zamanda olan
(HAfi‹YE)
mümkinata
kadir oldu¤una, bütün geçmifl zamandaki mu’cizat-› kud-
reti olan vukuat› flahadet eden ve k›yamet ve haflre pek
SÖZLER | 133
O
NUNCU
S
ÖZ
kadir olmak:
gücü yetmek.
Kadîr:
her fleye gücü yeten Allah.
Kadîr-i Zülcelâl:
haflmet ve kud-
ret sahibi, Allah.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›, bütün âlemler, varl›klar.
kalem-i kader:
kader kalemi, Al-
lah’›n olacak hâdiseleri olmadan
önce bilip yazmas›, takdir etmesi.
kat’î:
kesin, kararlaflt›r›lm›fl.
kemal-i hikmet:
tam ve eksiksiz
bir hikmet, mükemmel bilgi, mü-
kemmel gaye.
k›yamet:
dünyan›n ölümü, sonu;
kâinat›n son bulmas›.
mahkeme-i kübra:
öldükten
sonra bütün insanlar›n diriltilerek
Allah huzurunda hesaba çekile-
ce¤i büyük mahkeme.
mahsus:
hususî, özel.
mahfler:
dirilip, toplan›lacak yer.
mazi:
geçmifl zaman.
mevcudat:
var olan her fley
meydan-› garaip:
garip, flafl›lacak
fleylerin meydan›.
misal-i musa¤¤ar:
küçük bir ör-
nek.
mu’cizat:
çaresiz hale getiren, in-
san› acze düflüren olaylar, mu’ci-
zeler.
mu’cizat-› kudret:
kudret mu’ci-
zeleri.
mukabele:
karfl›l›k verme.
muktedir:
gücü yeten, iktidar sa-
hibi.
müdahale:
el atma, el koyma.
mümkinat:
imkân dahilindekiler;
yarat›lanlar, var olan her fley ve
yarat›lacaklar.
müflahit:
gözlemci.
sahife:
üzerine yaz› yaz›lan k⤛-
d›n her bir yüzü, sayfa.
sanat:
ustal›k, hüner, üstün bilgi
beceriyle yap›lan.
sat›r:
yaz› s›ras›.
silsile:
birbirini takip eden fleyle-
rin meydana getirdi¤i s›ra.
sual:
soru, soruflturma.
flahadet:
flahit olma.
flüphe:
karars›zl›k, kuflku.
tarih-i hayat:
hayat serüveni,
ömür tarihi
tersim:
resmini yapma.
tezgâh:
dokuma, ‹lâhî emir ve
kuvvet eliyle dokunan.
umumen:
tamamen, bütün, ge-
nel.
vukuat:
hâdiseler, olaylar, olmufl
ifller.
vücut:
var olma.
zabit:
idare etme gücü.
zaman-› hâz›r:
flimdiki zaman.
zaman-› istikbal:
gelecek zaman.
zaman-› mazi:
geçmifl zaman
zat:
flah›s, kifli.
zira:
çünkü.
acayip:
flafl›rt›c›.
âciz:
gücü yetmez, güçsüz.
âlem:
bütün yarat›lm›fllar.
as›r:
yüzy›l.
asla:
imkâns›z, olmaz.
dest-i kudret:
yapabilme gü-
cü, kuvvet eli.
ebed:
sonsuzluk, daîmilik.
halk etmek:
yaratmak, var
etmek.
harika:
ola¤anüstü vas›flar
tafl›yan ve hayranl›k hissi
uyand›ran, kusursuz, eksiksiz
olan.
harika-i sanat:
sanat harika-
s›.
haflir:
Allah’›n, ölüleri diriltip
mahflere ç›karmas›, k›yamet-
ten sonraki dirilifl.
hafliye:
dipnot.
icat:
meydana getirme, var
etme, yaratma.
imkânat:
olma ve olmama
ihtimali eflit olan gelecekteki-
ler.
intizam:
düzen.
iptida-i hilkat-› âlem:
âlemin
yarat›l›fl›n›n bafllang›c›
ispat:
do¤ruyu ortaya koyma.
istikbal:
gelecek.
itibar›yla:
bak›m›ndan, say›l-
mak üzere.
izhar:
a盤a vurma.
HAfi‹YE:
Evet, zaman-› hâz›rdan tâ iptida-i hilkat-i âleme kadar olan za-
man-› mazi umumen vukuatt›r. Vücuda gelmifl her bir günü, her bir sene-
si, her bir asr› birer sat›rd›r, birer sahifedir, birer kitapt›r ki; kalem-i kader
ile tersim edilmifltir. Dest-i Kudret, mu’cizat-› ayat›n› onlarda kemal-i hik-
met ve intizam ile yazm›flt›r. fiu zamandan tâ k›yamete, tâ Cennete, tâ
ebede kadar olan zaman-› istikbal, umumen imkânatt›r. Yani, mazi vuku-
att›r, istikbal imkânatt›r.
‹flte, o iki zaman›n iki silsilesi birbirine karfl› mukabele edilse, nas›l ki
dünkü günü halk eden ve o güne mahsus mevcudat› icat eden Zat, yar›n-
ki günü mevcudat›yla halk etmeye muktedir oldu¤u hiçbir vecihle flüphe
getirmez; öyle de, flüphe yoktur ki, flu meydan-› garaip olan zaman-› ma-
zinin mevcudat› ve harikalar› bir Kadîr-i Zülcelâl’in mu’cizat›d›r. Kat’î fla-
hadet ederler ki; o Kadîr, bütün istikbalin, bütün mümkinat›n icad›na, bü-
tün acayibinin izhar›na muktedirdir.
Evet, nas›l ki bir elmay› halk edecek, elbette dünyada bütün elmalar›
halk etmeye ve koca bahar› icat etmeye muktedir olmak gerektir. Baha-
r› icat etmeyen, bir elmay› icat edemez. Zira o elma, o tezgâhta dokunu-
yor. Bir elmay› icat eden, bir bahar› icat edebilir. Bir elma, bir a¤ac›n, bel-
ki bir bahçenin, belki bir kâinat›n misal-i musa¤¤ar›d›r. Hem, sanat itiba-
r›yla, koca a¤ac›n bütün tarih-i hayat›n› tafl›yan elman›n çekirde¤i itiba-
r›yla öyle bir harika-i sanatt›r ki, onu öylece icat eden, hiçbir fleyden âciz
kalmaz. Öyle de, bugünü halk eden, k›yamet gününü halk edebilir. Ve ba-
har› icat edecek, haflrin icad›na muktedir bir Zat olabilir. Zaman-› mazi-
nin bütün âlemlerini zaman›n fleridine kemal-i hikmet ve intizam ile tak›p
gösteren, elbette istikbal fleridine dahi baflka kâinat› tak›p gösterebilir ve
gösterecektir. Kaç Sözlerde, bilhassa Yirmi ‹kinci Sözde gayet kat’î ispat
etmifliz ki, her fleyi yapamayan hiçbir fleyi yapamaz ve bir tek fleyi halk
1...,123,124,125,126,127,128,129,130,131,132 134,135,136,137,138,139,140,141,142,143,...1482
Powered by FlippingBook