Hem sm-i Azama mazhar olan Resul-i Ekrem Aley-
hissalâtü Vesselâmn bir ayette mazhar oldu¤u feyz-i lâ-
hî, belki bir peygamberin umum feyzi kadar olabilir. Ve-
raset-i Ahmediye ile sm-i Azam zlline mazhar bir
mümin, kendi kabiliyeti itibaryla, kemiyetçe bir nebînin
feyzi kadar sevap alyor denilse, hilâf- hakikat olamaz.
Hem de, sevap ve fazilet nur âlemindendir. O âlem-
den bir âlem, bir zerreye s¤flabilir. Nasl ki bir zerrecik
bir fliflede, semavat, nücumuyla beraber görünebilir; öy-
le de, niyet-i halise ile fleffafiyet peyda eden bir zikirde
veya bir ayette, semavat gibi nuranî sevap ve fazilet yer-
leflebilir.
Netice-i Kelâm:
Ey insafsz ve dikkatsiz ve iman za-
yf, felsefesi kavi, hodbin, münekkit adam! fiu On Asl
nazara al. Sonra sen, hilâf- hakikat ve katî muhalif-i va-
ki gördü¤ün bir rivayeti bahane ederek, ehadis-i flerifeye
ve dolaysyla Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmn
mertebe-i ismetine halel verecek itiraz parma¤n uzat-
ma! Zira, evvelâ o On Asln on dairesi seni inkârdan
vazgeçirir. Hakikî bir kusur varsa, bize aittir derler, ha-
dise raci olamaz. E¤er hakikî de¤ilse senin suifehmine
aittir derler.
Elhâsl
, inkâr ve redde gitmek için, flu On Asl tek-
zip ve iptal etmek lâzm gelir. fiimdi insafn varsa, bu on
usulü kemal-i dikkatle düflündükten sonra, o akln hilâf-
hakikat gördü¤ü bir hadisin inkârna kalkflma. Ya bir
tefsiri, ya bir tevili, ya bir tabiri vardr de, iliflme.
ait:
iliflkin, dolay.
âlem:
dünya, cihan.
ayet:
Kurânn her bir cümlesi.
bahane:
uydurma sebep.
ehadis-i flerife:
hadis-i flerifler.
elhâsl:
netice itibaryla.
evvelâ:
ilk önce.
fazilet:
iyi, güzel ahlâk.
felsefe:
sadece akla dayanan, bi-
limselli¤i tek ölçü kabul eden
dünya görüflünün genel ad.
feyiz:
bereket, ihsan, kerem.
feyz-i lâhî:
Allahn feyzi, ihsan,
bereketi.
hadis:
Hz. Peygamberin sözü.
hakikî:
do¤ru, gerçek.
halel:
bozukluk, eksiklik.
hilâf- hakikat:
gerçe¤e aykr,
ters.
hodbin:
kendini be¤enen, bencil.
iman:
inanma, inanç.
inkâr:
reddetme, inanmama.
iptal:
geçersiz brakma.
sm-i Azam:
Cenab- Hakkn bin
bir isminden en büyük ve mana-
ca di¤er isimleri kuflatmfl olan.
itibaryla:
bakmndan.
itiraz:
kabul etmedi¤ini belirtme.
kabiliyet:
istidat, yetenek.
katî:
kesin.
kavi:
kuvvetli, güçlü.
kemal-i dikkat:
tam ve mükem-
mel bir dikkat.
kemiyet:
çokluk, nicelik.
lâzm:
gerekli, lüzumlu.
mazhar:
ortaya çkma, görünme
yeri, flereflenme.
mertebe-i ismet:
günahszlk
mertebesi, derecesi.
muhalif-i vaki:
do¤ru olan fleye
zt.
mümin:
iman eden, inanan.
münekkit:
tenkit eden, elefltiren.
nebî:
Allahn elçisi, peygamber.
netice-i kelâm:
sözün neticesi.
niyet-i halise:
samimî niyet.
nur:
flk, flule.
nuranî:
nurlu, flkl.
nücum:
yldzlar.
peyda etmek:
kazanmak; ortaya
çkmak.
peygamber:
Allahn elçisi.
raci:
ait oldu¤u yere geri dö-
nen; ait.
red:
reddetme.
rivayet:
nakledilen haber.
semavat:
semalar, gökler.
sevap:
Allah tarafndan veri-
len mükâfat, lâhî mükâfat
kazandran ifller.
suifehim:
kötü anlayfl.
fleffafiyet:
fleffaflk, saydam-
lk.
tabir:
yorum.
tefsir:
açklama.
tekzip:
yalanlama.
tevil:
yorum, de¤iflik izah.
umum:
bütün, genel.
usul:
asllar, esaslar, kurallar.
veraset-i Ahmediye:
Pey-
gamber Efendimizin geriye
brakt¤ büyük manevî miras.
zerre:
en küçük parça.
zikir:
Allah anma.
zll:
gölge.
560 | SÖZLER
Y
RM
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ