gökyüzündeki güneflin yüzüne atasn. Hem, bafl afla¤
celb-i rzk için topra¤a bakan yüzünü, yukardaki flemse
çeviresin. Çünkü, sen onun âyinesisin. Vazifen, âyine-
darlktr. Bilsen, bilmesen, hazine-i rahmet kaps olan
toprak tarafndan senin rzkn gelecektir.
Evet, nasl bir çiçek güneflin küçücük bir âyinesidir; flu
koca günefl dahi gök denizinde fiems-i Ezelînin Nur
isminden tecelli eden bir lemann katremisal bir âyinesi-
dir. Ey kalb-i insanî, sen, nasl bir güneflin âyinesi oldu-
¤unu, bundan bil! Bu flart yaptktan sonra, kemalini bu-
lursun. Fakat günefli, nefsülemirde nasl ise, öyle göre-
mezsin. O hakikati, çplak anlamazsn. Belki, senin sfat-
larnn renkleri, ona bir renk verir ve kesafetli dürbünün
bir suret takar ve kaytl kabiliyetin bir kayt altna alr.
fiimdi sen dahi, ey Katre içine giren hakîm feylesof!
Senin katre-i fikrin dürbünüyle, felsefenin merdiveniyle
tâ kamere kadar terakki ettin, kamere girdin. Bak, ka-
mer kendi zatnda kesafetli, zulümatldr; ne ziyas var,
ne hayat. Senin sayin beyhude, ilmin faydasz gitti. Sen
yesin zulümatndan ve kimsesizli¤in vahfletinden ve er-
vah- habisenin izacatndan ve o vahfletin dehfletinden
flu flartlar ile kurtulabilirsin ki, tabiat gecesini terk edip,
hakikat günefline teveccüh etsen; ve yakînen inansan ki,
flu gece nurlar gündüz güneflinin flklarnn gölgeleridir.
Bu flart yaptktan sonra, sen, kemalini bulursun. Fakir
ve karanlkl kamer yerine haflmetli günefli bulursun.
Fakat, sen dahi öteki arkadafln gibi, günefli safî göre-
mezsin. Belki, senin akln ve felsefen ünsiyet ve ülfet
SÖZLER | 543
Y
RM
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
kemal:
olgunluk, mükemmellik.
kesafet:
bulanklk, yo¤unluk.
lema:
parlayfl, parlama.
nefsülemir:
iflin hakikati.
Nur:
Allahn isimlerinden, parlak-
lk, ziya.
rzk:
Allah tarafndan her canl
için ayrlmfl ve takdir edilmifl
olan nimet, yiyecek içecek.
safî:
saf, duru, halis.
say:
çalflma, çabalama.
suret:
görünüfl, flekil, klf.
sfat:
nitelik, vasf.
flems:
günefl.
fiems-i Ezelî:
varl¤nn bafllangc
olmayan ve her fleyi nurlandran
Cenab- Hak.
tabiat:
yaratlmfl olan tüm varlk-
lar.
tecelli:
belirme, görünme.
terakki:
yükselmek, ilerlemek.
terk:
brakma, vazgeçme.
teveccüh:
yönelme.
ülfet:
alflma, kaynaflma.
ünsiyet:
alflkanlk.
vahflet:
vahflîlik.
vazife:
görev.
yakînen:
tam ve kesin bir inanç,
flüpheye düflmeden.
yeis:
ümitsizlik.
zat:
öz cevher, flahs.
ziya:
flk, nur.
zulümat:
karanlklar.
âyine:
ayna.
âyinedar:
ayna tutan, ayna-
lk.
beyhude:
boflu bofluna.
celb-i rzk:
rzk elde etme.
dehflet:
korkma, ürkme.
ervah- habise:
kötü ruhlar.
felsefe:
dünya görüflü, dü-
flünce, fen ilmi, hikmet bilgisi.
hakikat:
gerçek.
hakîm feylesof:
felsefeci dü-
flünür, bilge filozof.
haflmet:
ihtiflam, heybet.
hazine-i rahmet:
rahmet ha-
zinesi.
izacat:
rahatsz etmeler, sk-
malar.
kabiliyet:
istidat, yetenek.
kalb-i insanî:
insan kalbi.
kamer:
Ay.
katre:
damla.
katre-i fikir:
fikir damlas.
katremisal:
damla gibi.
kayt:
snrl.