Sözler - page 114

istimdad›n› ve en büyük sualini cevaps›z b›raks›n; rububi-
yetin haflmetini, ibad›n›n hukukunu muhafaza etmekle,
muhafaza etmesin?
Hâlbuki, flu fânî dünyada k›sa bir hayat geçiren insan,
öyle bir adaletin hakikatine mazhar olamaz ve olam›yor.
Belki bir mahkeme-i kübraya b›rak›l›yor.
Zira, hakikî
adalet ister ki, flu küçücük insan, flu küçüklü¤ü nispetin-
de de¤il, belki cinayetinin büyüklü¤ü, mahiyetinin ehem-
miyeti ve vazifesinin azameti nispetinde mükâfat ve mü-
cazat görsün. Madem, flu fânî, geçici dünya, ebed için
halk olunan insan hususunda öyle bir adalet ve hikmete
mazhariyetten çok uzakt›r; elbette, âdil olan o Zat-› Ce-
lîl-i Zülcemal’in ve hakîm olan o Zat-› Cemîl-i Zülcelâl’in
daimî bir Cehennemi ve ebedî bir Cenneti bulunacakt›r.
Dördüncü Hakikat
Bab-› cûd ve cemaldir; ism-i
Cevâd
ve
Cemîl
’in cilve-
sidir.
Hiç mümkün müdür ki, nihayetsiz cûd ve sahavet, tü-
kenmez servet, bitmez hazineler, misilsiz sermedî cemal,
kusursuz ebedî kemal, bir dâr-› saadet ve mahall-i ziyafet
içinde daimî bulunacak olan muhtaç flakirleri, müfltak
âyinedarlar›, mütehayyir seyircileri istemesinler?
Evet, dünya yüzünü bu kadar müzeyyen masnuat›yla
süslendirmek, ay ile günefli lâmba yapmak, yeryüzünü
bir sofra-i nimet ederek mat’umat›n en güzel çeflitleriyle
doldurmak, meyveli a¤açlar› birer kap yapmak, her
adalet:
eflitlik ilkesine dayal› ola-
rak düzenli ve dengeli davran-
mak.
Âdil:
adaletli olan, do¤ruluk gös-
teren.
âyinedar:
ayna tutan.
azamet:
büyüklük.
bab-› cûd ve cemal:
cömertlik ve
güzellik kap›s›.
Cehennem:
ceza mahalli.
cemal:
güzellik.
Cemîl:
güzellik sahibi olan Allah.
cilve:
yans›ma, görüntü.
cinayet:
büyük suç.
cûd:
cömertlik, el aç›kl›¤›.
daimî:
sürekli, devaml›.
dâr-› saadet:
mutluluk yeri, Cen-
net.
ebed:
sonsuzluk, ahiret.
ebedî:
sonsuz.
ehemmiyet:
önem.
fânî:
ölümlü.
hakikat:
gerçek.
hakikî:
gerçek.
Hakîm:
her fleyi bir maksatla uy-
gun ve hikmetle yaratan Allah.
halk:
yarat›lmak.
haflmet:
büyüklük, görkem.
hazine:
k›ymetli fleylerin saklan-
d›¤› sa¤lam yer.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak, manal›, faydal› ve
tam yerli yerinde olmas›.
hukuk:
haklar.
husus:
bak›m›ndan.
ibad:
kullar.
‹sm-i Cevâd:
s›n›rs›z cömertlik.
istimdat:
yard›ma ça¤›rma.
kemal:
olgunluk.
mahall-i ziyafet:
ziyafet yeri, flö-
len yeri.
mahiyet:
esas, nitelik, özellik.
mahkeme-i kübra:
öldükten
sonra bütün insanlar›n diriltilerek
Allah huzurunda hesaba çekile-
ce¤i mahkeme.
masnuat:
sanat eseri fleyler.
mat’umat:
yenecek fleyler.
mazhar:
eriflme, sahip olma.
mazhariyet:
elde etme, nail ol-
ma, kavuflma, flereflenme.
misilsiz:
benzersiz.
muhafaza:
koruma.
muhtaç:
ihtiyac› olan.
mücazat:
ceza.
mükâfat:
ödül.
müfltak:
arzulu, özleyen.
mütehayyir:
hayrette kalan,
flaflk›n.
müzeyyen:
süslenmifl.
nispet:
ölçü, oran.
rububiyet:
rabl›k, Allah’›n her
bir varl›¤a yarat›l›fl gayelerine
ulaflmalar› için muhtaç oldu-
¤u fleyleri vermesi, terbiye
edip idaresi ve egemenli¤i al-
t›nda bulundurmas›.
sahavet:
cömertlik, el aç›kl›¤›.
sermedî:
sürekli.
servet:
zenginlik, varl›k, mal,
mülk.
sofra-i nimet:
nimet sofras›.
sual:
soru.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
Zat-› Celîl-i Zülcemal:
Cemal
sahibi ve sonsuz büyük olan
Allah.
Zat-› Cemîl-i Zülcelâl:
Celâl
sahibi ve sonsuz güzellikte
olan Allah.
114 | SÖZLER
O
NUNCU
S
ÖZ
1...,104,105,106,107,108,109,110,111,112,113 115,116,117,118,119,120,121,122,123,124,...1482
Powered by FlippingBook