Sözler - page 102

buna k›yas et. Nas›l böyle bir saray›n Sâniinden gaflet
edilebilir?
Hem nas›l ki, bulutsuz gündüz ortas›nda, güneflin de-
niz yüzünde bütün kabarc›klar üstünde ve karada bütün
parlak fleylerde ve kar›n bütün parçalar›nda cilvesi gö-
ründü¤ü ve aksi müflahede edildi¤i hâlde, günefli inkâr
etmek, ne derece acip bir divanelik hezeyan›d›r. Çünkü,
o vakit bir tek günefli inkâr ve kabul etmemekle, katarat
say›s›nca, kabarc›klar miktar›nca, parçalar adedince ha-
kikî ve bilasale güneflçikleri kabul etmek lâz›m geliyor.
Her zerrecikte—ki, ancak bir zerre s›k›flabildi¤i hâlde—
koca bir güneflin hakikatini, içinde kabul etmek lâz›m
geldi¤i gibi; aynen öyle de, flu s›ravari içinde her zaman
hikmetle de¤iflen ve düzgünlük içinde her vakit tazelenen
flu muntazam kâinat› görüp, Hâl›k-› Zülcelâl’i evsaf-› ke-
maliyle tasdik etmemek, ondan daha berbat bir dalâlet
divaneli¤idir, bir mecnunluk hezeyan›d›r. Zira her fleyde,
hatta her bir zerrede bir ulûhiyet-i mutlaka kabul etmek
lâz›md›r.
Çünkü, meselâ havan›n her bir zerresi, her bir çiçek
ile her bir meyveye, her bir yapra¤a girer ve iflleyebilir.
‹flte flu zerre, e¤er memur olmazsa, bütün girebildi¤i ve
iflledi¤i masnular›n tarz-› teflkilât›n› ve suretlerini ve
hey’etlerini bilmek lâz›md›r; tâ içinde iflleyebilsin. De-
mek, muhit bir ilim ve kudrete malik olmal› ki, böyle
yaps›n.
acip:
tuhaf, flafl›lacak.
adedince:
say›s› kadar, miktar›
kadar.
aksi:
yans›mas›.
berbat:
fena, kötü.
bilasale:
kendisinin ayn›s›.
cilve:
görüntü.
dalâlet:
do¤ru yoldan ayr›lmak.
divanelik:
delilik, ak›ls›zl›k.
evsaf-› kemaliye:
Allah’›n mü-
kemmel ve kusursuz s›fatlar›.
gaflet:
bir fleyin varl›¤›n› unut-
mak ya da göz önünde bulundur-
mamak.
hakikatini:
sahip oldu¤u özellik-
leri.
hakikî:
gerçek, sahici.
Hâl›k-› Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi yarat›c›, Allah.
hey’et:
hâl, durum, keyfiyet..
hezeyan:
saçmalama.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak faydal› ve tam ye-
rinde olmas›.
inkâr:
bir fleyin varl›¤›n› kabul et-
meme.
katarat:
damlalar.
k›yas:
karfl›laflt›rma, de¤erlendir-
me.
kudret:
güç, kuvvet.
lâz›m:
gerek, gerekli, lüzumlu.
malik:
sahip.
masnu:
sanatla yap›lm›fl var-
l›k.
mecnun:
ç›lg›n, deli.
muhit:
her fleyi kuflatan, sa-
ran.
muntazam:
düzene girmifl,
düzenli.
müflahede etme:
flahit olma,
görme.
Sâni:
her fleyin sanatkâr› ve
ustas› olan Allah.
s›ravari:
s›ra gibi.
suret:
flekil.
tarz-› teflkilât:
meydana gelifl
flekli; olufl flekli.
tasdik:
bir fleyin varl›¤›n› ve
do¤rulu¤unu kabul etme.
ulûhiyet-i mutlaka:
hiç bir
kayda ve flarta ba¤l› olmaks›-
z›n ilâh olma.
zerre:
atom; küçük su damla-
c›¤›.
zira:
çünkü.
102 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ
1...,92,93,94,95,96,97,98,99,100,101 103,104,105,106,107,108,109,110,111,112,...1482
Powered by FlippingBook