Asr- Saadet dahi daima kyametten korkmufllar. Hatta
bazlar, fieraiti hemen hemen çkmfl demifller.
flte bu hakikati bilmeyen
insafsz insanlar derler
ki:
Ahiretin tafsilâtn ders alan müteyakkz kalpli, kes-
kin nazarl olan Sahabelerin fikirleri niçin bin sene haki-
katten uzak olarak fikirleri düflmüfl gibi, istikbal-i dünye-
vîde bin dört yüz sene sonra gelecek bir hakikati, asrla-
rnda karip zannetmifller?
E l c ev ap
: Çünkü Sahabeler, feyz-i sohbet-i Nübüv-
vetten herkesten ziyade dâr- ahireti düflünerek, dünya-
nn fenâsn bilerek, kyametin ipham- vaktindeki hik-
met-i lâhiyeyi anlayarak, ecel-i flahsî gibi, dünyann ece-
line karfl dahi daima muntazr bir vaziyet alarak ahiret-
lerine ciddî çalflmfllar. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Ves-
selâm,
Kyameti bekleyiniz, intizar ediniz
1
tekrar et-
mesi, flu hikmetten ileri gelmifl bir irflad- Nebevîdir. Yok-
sa, vuku-u muayyene dair bir vahyin hükmüyle de¤ildir
ki, hakikatten uzak olsun. llet ayrdr, hikmet ayrdr. fl-
te Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmn bu nevi sözleri,
hikmet-i iphamdan ileri geliyor.
Hem flu srdandr ki, Mehdî, Süfyan gibi ahir zaman-
da gelecek eflhaslar, çok zaman evvel, hatta Tâbiîn za-
mannda onlar beklemifller; yetiflmek emelinde bulun-
mufllar. Hatta baz ehl-i velâyet, Onlar geçmifl demifl-
ler. flte bu da, kyamet gibi, hikmet-i lâhiye iktiza eder
ki, vakitleri taayyün etmesin. Çünkü, her zaman, her
asr, kuvve-i maneviyenin takviyesine medar olacak ve
ahir zaman:
dünyann son zama-
n ve son devresi.
ahiret:
kyametten sonra kurula-
cak olan âlem.
asr:
dönem, yüzyl.
dâr- ahiret:
ahiret yurdu, öteki
dünya.
ecel:
Allah tarafndan takdir edi-
len ölüm vakti.
ecel-i flahsî:
kiflinin ölüm vakti.
ehl-i velâyet:
velî olanlar, Allah
dostlar.
elcevap:
cevap.
emel:
arzu.
eflhas:
flahslar.
evvel:
önce.
feyz-i sohbet-i nübüvvet:
Pey-
gamber Efendimizin sohbetinin
feyzi, bereketi.
fikir:
düflünce.
hakikat:
gerçek.
hikmet:
lâhî gaye, fayda, mak-
sat.
hikmet-i lâhiye:
mahlûkatn ya-
ratlflnda Allahn gayesi, maksa-
d.
hikmet-i ipham:
bir fleyi gizle-
menin hikmeti, faydas.
hüküm:
karar.
iktiza:
lâzm gelme, gerektirme.
illet:
sebep.
intizar:
bekleme.
ipham- vakit:
vaktinin belirsiz
oluflu.
irflad- Nebevî:
Hz. Peygamberin
do¤ru yolu, hidayet yolunu gös-
teren uyarlar.
istikbal-i dünyevî:
dünyann ge-
lece¤i.
karip:
yakn.
kuvve-i maneviye:
manevî güç.
kyamet:
dünyann sonu; bütün
kâinatn harap olmas, yklmas.
medar:
dayanak, vesile.
Mehdî:
hadislere göre ahir za-
manda tevhidi esas alarak iman
muhafaza edip slâmiyeti hurafe-
lerden ve bidalardan arndrarak
zamann anlayflna göre yenile-
yecek olan âlim ve önder zat.
muntazr:
bekleyen, hâzr.
müteyakkz:
uyank, basiretli.
nazar:
bakfl, düflünme.
nevi:
çeflit.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammedin mübarek yüzünü
görmekle flereflenen ve onun
sohbetlerine katlan mümin kim-
se.
Süfyan:
ahir zamanda gelece¤i
ve ümmetin karanlk günler ya-
flamasna sebep olaca¤ sahih ha-
dislerde bildirilen dehfletli, dinsiz
ve münafk flahs.
sr:
gizli hakikat.
flerait:
flartlar.
taayyün:
belli olma.
Tâbiîn:
Hz. Muhammedin As-
habyla görüflmüfl, onlardan
hadis dinlemifl ve ders almfl
olan Müslümanlar.
tafsilât:
tafsiller, etrafl olarak
bildirmeler.
takviye:
kuvvetlendirme,
sa¤lamlafltrma.
vahiy:
Cenab- Hakkn diledi¤i
hükümleri, srlar ve hakikat-
leri peygamberlere bildirme-
si.
vaziyet:
durum.
vuku-u muayyene:
meyda-
na gelmesi belirli olan, hâdi-
se.
zan:
sanma.
ziya:
flk, nur, parlaklk.
1.
Tirmizî
, Fiten: 39;
Buharî
, lim: 2, Rikak: 35;
Müsned
, 2:361.
550 | SÖZLER
Y
RM
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ