garip ve ince sanatlarla süslenilmifl bir saraya benzetsin
de, rehber bir muallim tayin etmesin?
1
Hem, hiç mümkün olur mu ki, bu kâinatn sahibi, flu
kâinatn tahavvülâtndaki maksat ve gaye ne olaca¤n
müflir tlsm- mu¤lâkn, hem mevcudatn Nereden?
Nereye? Necisin? üç sual-i müflkülün muammasn bir
elçi vastasyla açtrmasn?
Hem, hiç mümkün olur mu ki, bu güzel masnuat ile
kendini zîfluura tanttran ve kymetli nimetler ile kendini
sevdiren Sâni-i Zülcelâl, onun mukabilinde zîfluurdan
marziyat ve arzular ne oldu¤unu bir elçi vastasyla bil-
dirmesin?
Hem, hiç mümkün olur mu ki, nev-i insan fluurca kes-
rete müptelâ, istidatça ubudiyet-i külliyeye müheyya su-
retinde yaratp, muallim bir rehber vastasyla onlar kes-
retten vahdete yüzlerini çevirmek istemesin?
Daha bunlar gibi çok vezaif-i nübüvvet var ki, her biri
bir bürhan- katîdir ki, ulûhiyet risaletsiz olamaz.
fiimdi, acaba âlemde Muhammed-i Arabî Aleyhissalâ-
tü Vesselâmdan, beyan olunan evsaf ve vezaife, daha
ehil ve daha cami kim zuhur etmifl? Ve rütbe-i risalete ve
vazife-i tebli¤e ondan daha elyak, daha evfak, hiç zaman
göstermifl midir? Hayr, asla ve kata! Belki o, bütün re-
sullerin seyyididir, bütün enbiyann imamdr, bütün asfi-
yann serveridir, bütün mukarrebînin akrebidir, bütün
mahlûkatn ekmelidir, bütün mürflitlerin sultandr.
SÖZLER | 105
O
NUNCU
S
ÖZ
istidat:
kabiliyet, yetenek.
kata:
asla, kesinlikle hayr.
kesret:
çokluk, bolluk.
mahlûkat:
yaratlmfllar, yaratk-
lar.
maksat:
amaç, hedef.
marziyat:
raz olunacak fleyler.
masnuat:
sanatla yaplmfl varlk-
lar.
mevcudat:
varlklar.
muallim:
ö¤retmen, ö¤retici, ö¤-
reten.
muamma:
bilmece, anlafllmas
zor olan sr.
Muhammed-i Arabî:
Araplarn
içinden çkan Peygamberimiz Hz.
Muhammed.
mukabil:
karfllk.
mukarrebîn:
Allaha yakn olan-
lar.
müheyya:
hazrlanmfl, uygun.
mümkün:
olabilir, gerçekleflebilir.
müptelâ:
düflkün, tutkun.
mürflit:
irflat eden, do¤ru yolu
gösteren.
müflir:
haber veren, yazl olarak
bildiren.
nev-i insan:
insan cinsi, insano¤-
lu.
nimet:
iyilik, maddî ve manevî ih-
san.
rehber:
tarif eden, tantan, yol
gösteren.
resul:
peygamber.
risalet:
elçilik, peygamberlik.
rütbe-i risalet:
peygamberlik rüt-
besi.
sanat:
hüner, ustalk.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi olan ve her fleyi sanatla
yaratan, Allah.
server:
bafl, baflkan, reis.
seyyid:
efendi, reis.
sual-i müflkül:
cevaplanmas zor
soru.
sultan:
padiflah, hükümdar.
fluur:
bir fleyi anlama, tanma ve
kavrama gücü.
tahavvülât:
hâl de¤ifltirmeler,
hâlden hale girmeler.
tayin:
görevlendirme, atama.
tlsm- mu¤lâk:
anlafllmas zor,
kapal, gizli sr.
ubudiyet-i külliye:
bütün yara-
tklarn ibadetlerini içine alan kul-
luk.
ulûhiyet:
ilâhlk, Allahlk.
vahdet:
birlik.
vasta:
arac.
vazife-i tebli¤:
bildirme vazifesi,
peygamberlik vazifesi.
vezaif:
vazifeler, görevler.
vezaif-i nübüvvet:
peygamberlik
vazifeleri.
zîfluur:
fluurlu, fluur sahibi.
zuhur:
meydana çkma, görün-
me.
akreb:
en yakn, daha yakn.
asfiya:
Hz. Peygamberin
(a.s.m.) vârisi hükmünde,
onun meslek ve gayelerini
hayata geçirmeye ve tatbike
çalflan âlim zatlar.
asla:
hiç bir zaman.
beyan:
anlatma, ortaya koy-
ma.
bürhan- katî:
kesin delil.
cami:
pek çok farkl özelli¤i
kendinde bulunduran.
ehil:
uygun, lâyk.
ekmel:
daha mükemmel.
elyak:
daha lâyk.
enbiya:
peygamberler.
evfak:
daha uygun.
evsaf:
sfatlar, nitelikler, özel-
likler.
garip:
görülmemifl, bambafl-
ka.
gaye:
maksat, hedef, ulafll-
mak istenen netice.
imam:
önder.
1.
Bkz.
bni Mâce
, Mukaddime: 17;
Darimî
, Mukaddime: 32.