Sözler - page 549

Ramazan’da, saat-i icabe-i duay› Cuma gününde, mak-
bul velisini insanlar içinde, eceli ömür içinde ve k›yame-
tin vaktini ömr-ü dünya içinde saklam›fl.
1
Zira, ecel-i insan muayyen olsa, yar› ömrüne kadar
gaflet-i mutlaka, yar›dan sonra dara¤ac›na ad›m ad›m
gitmek gibi bir dehflet verecek. Hâlbuki, ahiret ve dünya
muvazenesini muhafaza etmek ve her vakit havf ve reca
ortas›nda bulunmak maslahat›, iktiza eder ki, her dakika
hem ölmek, hem yaflamak mümkün olsun. fiu hâlde
müphem tarzdaki yirmi sene müphem bir ömür, bin se-
ne muayyen bir ömre müreccaht›r.
‹flte k›yamet dahi flu insan-› ekber olan dünyan›n ece-
lidir. E¤er vakti taayyün etseydi, bütün kurun-u ulâ ve
vusta gaflet-i mutlakaya dalacak idiler ve kurun-u uhra
dehflette kalacakt›. ‹nsan, nas›l hayat-› flahsiyesiyle hane-
sinin ve köyünün bekas›yla alâkadard›r; öyle de, hayat-›
içtimaiye ve nev’iyesiyle küre-i arz›n ve dünyan›n yafla-
mas›yla alâkadard›r. Kur’ân,
2
o
án
YÉ° s
ùdG p
ân
Hn
ôn
àr
bp
G
der. “
K›ya-
met yak›nd›r
,” ferman ediyor. Bin bu kadar sene geçtik-
ten sonra gelmemesi, yak›nl›¤›na halel vermez. Zira,
k›yamet dünyan›n ecelidir. Dünyan›n ömrüne nispeten
bin veya iki bin sene, bir seneye nispetle bir iki gün ve-
ya bir iki dakika gibidir. Saat-i k›yamet yaln›z insaniyetin
eceli de¤il ki, onun ömrüne nispet edilip bait görülsün.
‹flte bunun içindir ki, Hakîm-i Mutlak, k›yameti “Mugay-
yebat-› Hamse”den olarak, ilminde sakl›yor. ‹flte bu ip-
ham s›rr›ndand›r ki, her as›r, hatta asr-› hakikatbin olan
SÖZLER | 549
Y
‹RM‹
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
ecel:
her canl›n›n Allah taraf›ndan
takdir edilen ölüm vakti.
ecel-i insan:
insan›n, Allah tara-
f›ndan tayin edilen ölüm vakti.
ferman:
emir, buyruk.
gaflet-i mutlaka:
tam gaflet hâli,
vurdum duymazl›k, nefsine ve
hevesat›na uyarak, Allah’› ve
emirlerini unutma
Hakîm-i Mutlak:
sonsuz hikmet
sahibi ve her fleyi gayeli ve fay-
dal› yaratan, Allah.
halel:
eksiklik, noksanl›k.
hane:
ev, ikamet edilen yer.
havf:
korku, korkma.
hayat-› içtimaiye:
toplumun sos-
yal hayat›.
hayat-› flahsiye:
flahsa ait hayat.
iktiza:
gerekme, gerektirme.
ilim:
bilgi.
insaniyet:
insanl›k, bütün insan-
lar.
insan-› ekber:
büyük ve en mak-
bul olan insan, kâinat.
ipham:
kapal› b›rakma, anlam›n
aç›k olmay›fl›.
kurun-u uhra:
ortaça¤ sonras›,
son ça¤.
kurun-u ulâ:
ilk ça¤.
kurun-u vusta:
ortaça¤.
küre-i arz:
yer küresi, dünya.
k›yamet:
dünyan›n sonu.
makbul:
kabul edilmifl olan, red-
dedilmeyen.
maslahat:
yerine göre icap edifl.
muayyen:
belirli, belli.
mugayyebat-› hamse:
insanlar›n
önceden bilemeyecekleri befl hu-
sus
muhafaza:
koruma.
muvazene:
denge.
müphem:
belirsiz.
müreccah:
tercih edilen.
nev:
cins, tür, çeflit.
nispet:
oran, ölçü.
ömr-ü dünya:
dünya hayat›.
ömür:
yaflama süresi, hayat
müddeti.
Ramazan:
Üç Aylar›n sonuncusu,
oruç ay›.
reca:
ümit hâli.
saat-i icabe-i dua:
dualar›n kabul
edildi¤i vakit.
saat-i k›yamet:
k›yamet vakti.
s›r:
gizli gaye ve maksat.
taayyün:
belli olma.
tarz:
biçim, flekil, suret.
velî:
Allah’›n sevgisine, himayesi-
ne kavuflmufl, ermifl kimseler.
zira:
çünkü.
ahiret:
k›yametten sonra ku-
rulacak olan âlem.
alâkadar:
iliflkili, ilgili, müna-
sebetli, ba¤l›.
asr-› hakikatbin:
gerçekleri
görebilen as›r.
baid:
uzak, ›rak.
beka:
ebedîlik, sonsuz hayat.
dara¤ac›:
idama mahkûm
olanlar›n as›ld›klar› sehpa.
dehflet:
korkma, büyük kor-
ku hâli, ürkme.
1.
Münebbihat-› ‹bni Hacer
, s. 25.
2.
Kamer Suresi: 1.
1...,539,540,541,542,543,544,545,546,547,548 550,551,552,553,554,555,556,557,558,559,...1482
Powered by FlippingBook