Meselâ, sana tecelli eden
Hâl›k
isminin mahlûk›yetinde-
ki cüz’î mertebesinden tut, tâ bütün kâinat›n hâl›k› olan
mertebe-i kübra ve ünvan-› azama kadar ne kadar per-
deler bulundu¤unu k›yas edebilirsin. Demek bütün kâina-
t› arkada b›rakmak flart›yla, mahlûk›yetin kap›s›ndan
Hâl›k
isminin müntehas›na yetiflirsin, daire-i s›fâta yana-
fl›rs›n.
Madem perdelerin birbirine temafla eder pencereleri
var; ve isimler birbiri içinde görünüyor; ve fluunat birbi-
rine bakar; ve temessülât birbiri içine girer; ve ünvanlar
birbirini ihsas eder; ve zuhurat birbirine benzer; ve tasar-
rufat birbirine yard›m edip itmam eder; ve rububiyetin
mütenevvi terbiyeleri birbirine imdat edip muavenet
eder; elbette gerektir ki, Cenab-› Hakk› bir isim, bir
ünvan ile, bir rububiyetle ve hakeza tan›sa, baflka ünvan-
lar›, rububiyetleri, fle’nleri, içinde inkâr etmesin. Belki,
her bir ismin cilvesinden sair esmaya intikal etmezse, za-
rar eder. Meselâ,
Kadîr
ve
Hâl›k
isminin eserini görse,
Alîm
ismini görmezse, gaflet ve tabiat dalâletine düflebi-
lir. Belki, lâz›m gelir ki, onun nazar› daima karfl›s›nda
1
*G n
ƒ o
g , n
ƒ o
g
okusun, görsün. Onun kula¤› her fleyden
2
l
ón
Mn
G *G n
ƒ o
g r
?o
b
dinlesin, iflitsin. Onun lisan›
3
r
ºn
dÉn
Y rón
fn
õ«pe rônHGnôn
H nƒo
g s
’p
G
n¬ '
dpG
n
B
’
desin, ilân etsin.
‹flte, Kur’ân-› Mübin,
4
»
n
æ° r
ùo
?r
G o
ABÉ n
ª r
°Sn
’r
G o
¬ n
d n
ƒ o
g s
’ p
G n
¬
'
d p
G '
B ’ *n
G
ferman›yla, zikretti¤imiz hakikatlere iflaret eder.
SÖZLER | 533
Y
‹RM‹
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
ma.
esma:
isimler.
ferman:
emir, buyruk.
gaflet:
dikkatsizlik, umursamaz-
l›k.
hakeza:
böylece.
hakikat:
gerçek.
Hâl›k:
her fleyi yoktan var eden,
yarat›c› olan Allah.
ibadet:
kulluk görevleri.
ihsas:
hissettirme, sezdirme.
ilâh:
kendisine ibadet edilen.
ilân:
aç›klamak, herkese duyur-
mak.
inkâr:
kabul ve tasdik etmeme,
inanmama.
intikal:
geçme.
itmam:
tamamlama, bitirme.
Kadîr:
kudret sahibi olan ve her
fleye gücü yeten Allah.
kâinat:
bütün âlemler, evren.
Kur’ân-› Mübin:
hak ve hakikati
aç›klayan Kur’ân.
k›yas:
karfl›laflt›rma.
lâ ilâhe illâ hû:
Allah’tan baflka
ilâh yoktur.
lây›k:
uygun, yak›flan.
lisan:
dil.
mahlûk›yet:
Allah taraf›ndan ya-
rat›lm›fl olma durumu.
mertebe:
derece, basamak.
mertebe-i kübra:
en büyük mer-
tebe, makam.
muavenet:
yard›m etme.
münteha:
son.
mütenevvi:
çeflit çeflit.
nazar:
bak›fl, fikir görüflü.
rububiyet:
Allah’›n her fleyi kufla-
tan idare ve terbiye edici hâkimi-
yeti .
sair:
di¤er, baflka.
fle’n:
iflleyifller.
fluunat:
‹lâhî ifller, iflleyifller.
tabiat:
canl›-cans›z bütün varl›k-
lar.
tasarrufat:
yönetme, kullanma
yetki ve haklar›.
tecelli:
Cenab-› Hakk›n isim ve s›-
fatlar›n›n varl›klarda özellikleriyle
görünmesi; görünme, belirme,
yans›ma.
temafla:
bakma, seyretme.
temessülât:
yans›malar, benzefl-
meler.
terbiye:
yetifltirme, kabiliyetlerini
gelifltirme.
ünvan:
s›fat, ad ve isimler.
ünvan-› azam:
en büyük isim.
zikir:
anma.
zuhurat:
görünmeler, hâller.
âlem:
bütün yarat›lm›fllar.
Alîm:
her fleyi hakk›yla bilen
Allah.
Cenab-› Hak:
varl›¤› do¤ru,
gerçek, Hakk›n tâ kendisi
olan, fleref ve azamet sahibi
yüce Allah.
cilve:
görünme, yans›ma.
cüz’î:
küçüklük, azl›k.
daire-i s›fât:
s›fatlar dairesi.
dalâlet:
iman ve ‹slâmiyetten
ayr›lmak, do¤ru yoldan ayr›l-
1.
O, o Allah’t›r.
2.
De ki: O Allah birdir. (‹hlâs Suresi: 1.)
3.
Bütün âlem, beraber “Lâ ilâhe illâ Hû” diyor.
4.
O Allah ki, Ondan baflka ibadete lây›k hiçbir ilâh yoktur. En güzel isimler Onundur. (Taha
Suresi: 8.)