Sözler - page 540

•
Üçüncüsü
, güneflin, emr-i ‹lâhî ile cevv-i havay› ve
denizlerin yüzlerini birer âyine ederek, safî ve küllî ve
gölgesiz bir in’ikâs› var. Sonra o günefl, denizin kabarc›k-
lar›na ve suyun katrelerine ve havan›n reflhalar›na ve ka-
r›n flifleciklerine, her birine birer cüz’î aksi, birer küçük
timsalini veriyor
‹flte, güneflin her bir çiçe¤e ve kamere mukabil her bir
katreye, her bir reflhaya, mezkûr üç cihette, ikifler tarik-
le teveccüh ve ifazas› var.
Birinci tarik
: Bilasale, do¤rudan do¤ruya, berzahs›z,
hicaps›zd›r. fiu yol, nübüvvetin tarik›n› temsil eder.
‹kinci yol
: Berzahlar tavassut eder. Âyine ve mazhar-
lar›n kabiliyetleri flemsin cilvelerine birer renk tak›yor. fiu
yol ise, velâyet mesle¤ini temsil eder.
‹flte, zühre, katre, reflha, her birisi evvelki yolda diye-
bilirler ki, “Ben umum âlem güneflinin bir âyinesiyim.”
Fakat ikinci yolda öyle diyemez; belki, “Ben kendi güne-
flimin âyinesiyim, veyahut nev’ime tecelli eden güneflin
âyinesiyim” der. Çünkü, günefli öyle tan›yor. Bütün âle-
me bakar bir günefli göremiyor. Hâlbuki, o flahs›n veya-
hut nev’inin veya cinsinin günefli, dar berzah içinde,
mahdut bir kay›t alt›nda ona görünüyor. Hâlbuki, kay›t-
s›z, berzahs›z mutlak güneflin âsâr›n› o mukayyet günefle
veremiyor. Çünkü, bütün yeryüzünü ›s›tmak, tenvir et-
mek, umum nebatat, hayvanat›n hayatlar›n› tahrik et-
mek ve seyyarat› etraf›nda döndürmek gibi haflmetnüma
eserleri o dar kay›t ve mahdut berzah içinde gördü¤ü
akis:
yans›ma.
âlem:
dünya, cihan.
âsâr:
eserler.
âyine:
ayna.
berzah:
belli maksatla ayr›lm›fl
mekân, yer, alan.
bilasale:
bizzat, as›l olarak.
cevv-i hava:
hava tabakas›.
cilve:
görünme, belirme, yön.
cüz’î:
küçük.
emr-i ‹lâhî:
Allah’›n emri.
evvel:
önceki.
haflmetnüma:
haflmet gösteren,
ihtiflaml›.
hayvanat:
hayvanlar.
hicap:
örtü.
ifaza:
feyizlendirme, yayma, ta-
fl›rma.
in’ikâs:
aksetme, yans›ma.
kabiliyet:
istidat, yetenek.
kamer:
Ay.
katre:
damla.
kay›t:
s›n›r, s›n›rland›rma, tahdit.
küllî:
umumî, genel.
mahdut:
s›n›rland›r›lm›fl.
mazhar:
bir fleyin zuhur etti¤i,
göründü¤ü yer.
meslek:
tutulan manevî yol, ak-
len kalben gidilen yol.
mezkûr:
ad› geçen.
mukabil:
karfl›l›k.
mukayyet:
kay›tl›.
mutlak:
kesin, kat’î.
nebatat:
bitkiler.
nev:
cins, tür.
nübüvvet:
nebîlik, peygam-
berlik.
reflha:
s›z›nt›.
safî:
halis, temiz.
seyyarat:
gezegenler.
flah›s:
zat, kifli.
flems:
günefl.
tahrik:
harekete geçirme.
tarik:
yol.
tavassut:
arac›l›k etme, vas›-
ta olma, ara bulma.
tecelli:
görünme, belirme.
temsil:
örnek, olma.
tenvir:
nurland›rma, ›fl›klan-
d›rma.
teveccüh:
yönelme.
timsal:
örnek.
umum âlem:
bütün günefl
sistemi.
umum:
bütün.
velâyet:
velîlik, ermifllik, Al-
lah dostlu¤u.
zühre:
çiçek.
540 | SÖZLER
Y
‹RM‹
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
1...,530,531,532,533,534,535,536,537,538,539 541,542,543,544,545,546,547,548,549,550,...1482
Powered by FlippingBook