Üçüncüsü
, güneflin, emr-i lâhî ile cevv-i havay ve
denizlerin yüzlerini birer âyine ederek, safî ve küllî ve
gölgesiz bir inikâs var. Sonra o günefl, denizin kabarck-
larna ve suyun katrelerine ve havann reflhalarna ve ka-
rn flifleciklerine, her birine birer cüzî aksi, birer küçük
timsalini veriyor
flte, güneflin her bir çiçe¤e ve kamere mukabil her bir
katreye, her bir reflhaya, mezkûr üç cihette, ikifler tarik-
le teveccüh ve ifazas var.
Birinci tarik
: Bilasale, do¤rudan do¤ruya, berzahsz,
hicapszdr. fiu yol, nübüvvetin tarikn temsil eder.
kinci yol
: Berzahlar tavassut eder. Âyine ve mazhar-
larn kabiliyetleri flemsin cilvelerine birer renk takyor. fiu
yol ise, velâyet mesle¤ini temsil eder.
flte, zühre, katre, reflha, her birisi evvelki yolda diye-
bilirler ki, Ben umum âlem güneflinin bir âyinesiyim.
Fakat ikinci yolda öyle diyemez; belki, Ben kendi güne-
flimin âyinesiyim, veyahut nevime tecelli eden güneflin
âyinesiyim der. Çünkü, günefli öyle tanyor. Bütün âle-
me bakar bir günefli göremiyor. Hâlbuki, o flahsn veya-
hut nevinin veya cinsinin günefli, dar berzah içinde,
mahdut bir kayt altnda ona görünüyor. Hâlbuki, kayt-
sz, berzahsz mutlak güneflin âsârn o mukayyet günefle
veremiyor. Çünkü, bütün yeryüzünü stmak, tenvir et-
mek, umum nebatat, hayvanatn hayatlarn tahrik et-
mek ve seyyarat etrafnda döndürmek gibi haflmetnüma
eserleri o dar kayt ve mahdut berzah içinde gördü¤ü
akis:
yansma.
âlem:
dünya, cihan.
âsâr:
eserler.
âyine:
ayna.
berzah:
belli maksatla ayrlmfl
mekân, yer, alan.
bilasale:
bizzat, asl olarak.
cevv-i hava:
hava tabakas.
cilve:
görünme, belirme, yön.
cüzî:
küçük.
emr-i lâhî:
Allahn emri.
evvel:
önceki.
haflmetnüma:
haflmet gösteren,
ihtiflaml.
hayvanat:
hayvanlar.
hicap:
örtü.
ifaza:
feyizlendirme, yayma, ta-
flrma.
inikâs:
aksetme, yansma.
kabiliyet:
istidat, yetenek.
kamer:
Ay.
katre:
damla.
kayt:
snr, snrlandrma, tahdit.
küllî:
umumî, genel.
mahdut:
snrlandrlmfl.
mazhar:
bir fleyin zuhur etti¤i,
göründü¤ü yer.
meslek:
tutulan manevî yol, ak-
len kalben gidilen yol.
mezkûr:
ad geçen.
mukabil:
karfllk.
mukayyet:
kaytl.
mutlak:
kesin, katî.
nebatat:
bitkiler.
nev:
cins, tür.
nübüvvet:
nebîlik, peygam-
berlik.
reflha:
sznt.
safî:
halis, temiz.
seyyarat:
gezegenler.
flahs:
zat, kifli.
flems:
günefl.
tahrik:
harekete geçirme.
tarik:
yol.
tavassut:
araclk etme, vas-
ta olma, ara bulma.
tecelli:
görünme, belirme.
temsil:
örnek, olma.
tenvir:
nurlandrma, flklan-
drma.
teveccüh:
yönelme.
timsal:
örnek.
umum âlem:
bütün günefl
sistemi.
umum:
bütün.
velâyet:
velîlik, ermifllik, Al-
lah dostlu¤u.
zühre:
çiçek.
540 | SÖZLER
Y
RM
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ