Sözler - page 105

garip ve ince sanatlarla süslenilmifl bir saraya benzetsin
de, rehber bir muallim tayin etmesin?
1
Hem, hiç mümkün olur mu ki, bu kâinat›n sahibi, flu
kâinat›n tahavvülât›ndaki maksat ve gaye ne olaca¤›n›
müfl’ir t›ls›m-› mu¤lâk›n›, hem mevcudat›n “Nereden?
Nereye? Necisin?” üç sual-i müflkülün muammas›n› bir
elçi vas›tas›yla açt›rmas›n?
Hem, hiç mümkün olur mu ki, bu güzel masnuat ile
kendini zîfluura tan›tt›ran ve k›ymetli nimetler ile kendini
sevdiren Sâni-i Zülcelâl, onun mukabilinde zîfluurdan
marziyat› ve arzular› ne oldu¤unu bir elçi vas›tas›yla bil-
dirmesin?
Hem, hiç mümkün olur mu ki, nev-i insan› fluurca kes-
rete müptelâ, istidatça ubudiyet-i külliyeye müheyya su-
retinde yarat›p, muallim bir rehber vas›tas›yla onlar› kes-
retten vahdete yüzlerini çevirmek istemesin?
Daha bunlar gibi çok vezaif-i nübüvvet var ki, her biri
bir bürhan-› kat’îdir ki, ulûhiyet risaletsiz olamaz.
fiimdi, acaba âlemde Muhammed-i Arabî Aleyhissalâ-
tü Vesselâmdan, beyan olunan evsaf ve vezaife, daha
ehil ve daha cami kim zuhur etmifl? Ve rütbe-i risalete ve
vazife-i tebli¤e ondan daha elyak, daha evfak, hiç zaman
göstermifl midir? Hay›r, asla ve kat’a! Belki o, bütün re-
sullerin seyyididir, bütün enbiyan›n imam›d›r, bütün asfi-
yan›n serveridir, bütün mukarrebînin akrebidir, bütün
mahlûkat›n ekmelidir, bütün mürflitlerin sultan›d›r.
SÖZLER | 105
O
NUNCU
S
ÖZ
istidat:
kabiliyet, yetenek.
kat’a:
asla, kesinlikle hay›r.
kesret:
çokluk, bolluk.
mahlûkat:
yarat›lm›fllar, yarat›k-
lar.
maksat:
amaç, hedef.
marziyat:
raz› olunacak fleyler.
masnuat:
sanatla yap›lm›fl varl›k-
lar.
mevcudat:
varl›klar.
muallim:
ö¤retmen, ö¤retici, ö¤-
reten.
muamma:
bilmece, anlafl›lmas›
zor olan s›r.
Muhammed-i Arabî:
Araplar›n
içinden ç›kan Peygamberimiz Hz.
Muhammed.
mukabil:
karfl›l›k.
mukarrebîn:
Allah’a yak›n olan-
lar.
müheyya:
haz›rlanm›fl, uygun.
mümkün:
olabilir, gerçekleflebilir.
müptelâ:
düflkün, tutkun.
mürflit:
irflat eden, do¤ru yolu
gösteren.
müfl’ir:
haber veren, yaz›l› olarak
bildiren.
nev-i insan:
insan cinsi, insano¤-
lu.
nimet:
iyilik, maddî ve manevî ih-
san.
rehber:
tarif eden, tan›tan, yol
gösteren.
resul:
peygamber.
risalet:
elçilik, peygamberlik.
rütbe-i risalet:
peygamberlik rüt-
besi.
sanat:
hüner, ustal›k.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi olan ve her fleyi sanatla
yaratan, Allah.
server:
bafl, baflkan, reis.
seyyid:
efendi, reis.
sual-i müflkül:
cevaplanmas› zor
soru.
sultan:
padiflah, hükümdar.
fluur:
bir fleyi anlama, tan›ma ve
kavrama gücü.
tahavvülât:
hâl de¤ifltirmeler,
hâlden hale girmeler.
tayin:
görevlendirme, atama.
t›ls›m-› mu¤lâk:
anlafl›lmas› zor,
kapal›, gizli s›r.
ubudiyet-i külliye:
bütün yara-
t›klar›n ibadetlerini içine alan kul-
luk.
ulûhiyet:
ilâhl›k, Allah’l›k.
vahdet:
birlik.
vas›ta:
arac›.
vazife-i tebli¤:
bildirme vazifesi,
peygamberlik vazifesi.
vezaif:
vazifeler, görevler.
vezaif-i nübüvvet:
peygamberlik
vazifeleri.
zîfluur:
fluurlu, fluur sahibi.
zuhur:
meydana ç›kma, görün-
me.
akreb:
en yak›n, daha yak›n.
asfiya:
Hz. Peygamberin
(a.s.m.) vârisi hükmünde,
onun meslek ve gayelerini
hayata geçirmeye ve tatbike
çal›flan âlim zatlar.
asla:
hiç bir zaman.
beyan:
anlatma, ortaya koy-
ma.
bürhan-› kat’î:
kesin delil.
cami:
pek çok farkl› özelli¤i
kendinde bulunduran.
ehil:
uygun, lây›k.
ekmel:
daha mükemmel.
elyak:
daha lây›k.
enbiya:
peygamberler.
evfak:
daha uygun.
evsaf:
s›fatlar, nitelikler, özel-
likler.
garip:
görülmemifl, bambafl-
ka.
gaye:
maksat, hedef, ulafl›l-
mak istenen netice.
imam:
önder.
1.
Bkz.
‹bni Mâce
, Mukaddime: 17;
Darimî
, Mukaddime: 32.
1...,95,96,97,98,99,100,101,102,103,104 106,107,108,109,110,111,112,113,114,115,...1482
Powered by FlippingBook