Sözler - page 110

o lâtif g›da ile o âciz ve zay›f yavrular›n terbiyesi, ne ka-
dar genifl bir rahmetin cilvesi iflledi¤i bedaheten anlafl›l›r.
Bu âlemin Mutasarr›f›n›n madem nihayetsiz böyle bir
keremi, nihayetsiz böyle bir rahmeti, nihayetsiz öyle bir
celâl ve izzeti vard›r; nihayetsiz celâl ve izzet, edepsizle-
rin tedibini ister; nihayetsiz kerem, nihayetsiz ikram is-
ter; nihayetsiz rahmet, kendine lây›k ihsan ister. Hâlbu-
ki, bu fânî dünyada ve k›sa ömürde, denizden bir damla
gibi, milyonlar cüzden ancak bir cüz’ü yerleflir ve tecelli
eder. Demek o kereme lây›k ve o rahmete flayeste bir
dâr-› saadet olacakt›r. Yoksa, gündüzü ›fl›¤›yla dolduran
güneflin vücudunu inkâr etmek gibi, bu görünen rahme-
tin vücudunu inkâr etmek lâz›m gelir. Çünkü, bir daha
dönmemek üzere zeval ise, flefkati musibete, muhabbeti
h›rkate ve nimeti nikmete ve akl› mefl’um bir alete ve lez-
zeti eleme kalbettirmekle, hakikat-i rahmetin intifas› lâ-
z›m gelir.
Hem, o celâl ve izzete uygun bir dâr-› mücazat olacak-
t›r. Çünkü, ekseriya, zalim izzetinde, mazlum zilletinde
kal›p, buradan göçüp gidiyorlar. Demek, bir mahkeme-i
kübraya b›rak›l›yor, tehir ediliyor; yoksa bak›lm›yor de¤il.
Bazen dünyada dahi ceza verir. Kurun-u salifede cereyan
eden asi ve mütemerrit kavimlere gelen azaplar gösteri-
yor ki, insan bafl›bofl de¤il; bir celâl ve gayret sillesine
her vakit maruzdur.
Evet, hiç mümkün müdür ki, insan, umum mevcudat
içinde ehemmiyetli bir vazifesi, ehemmiyetli bir istidad›
olsun da, insan›n Rabbi de insana bu kadar muntazam
âciz:
eli yetmez, gücü yetmez,
güçsüz.
âlem:
kâinat.
asi:
isyan eden, bafl kald›ran.
azap:
ceza.
bedaheten:
apaç›k.
celâl:
haflmet, görkem, yücelik;
nihayet derecede büyüklük, aza-
met, ululuk.
cereyan etmek:
meydana gel-
mek.
ceza:
yanl›fl hareket sonunda uy-
gulanan yapt›r›m.
cilve:
Esma-i ‹lâhînin yans›mas›.
cüz:
k›s›m, parça.
dâr-› mücazat:
ceza verilme yeri.
dâr-› saadet:
mutluluk yeri, Cen-
net.
edepsiz:
ahlâks›z, terbiyesiz.
ehemmiyetli:
önemli.
ekseriya:
ço¤unlukla.
elem:
ac›, s›k›nt›.
fânî:
ölümlü, geçici.
gayret:
haysiyet, fleref.
g›da:
yiyip içilen fleyler.
hakikat-› rahmet:
rahmetin asl›,
esas›, gerçek mahiyeti.
h›rkat:
ayr›l›k atefli.
ihsan:
iyilik etme, ba¤›fllama.
ikram:
a¤›rlama, sayg› gösterme,
hürmet etme.
inkâr:
inanmamak.
intifa:
sönme, yok olma, ortadan
kalkma.
istidat:
kabiliyet
izzet:
de¤er, k›ymet, itibar, fleref,
yücelik.
kavim:
insan toplulu¤u.
kerem:
cömertlik, lütuf, ihsan,
ba¤›fl.
kurun-u salife:
geçmifl as›rlar.
lâtif:
tatl›, flirin.
lâz›m:
gerek, gerekli, lüzumlu.
madem:
de¤il mi ki.
mahkeme-i kübra:
öldükten
sonra bütün insanlar›n diriltilerek
Allah huzurunda hesaba çekile-
ce¤i mahkeme.
maruz:
tesirinde ve karfl›s›nda ol-
ma.
mazlum:
zulüm görmüfl, zulme
u¤ram›fl.
mefl’um:
kötü, u¤ursuz.
mevcudat:
varl›klar.
muhabbet:
sevgi, sevme, dost-
luk.
muntazam:
intizaml›, düzgün,
tertipli.
musibet:
felâket, belâ, s›k›nt›.
mutasarr›f:
sonsuz tasarruf hakk›
ve yetkisi olan, her ifli kendi istek
ve kurallar›na göre idare eden Al-
lah.
mümkün:
olabilir.
mütemerrit:
dik bafll›l›k eden,
inatç›.
nihayetsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
nikmet:
s›k›nt›, azap.
nimet:
iyilik, ihsan, ba¤›fl.
rahmet:
ac›ma, merhamet
etme, esirgeme.
sille:
tokat.
flayeste:
uygun, lây›k, müna-
sip.
flefkat:
ac›yarak ve esirgeye-
rek sevme.
tecelli:
yans›ma, görünme.
tedip:
edeplendirme, edep
verme.
tehir:
geciktirme, erteleme.
terbiye:
yetifltirme, besleyip
büyütme.
umum:
bütün, genel, hepsi.
vakit:
zaman.
vücut:
var olma, varl›k.
zalim:
zulmeden, haks›zl›k
eden.
zeval:
sona erme, yok olma.
zillet:
hakirlik, afla¤›l›k.
110 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ
1...,100,101,102,103,104,105,106,107,108,109 111,112,113,114,115,116,117,118,119,120,...1482
Powered by FlippingBook