Birinci Hakikat
Bab- rububiyet ve saltanattr ki, ism-i
Rabbin
cilvesi-
dir.
Hiç mümkün müdür ki, flen-i rububiyet ve saltanat-
ulûhiyet, bahusus böyle bir kâinat, kemalâtn göster-
mek için gayet âlî gayeler ve yüksek maksatlar ile icat et-
sin, onun gayat ve makasdna karfl, iman ve ubudiyetle
mukabele eden müminlere mükâfat bulunmasn ve o
makasd red ve tahkir ile mukabele eden ehl-i dalâlete
mücazat etmesin?
kinci Hakikat
Bab- kerem ve rahmettir ki,
Kerîm
ve
Rahîm
isminin
cilvesidir.
Hiç mümkün müdür ki, gösterdi¤i âsâr ile nihayetsiz
bir kerem ve nihayetsiz bir rahmet ve nihayetsiz bir izzet
ve nihayetsiz bir gayret sahibi olan flu âlemin Rabbi, ke-
rem ve rahmetine lâyk mükâfat, izzet ve gayretine fla-
yeste mücazatta bulunmasn?
Evet, flu dünya gidiflatna baklsa, görülüyor ki, en âciz,
en zayftan tut,
(HAfiYE)
tâ en kaviye kadar her canlya lâyk
bir rzk veriliyor. En zayf, en âcize en iyi rzk veriliyor.
âciz:
eli yetmez, gücü yetmez,
güçsüz.
âlem:
dünya.
âlî:
yüce, yüksek.
âsâr:
eserler.
bab- kerem ve rahmet:
flefkat,
merhamet ve cömertlik, ikram
ihsan kaps.
bab- rububiyet ve saltanat:
ter-
biye edicilik ve hâkimiyet kaps.
bahusus:
özellikle.
binaen:
... den dolay, dayanarak.
cilve:
görüntü, yansma.
delil-i katî:
kesin delil.
derd-i maiflet:
geçim sknts.
dyk- maiflet:
geçim darl¤.
ehl-i dalâlet:
dalâlette gidenler,
inkâr edenler.
gayat:
hedefler, amaçlar.
gaye:
hedef, amaç.
gayet:
son derece.
gayret:
koruma muhafaza etme
duygusu; haysiyet.
gidiflat:
olaylarn geliflme biçimi.
hakikat:
gerçek.
hafliye:
dipnot, ek.
hile:
aldatma, kandrma.
hüsnümaiflet:
geçim güzelli¤i;
güzelce beslenmek.
icat:
vücuda getirme, yoktan ya-
ratma.
iftikar:
fakirlik, fakir oldu¤unu
göstermesi.
ihtiyar:
seçme, irade.
iktidar:
güç, kudret, gereken
kuvvet.
iktidarsz:
güçsüz.
iman:
inanma, inanç.
ism-i Rab:
Cenab- Hakkn terbi-
ye edici Rab ismi.
izzet:
de¤er, itibar, fleref, yücelik,
üstünlük.
kavi:
kuvvetli, güçlü.
kemalât:
mükemmellikler, ku-
sursuzluklar.
kerem:
cömertlik, lütuf, ihsan,
ba¤fl.
Kerîm:
kimseye muhtaç olma-
yan, sonsuz ikram ve gerçek zen-
ginlik sahibi Allah.
lâyk:
yakflan, yakflr, münasip.
makasd:
amaçlar, neticeler.
maksat:
amaç; netice.
makusen mütenasip:
ters oran-
tl.
mukabele:
karfllk verme, karfl-
lama.
muktedir:
güçlü, kuvvetli.
mücazat:
bir suça karfl verilen
ceza.
mükâfat:
ödül.
mümin:
iman eden, inanan.
mümkün:
olabilirlik.
müptelâ:
düflkün ve tutulmufl
olan.
nihayetsiz:
sonsuz.
Rahîm:
sonsuz merhamet sa-
hibi ve mahlûkata çok flefkat
eden Allah.
rahmet:
acma, merhamet
etme, esirgeme, ba¤fllama,
flefkat gösterme.
red:
kabul etmeme.
rzk:
hayat devam ettirme-
ye yetecek miktarda yiyecek.
rzk- helâl:
helâl rzk.
saltanat- ulûhiyet:
ortak ka-
bul etmeyen lâhî hâkimiyet.
semiz:
besili, etine dolgun.
flayeste:
yakflr, uygun, lâyk,
münasip.
flen-i rububiyet:
terbiye edi-
cili¤in gere¤i.
tahkir:
hakaret etme, afla¤-
lama.
ubudiyet:
kulluk, itaat.
vücut:
beden.
zekâvet:
zekilik, kavrama ka-
biliyeti.
108 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ
HAfiYE:
Rzk- helâl iktidar ile alnmad¤na, belki iftikara binaen veril-
di¤ine delil-i katî, iktidarsz yavrularn hüsnümaifleti ve muktedir canavar-
larn dyk- maifleti, hem zekâvetsiz balklarn semizli¤i ve zekâvetli, hileli
tilki ve maymunun derd-i maifletle vücutça zayfl¤dr. Demek, rzk ikti-
dar ve ihtiyar ile makusen mütenasiptir; ne derece iktidar ve ihtiyarna
güvense, o derece derd-i maiflete müptelâ olur.