Yani, rûy-i zemin umumî bir mezraadr; içindeki bütün
hayvanatn taifelerine Hâlk- Zülcelâlin emriyle, izniyle,
hesabyla, havl ve kudretiyle bir melek-i müekkel nezaret
eder. Ondan daha küçük her bir nevi hayvanata mahsus,
bir nevi çobanlk edecek bir melâike-i müekkel var.
Hem de, rûy-i zemin bir tarladr; umum nebatat onun
içinde ekilir. Umumuna Cenab- Hakkn namyla, kuvve-
tiyle nezaret edecek müekkel bir melek vardr. Ondan
daha afla¤, bir melek bir taife-i mahsusaya nezaret et-
mekle Cenab- Hakka ibadet ve tesbih eden melekler
var. Rezzakyet arflnn hamelesinden olan Hazret-i Mi-
kâil Aleyhisselâm flunlarn en büyük nazrlardr.
Meleklerin çoban ve çiftçiler mesabesinde olanlarnn
insanlara müflabehetleri yoktur. Çünkü, onlarn nezaret-
leri srf Cenab- Hakkn hesabyladr ve Onun namyla ve
kuvvetiyle ve emriyledir. Belki nezaretleri, yalnz rububi-
yetin tecelliyatn, memur oldu¤u nevide müflahede et-
mek ve kudret ve rahmetin cilvelerini o nevide mütalâa
etmek ve evamir-i lâhiyeyi o neve bir nevi ilham etmek
ve o nevin efal-i ihtiyariyesini bir nevi tanzim etmekten
ibarettir. Ve bilhassa zeminin tarlasndaki nebatata neza-
retleri, onlarn tesbihat- maneviyelerini melek lisanyla
temsil etmek ve onlarn hayatlaryla Fâtr- Zülcelâle kar-
fl takdim etti¤i tahiyyat- maneviyelerini melek lisanyla
ilân etmek; hem onlara verilen cihazat hüsnüistimal et-
mek ve baz gayelere tevcih etmek ve bir nevi tanzim et-
mekten ibarettir.
SÖZLER | 567
Y
RM
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
hayvanat:
hayvanlar.
hüsnüistimal:
iyi, güzel ve yerin-
de kullanma.
ibadet:
Allaha karfl kulluk vazi-
fesini yapma.
ibaret:
oluflan, müteflekkil.
ilân:
açklama, herkese duyurma.
ilham:
kalbe ve zihne gelen ma-
na.
kudret:
güç, kuvvet.
lisan:
dil.
mahsus:
özel, has olan.
melâike-i müekkel:
belirli görev-
leri olan melekler.
melek:
Allahn nurdan yaratt¤,
emirlerine tam itaat eden mah-
lûk.
melek-i müekkel:
belirli bir vazi-
fesi olan melek.
mesabe:
derece, de¤er, yer.
mezraa:
tarla.
müekkel:
vekil tayin edilmifl.
müflabehet:
benzemek.
müflahede:
görme.
mütalâa:
inceleme, iyice düflün-
me.
nam:
ad, isim.
nazr:
nezaret eden, gözeten.
nebatat:
bitkiler.
nev(i):
cins, tür; çeflit.
nezaret:
gözetme, bakma.
rahmet:
acma, flefkat gösterme.
rezzakyet:
her mahlûka müna-
sip rzkn verici olma.
rububiyet:
Cenab- Hakkn her-
kesi ve her fleyi içine alan engin
terbiye ve idaresi.
rûy-i zemin:
yeryüzü.
srf:
sadece.
tahiyyat- maneviye:
varlklarn
hayatlaryla Yüce Yaratcya sun-
duklar manevî selâm ve dualar.
taife:
ksm, familya.
taife-i mahsusa:
özel bir taife.
takdim:
arz etme, sunma.
tanzim:
düzenleme, tertipleme.
tecelliyat:
tecelliler, Cenab- Hak-
kn farkl isim ve sfatlar ile eflya-
daki icraatlar.
temsil:
birinin, bir toplulu¤un ad-
na hareket etme.
tesbih:
Allah bütün kusur ve
noksan sfatlardan uzak tutma.
tesbihat- maneviye:
manevî
tesbihler, manen Allah anmalar.
tevcih:
yönlendirme, çevirme.
umum:
bütün.
umumî:
herkese ait.
zemin:
yeryüzü.
arfl:
gö¤ün en yüksek kat.
bilhassa:
özellikle.
Cenab- Hak:
Hakkn tâ ken-
disi olan, fleref ve azamet sa-
hibi yüce Allah.
cihazat:
cihazlar, maddî ma-
nevî aletler.
cilve:
görülme, belirme, yan-
sma.
efal-i ihtiyariye:
insann ira-
de ve tercihi neticesinde ken-
di iste¤iyle yapt¤ ifller.
evamir-i lâhiye:
Allahn
emirleri.
Fâtr- Zülcelâl:
sonsuz bü-
yüklük sahibi ve benzeri ol-
mayan fleyleri yaratan Allah.
gaye:
maksat, amaç.
Hâlk- Zülcelâl:
celâl, aza-
met ve kibriya sahibi yaratc
anlamnda Allahn bir sfât.
hamele:
taflyanlar, yükle-
nenler.
havl:
kuvvet.