ister. Öyle ise, esasat-› imaniyeden olmayan mesail-i fer-
’iye veya vukuat-› zamaniyenin her birinde bir iz’an-› ya-
kîn ile bir bürhan-› kat’î istenilmez. Belki, yaln›z reddet-
memek ve teslimiyetle iliflmemektir.
•
ÜÇÜNCÜ ASIL:
Zaman-› Sahabede benîisrail ve na-
sarâ ulemalar›ndan ço¤u ‹slâmiyete girdiler. Eski malû-
matlar› dahi onlarla beraber Müslüman oldu. Baz› hilâf-›
vaki malûmat-› sab›kalar›, ‹slâmiyetin mal› olarak teveh-
hüm edildi.
•
DÖRDÜNCÜ ASIL:
Ehadis-i flerife ravilerinin baz›
kavilleri veyahut istinbat ettikleri manalar›, metn-i hadis-
ten telâkki ediliyordu. Hâlbuki, insan hatadan hâlî olma-
d›¤› için, hilâf-› vaki baz› istinbatlar› veya kavilleri hadis
zannedilerek, zaaf›na hükmedilmifl.
•
BEfi‹NC‹ ASIL:
1
n
¿ƒ o
Ks
ón
ëo
e »/
às
eo
G ? /
a s
¿p
G
yani,
2
n
¿ƒo
ªn
¡ r
?o
e
s›r-
r›nca, baz› ehl-i keflif ve ehl-i velâyet olan muhaddisîn-i
muhaddesûn ilhamlar›yla gelen baz› maani, hadis telâk-
ki edilmifl. Hâlbuki, ilham-› evliya—baz› ar›zalarla—hata
olabilir. ‹flte bu neviden, bir k›s›m hilâf-› hakikat ç›kabilir.
•
ALTINCI ASIL:
Beynennâs ifltihar bulmufl baz› hikâ-
yeler bulunuyor ki, durub-u emsal hükmüne geçer. Haki-
kî manas›na bak›lmaz; ne maksat için sevk edilir, ona ba-
k›l›r. ‹flte bu neviden beynennâs tearüf etmifl baz› k›ssa ve
hikâyat›, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, bir mak-
sad-› irfladî için temsil ve kinaye nev’inden zikredivermifl.
fiu nevi meselelerin mana-i hakikîsinde kusur varsa, örf
SÖZLER | 547
Y
‹RM‹
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
hikâyat:
hikâyeler.
hikâye:
k›ssa.
hilâf-› hakikat:
gerçe¤e ayk›r›.
hilâf-› vaki:
gerçe¤e z›t, yalan.
hükmetmek:
karar vermek.
ilham:
kalbe gelen manalar, esin,
kalbe gelme, gönüle do¤an fley.
ilham-› evliya:
evliya ilham›.
‹slâmiyet:
Müslümanl›k.
istinbat:
bir söz veya iflten gizli
bir mana ç›karma.
ifltihar:
meflhur olma, flöhret bul-
ma.
iz’an-› yakîn:
kesin delile dayal›
inanç.
kavil:
söz, lâf.
kinaye:
maksad›, üstü kapal›, do-
layl› olarak anlatan söz.
kusur:
eksiklik, noksan.
k›ssa:
ibret verici hikâye.
k›s›m:
bölüm.
maani:
manalar, anlamlar.
maksad-› irfladî:
do¤ru yolu gös-
termedeki gaye.
maksat:
kastedilen, istenilen fley.
malûmat:
bilgiler.
malûmat-› sab›ka:
geçmiflteki
eski bilgiler.
mana:
anlam.
mana-i hakikî:
hakikî mana.
mesail-i fer’iye:
esasa ait olma-
y›p teferruata dair olan mesele-
ler.
mesele:
düflünülüp halledilecek
ifl ve husus.
metn-i hadis:
hadisin metni.
muhaddisîn-i muhaddesûn:
Al-
lah taraf›ndan ilhama mazhar
olan hadis âlimleri.
Müslüman:
‹slâm dinine girmifl,
kabul etmifl.
nasarâ:
Hristiyanlar.
nev(i):
çeflit.
örf:
âdet, gelenek.
ravi:
rivayet eden, nakleden.
red:
reddetme.
sevk:
ileri sürme, gönderme.
s›r:
hakikati do¤rultusunca.
tearüf:
bir fleyin herkes taraf›n-
dan bilinmesi.
telâkki:
anlama, anlafl›lma, kabul
etme.
temsil:
benzetme, örnek.
teslimiyet:
teslim olma, boyun
e¤me.
tevehhüm:
zannedilme, sanma.
ulema:
âlimler.
ümmet:
peygambere inan›p ba¤-
lanan cemaat, topluluk.
vukuat-› zamaniye:
zaman›n hâ-
diseleri.
zaaf:
zay›fl›k.
zaman-› Sahabe:
Sahabe devri.
zan:
sanmak.
zikir:
anma, bildirme.
benîisrail:
‹srailo¤ullar›, Yahu-
diler.
beynennâs:
halk aras›nda.
bürhan-› kat’î:
kat’î, kesin
delil.
durub-u emsal:
atasözleri.
ehadis-i flerife:
hadis-i flerif-
ler.
ehl-i keflif:
keflif ehli, Cenab-›
Hakk›n lütuf ve ihsan› ile bi-
len, ilhama mazhar olan velî-
ler.
ehl-i velâyet:
velî olanlar, Al-
lah’›n dostlu¤unu kazananlar.
esasat-› imaniye:
imanî esas-
lar, temeller.
hadis:
Hz. Peygamberin sözü.
hâlî:
bofl.
1.
Ümmetimin içerisinde muhaddesûn vard›r. (
Tirmizî
, 4:370;
Sahih-i Buharî
: 2:211, 5:15;
Müsned
, 6:55;
Kurtubî
, 13:174;
Müslim
, Fedailü's-Sahabe: 23.)
2.
Kendilerine ilham olunanlar.