buna kyas et. Nasl böyle bir sarayn Sâniinden gaflet
edilebilir?
Hem nasl ki, bulutsuz gündüz ortasnda, güneflin de-
niz yüzünde bütün kabarcklar üstünde ve karada bütün
parlak fleylerde ve karn bütün parçalarnda cilvesi gö-
ründü¤ü ve aksi müflahede edildi¤i hâlde, günefli inkâr
etmek, ne derece acip bir divanelik hezeyandr. Çünkü,
o vakit bir tek günefli inkâr ve kabul etmemekle, katarat
saysnca, kabarcklar miktarnca, parçalar adedince ha-
kikî ve bilasale güneflçikleri kabul etmek lâzm geliyor.
Her zerrecikteki, ancak bir zerre skflabildi¤i hâlde
koca bir güneflin hakikatini, içinde kabul etmek lâzm
geldi¤i gibi; aynen öyle de, flu sravari içinde her zaman
hikmetle de¤iflen ve düzgünlük içinde her vakit tazelenen
flu muntazam kâinat görüp, Hâlk- Zülcelâli evsaf- ke-
maliyle tasdik etmemek, ondan daha berbat bir dalâlet
divaneli¤idir, bir mecnunluk hezeyandr. Zira her fleyde,
hatta her bir zerrede bir ulûhiyet-i mutlaka kabul etmek
lâzmdr.
Çünkü, meselâ havann her bir zerresi, her bir çiçek
ile her bir meyveye, her bir yapra¤a girer ve iflleyebilir.
flte flu zerre, e¤er memur olmazsa, bütün girebildi¤i ve
iflledi¤i masnularn tarz- teflkilâtn ve suretlerini ve
heyetlerini bilmek lâzmdr; tâ içinde iflleyebilsin. De-
mek, muhit bir ilim ve kudrete malik olmal ki, böyle
yapsn.
acip:
tuhaf, flafllacak.
adedince:
says kadar, miktar
kadar.
aksi:
yansmas.
berbat:
fena, kötü.
bilasale:
kendisinin ayns.
cilve:
görüntü.
dalâlet:
do¤ru yoldan ayrlmak.
divanelik:
delilik, aklszlk.
evsaf- kemaliye:
Allahn mü-
kemmel ve kusursuz sfatlar.
gaflet:
bir fleyin varl¤n unut-
mak ya da göz önünde bulundur-
mamak.
hakikatini:
sahip oldu¤u özellik-
leri.
hakikî:
gerçek, sahici.
Hâlk- Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi yaratc, Allah.
heyet:
hâl, durum, keyfiyet..
hezeyan:
saçmalama.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak faydal ve tam ye-
rinde olmas.
inkâr:
bir fleyin varl¤n kabul et-
meme.
katarat:
damlalar.
kyas:
karfllafltrma, de¤erlendir-
me.
kudret:
güç, kuvvet.
lâzm:
gerek, gerekli, lüzumlu.
malik:
sahip.
masnu:
sanatla yaplmfl var-
lk.
mecnun:
çlgn, deli.
muhit:
her fleyi kuflatan, sa-
ran.
muntazam:
düzene girmifl,
düzenli.
müflahede etme:
flahit olma,
görme.
Sâni:
her fleyin sanatkâr ve
ustas olan Allah.
sravari:
sra gibi.
suret:
flekil.
tarz- teflkilât:
meydana gelifl
flekli; olufl flekli.
tasdik:
bir fleyin varl¤n ve
do¤rulu¤unu kabul etme.
ulûhiyet-i mutlaka:
hiç bir
kayda ve flarta ba¤l olmaks-
zn ilâh olma.
zerre:
atom; küçük su damla-
c¤.
zira:
çünkü.
102 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ