Sözler - page 109

Her dertliye ummad›¤› yerden derman yetifltiriliyor. Öyle
ulvî bir keremle ziyafetler, ikramlar olunuyor ki, nihayet-
siz bir Kerem Eli, içinde iflledi¤ini bedaheten gösteriyor.
Meselâ, bahar mevsiminde, Cennet hurileri tarz›nda
bütün a¤açlar› sündüsmisal libaslar ile giydirip, çiçek ve
meyvelerin murassaat›yla süslendirip, hizmetkâr ederek,
onlar›n lâtif elleri olan dallar›yla çeflit çeflit en tatl›, en mu-
sanna meyveleri bize takdim etmek; hem, zehirli bir sine-
¤in eliyle flifal› en tatl› bal› bize yedirmek; hem, en güzel
ve yumuflak bir libas› elsiz bir böce¤in eliyle bize giydir-
mek; hem, rahmetin büyük bir hazinesini küçük bir çekir-
dek içinde bizim için saklamak, ne kadar cemîl bir kerem,
ne kadar lâtif bir rahmet eseri oldu¤u bedaheten anlafl›l›r.
Hem, insan ve baz› canavarlardan baflka, günefl ve ay
ve arzdan tut, tâ en küçük mahlûka kadar her fley ke-
mal-i dikkatle vazifesine çal›flmas›, zerrece haddinden te-
cavüz etmemesi, bir azîm heybet taht›nda umumî bir ita-
at bulunmas›, büyük bir Celâl ve ‹zzet Sahibinin emriyle
hareket ettiklerini gösteriyor.
Hem, gerek nebatî ve gerek hayvanî ve gerek insanî
bütün validelerin o rahîm flefkatleriyle
(HAfi‹YE)
ve süt gibi
SÖZLER | 109
O
NUNCU
S
ÖZ
hafliye:
dipnot.
hayvanî:
hayvansal.
heybet:
korku, hürmet, sayg›.
himaye:
koruma, esirgeme.
hizmetkâr:
hizmetçi.
huri:
Cennet k›z›.
ikram:
iltifat için bir fleyler ver-
me.
insanî:
insanl›k.
ifllemek:
ifl yapmak, çal›flmak
ifllettirmek:
çal›flt›rmak.
it:
köpek.
itaat:
boyun e¤me.
izzet:
de¤er, k›ymet, fleref, yüce-
lik.
kemal-i dikkat:
tam ve mükem-
mel bir dikkat.
kerem:
cömertlik, ba¤›fl.
Kerem Eli:
ikram sahibi olan Al-
lah’›n eli.
Kerîm:
s›n›rs›z ikram, ihsan ve cö-
mertlik sahibi Allah.
lâtif:
hofl, güzel.
libas:
elbise, giysi.
mahlûk:
yarat›lm›fl, yarat›k.
murassaat:
de¤erli tafllarla süs-
lenmifl fleyler.
musanna:
sanatl›.
nam:
isim, ünvan.
nebatat:
bitkiler.
nebatî:
bitkisel.
nefis:
istek ve arzu.
nihayetsiz:
sonsuz.
Rahîm:
merhametli, flefkatli •
rahmeti her fleyi kuflatan, sonsuz
flefkat ve merhamet sahibi olan
Allah.
rahmet:
ac›ma, merhamet etme.
sündüsmisal:
ipekli elbise gibi.
fiefîk:
flefkatli, merhamet eden
ve esirgeyen Allah.
flefkat:
ac›ma ve esirgeme.
flifa:
sa¤l›k, flifa bulmak.
fluur:
bilinç, anlay›fl, idrak.
fluurkârâne:
bilinçli ve fluurlu bir
flekilde.
takdim:
arz etme, sunma.
tarz:
biçim, flekil.
tecavüz:
haddini aflma.
tercih:
bir fleyi di¤erlerinden üs-
tün tutma.
ulvî:
yüce, yüksek.
umumî:
genel.
valide:
ana, anne.
zerrece:
az›c›k; en küçük miktar-
da.
ziyafet:
ikram için verilen yemek,
yemekli davet, flölen.
alîm:
çok bilen, en çok bilen.
arz:
yer, dünya.
azîm:
büyük, yüce.
bedaheten:
apaç›k.
behimiyat:
hayvanî varl›klar.
bilbedahe:
apaç›k.
bizzarure:
zarurî olarak, kaç›-
n›lmaz bir flekilde, kesinlikle.
Celâl:
haflmet, görkem, yüce-
lik.
Celâl ve ‹zzet Sahibi:
yücelik
ve fleref sahibi olan Allah.
cemîl:
güzel.
derman:
ilâç.
had:
s›n›r, gücünün üstüne
ç›kma.
Hakîm:
her fleyi hikmetle, be-
lirli gayelere yönelik olarak,
manal›, faydal› ve tam yerli
yerinde yaratan Allah.
hakîmâne:
hikmetle ifl yapa-
na yak›flacak surette.
halis:
hilesiz, kat›ks›z.
hareket:
oynama, deprenme.
HAfi‹YE:
Evet, aç bir aslan zay›f bir yavrusunu kendi nefsine tercih ede-
rek, elde etti¤i bir eti yemeyip yavrusuna vermesi; hem, korkak tavuk,
yavrusunu himaye için ite, aslana sald›rmas›; hem, incir a¤ac› kendi ça-
mur yiyerek yavrusu olan meyvelerine halis süt vermesi, bilbedahe niha-
yetsiz Rahîm, Kerîm, fiefîk bir Zat›n hesab›yla hareket ettiklerini kör ol-
mayana gösteriyorlar. Evet, nebatat ve behimiyat gibi fluursuzlar›n gayet
derecede fluurkârâne ve hakîmâne ifller görmesi, bizzarure gösterir ki, ga-
yet derecede Alîm ve Hakîm birisi vard›r ki, onlar› ifllettiriyor; onlar,
Onun nam›yla iflliyorlar.
1...,99,100,101,102,103,104,105,106,107,108 110,111,112,113,114,115,116,117,118,119,...1482
Powered by FlippingBook