Sözler - page 544

ettikleri perdeler arkas›nda ve ilim ve hikmetin nesç etti-
¤i hicaplar›n halfinde ve kabiliyetin verdi¤i bir renk için-
de görebilirsin.
‹flte, reflhamisal üçüncü arkadafl›n›z ki, hem fakirdir,
hem renksizdir. Güneflin hararetiyle çabuk tebahhur
eder, enaniyetini b›rak›r, buhara biner, havaya ç›kar. ‹çin-
deki madde-i kesife, nâr-› aflk ile atefl al›r, ziya ile nura
döner. O ziyan›n cilvelerinden gelen bir fluaa yap›fl›r, ya-
nafl›r.
Ey reflhamisal! Madem do¤rudan do¤ruya günefle âyi-
nedarl›k ediyorsun; sen hangi mertebede bulunsan bulun,
ayn-› flemse karfl›, aynelyakîn bir tarzda, safî bak›lacak
bir delik, bir pencere bulursun. Hem, o flemsin âsâr-› aci-
besini ona vermekte müflkülât çekmeyeceksin. Ona lây›k
haflmetli evsaf›n› tereddütsüz verebilirsin. Saltanat-› zati-
yesinin dehfletli âsâr›n› ona vermekte hiçbir fley senin
elinden tutup ondan vazgeçiremez. Seni ne berzahlar›n
darl›¤›, ne kabiliyetlerin kayd›, ne âyinelerin küçüklü¤ü
seni flafl›rtmaz, hilâf-› hakikate sevk etmez. Çünkü sen,
safî, halis, do¤rudan do¤ruya ona bakt›¤›n için, anlam›fl-
s›n ki, mazharlarda görünen ve âyinelerde müflahede
olunan, günefl de¤il, belki bir nevi cilveleridir, bir çeflit
renkli akisleridir. Çendan o akisler onun ünvanlar›d›r; fa-
kat, bütün âsâr-› haflmetini gösteremiyorlar.
‹flte, flu hakikatle kar›fl›k temsilde, böyle baflka baflka
üç tarik ile kemale gidilir. Ve o kemalât›n mezâyâs›nda
ve mertebe-i fluhudun tafsilât›nda baflka baflkad›rlar. Fa-
kat, neticede ve hakka iz’an ve hakikati tasdikte ittifak
akis:
›fl›¤›n yans›mas›.
âsâr:
eserler.
âsâr-› acibe:
flafl›rt›c› eserler.
âsâr-› haflmet:
büyüklük, yücelik
eserleri, izleri.
âyine:
ayna.
âyinedar:
ayna tutan, aynal›k.
aynelyakîn:
gözle görür derece-
de inanma.
ayn-› flems:
güneflin kendisi, asl›.
berzah:
yer, mekân, saha.
cilve:
belirme, görünme.
çendan:
gerçi, her ne kadar.
dehflet:
büyük korku hâli, kork-
ma.
enaniyet:
kendini be¤enme.
evsaf:
s›fatlar, vas›flar, özellikler.
hakikat:
gerçek.
half:
arka, arkas›.
halis:
saf, temiz.
haflmet:
ihtiflam, heybet.
hicap:
örtü.
hilâf-› hakikat:
gerçe¤e ayk›r›.
ittifak:
fikir birli¤i etme.
iz’an:
anlay›fl, itaat etme.
kabiliyet:
istidat, yetenek.
kay›t:
ba¤l› k›lma; s›n›rland›rma.
kemal:
olgunluk, mükemmellik.
kemalât:
faziletler, kemaller, ol-
gunluklar.
lây›k:
uygun, münasip.
madde-i kesife:
fleffaf olmayan,
bulan›k madde.
mazhar:
bir fleyin zuhur etti¤i,
göründü¤ü yer.
mertebe:
derece, aflama, basa-
mak.
mertebe-i fluhut:
görme derece-
si.
mezâyâ:
özellikler, üstünlük va-
s›flar›.
müflahede:
bir fleyi gözle görme,
seyretme.
müflkülât:
s›k›nt›lar, güçlükler.
nâr-› aflk:
aflk atefli.
nesç:
örme, dokuma.
netice:
sonuç.
nevi:
çeflit, tür.
nur:
parlakl›k, ziya, ›fl›k.
reflhamisal:
reflha gibi.
safî:
saf, halis, samimî.
saltanat-› zatiye:
Allah’›n za-
t›n›n gere¤i olan; özel salta-
nat.
sevk:
sürme, gönderme.
flems:
günefl.
flua:
›fl›n, ›fl›k telleri.
tafsilât:
tafsiller, aç›klamalar,
izahlar.
tarik:
yol.
tarz:
biçim, suret, flekil.
tasdik:
do¤rulu¤unu kabul
etme, onaylama.
tebahhur:
buharlaflma.
temsil:
benzetme, örnek ge-
tirme.
tereddüt:
flüphe, karars›zl›k.
ünvan:
ad, isim.
ziya:
›fl›k, nur.
544 | SÖZLER
Y
‹RM‹
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
1...,534,535,536,537,538,539,540,541,542,543 545,546,547,548,549,550,551,552,553,554,...1482
Powered by FlippingBook