Y
EDNC
E
SAS
:
Hem anlarsn ki, güz mevsiminde yaz,
bahar âleminin güzel mahlûkatnn tahribat idam de¤il.
Belki, vazifelerinin tamamyla terhisatdr.
(HAfiYE)
Hem,
yeni baharda gelecek mahlûkata yer boflaltmak için tef-
rigattr ve yeni vazifedarlar gelip konacak ve vazifedar
mevcudatn gelmesine yer hazrlamaktr ve ihzarattr.
Hem zîfluura vazifesini unutturan gafletten ve flükrünü
unutturan sarhoflluktan ikazat- Sübhaniyedir.
S
EKZNC
E
SAS
:
Hem anlarsn ki, flu fânî âlemin ser-
medî Sânii için baflka ve bâkî bir âlemi var ki, ibadn
oraya sevk ve ona teflvik eder.
D
OKUZUNCU
E
SAS
:
Hem anlarsn ki, öyle bir Rahman,
böyle bir âlemde öyle has ibadna, öyle ikramlar edecek;
ne göz görmüfl, ne kulak iflitmifl, ne kalb-i beflere hutur
etmifltir.
1
Amenna.
Yedinci Hakikat
Bab- hfz ve hafîziyet olup ism-i
Hafîz
ve
Rakîb
in cil-
vesidir.
ahiret:
öteki dünya.
âlem:
dünya, cihan.
amenna:
inandk.
arz:
yer, dünya.
bab- hfz ve hafîziyet:
muhafa-
za ve koruyuculuk bölümü.
bâkî:
sürekli ve kalc olan.
cilve:
lâhî kudret eserlerinin beli-
rip görünmesi.
erzak:
yenilecek, içilecek fleyler,
azklar.
esas:
asl, temel, kök.
fânî:
muvakkat, geçici.
gaflet:
bofl bulunma, dikkatsizlik.
güz:
sonbahar.
hafîziyet:
muhafaza edicilik, ko-
ruyuculuk.
has:
mahsus, hususî, özel.
hafliye:
izah yazs, dipnot.
hazine:
kymetli eflyann saklan-
d¤ özel yer.
hitam:
son, sona erme.
hizmet:
ifl, vazife.
hutur:
hatrlama.
ibad:
kullar, ibadet edenler.
ibretnüma:
ibret alnan, ibretli.
idam:
yok olmak, öldürmek.
ihtiyar:
yafll.
ihvan:
kardefller.
ihzarat:
hazrlanmalar.
ikazat- Sübhaniye:
Allahn uya-
rlar.
ikram:
iyi bir arma¤an verme.
iman:
inanç, itikat.
ism-i Hafîz:
Cenab- Hakkn koru-
yan manasna gelen ismi.
kalb-i befler:
insan kalbi.
mahlûkat:
yaratklar.
mahfler-i acayip:
hayret verici
toplanma yeri.
mahflernüma:
mahfleri andran.
mevcudat:
var olan her fley,
mahlûklar.
Rahman:
bütün yaratlmfllarn r-
zklarn ve geçim flekillerini içine
alan rahmetin sahibi Allah.
rahmet:
acma, merhamet etme.
rakîb:
gözeten, bekleyen.
Sâni:
her fleyi sanatl olarak yara-
tan Allah.
sermedî:
sürekli, daimî, ölümsüz.
set:
perde, engel.
sevk:
gönderme.
flecere:
a¤aç.
flecere-i hayretnüma:
hayret
uyandrc a¤aç.
flecere-i kudret:
kudret a¤ac.
flükür:
memnuniyetle raz olma,
iyilik sahibine teflekkür etme.
tahribat:
yklp bozulmalar.
tefrigat:
boflaltmalar.
terhisat:
görev bitimi.
teflvik:
destek olmak.
tevhit:
birleme, birlefltirme.
vazife:
ödev, görev, yüküm-
lülük.
vazifedar:
vazifeli, görevli.
vüsat:
genifllik, bolluk.
zelil:
afla¤lanan, hor görülen.
zeval:
sona erme.
zîfluur:
fluur sahibi.
1.
Secde Suresi: 30; Zuhruf Suresi: 71;
Buharî
, Bedül-Halk: 8, Tevhit: 35;
Müslim
, man: 312,
Cennet: 2-5;
Müsned
, 5: 334.
130 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ
HAfiYE:
Evet, rahmetin erzak hazinelerinden olan bir flecerenin uçlarn-
da ve dallarnn bafllarndaki meyveler, çiçekler, yapraklar, ihtiyar olup va-
zifelerinin hitama ermesiyle gitmelidirler; tâ, arkalarndan akp gelenlere
kap kapanmasn. Yoksa, rahmetin vüsatine ve sair ihvanlarnn hizmeti-
ne set çekilir. Hem, kendileri gençlik zevaliyle hem zelil, hem periflan
olurlar.
flte, bahar dahi mahflernüma bir meyvedar a¤açtr, her asrdaki insan
âlemi ibretnüma bir fleceredir, arz dahi mahfler-i acayip bir flecere-i kud-
rettir, hatta dünya dahi meyveleri ahiret pazarna gönderilen bir flecere-i
hayretnümadr.