Sözler - page 554

Ezcümle, en ziyade insafs›zlar›n zihnini kurcalayan flu
hadistir ki:
n
Üp
ön
T Én
e m
á°n
Vƒo
İn
H n
ìÉn
ĉn
L $G n
ór
ĉp
Y Én
Ğr
ft
ódG p
ân
fp
Ro
h r
ƒn
d
1
m
ABÉ n
e n
án
Yr
ôo
L Én
Ħr
ĉp
e o
ôp
an
ɵ r
dG
ev kemâ kàl.
Meal-i flerifi: “
Dünyan›n Cenab-› Hakk›n yan›nda bir
sinek kanad› kadar k›ymeti olsa idi, kâfirler bir yudum
suyu ondan içmeyecek idiler
Hakikati fludur ki:
$G n
ór
ĉp
Y
tabiri, “
âlem-i bekadan
” de-
mektir. Evet, âlem-i bekadan bir sinek kanad› kadar bir
nur, madem ebedîdir, yeryüzünü dolduracak muvakkat
bir nurdan daha çoktur.
Demek koca dünyay› bir sinek kanad›yla muvazene
de¤il, belki herkesin k›sac›k ömrüne yerleflen hususî dün-
yas›n› âlem-i bekadan bir sinek kanad› kadar daimî bir
feyz-i ‹lâhîye ve bir ihsan-› ‹lâhîye muvazeneye gelmedi-
¤i demektir.
Hem, dünyan›n iki yüzü var, belki, üç yüzü var. Biri,
Cenab-› Hakk›n esmas›n›n âyineleridir. Di¤eri ahirete
bakar, ahiret tarlas›d›r. Di¤eri fenâya, ademe bakar, bil-
di¤imiz marzî-i ‹lâhî olmayan ehl-i dalâletin dünyas›d›r.
Demek, Esma-i Hüsnan›n âyineleri ve mektubat-› Same-
dâniye ve ahiretin mezraas› olan koca dünya de¤il, belki
ahirete z›t ve bütün hatiat›n menflei ve beliyyat›n menba›
olan dünyaperestlerin dünyas›n›n âlem-i ahirette ehl-i
imana verilen sermedî bir zerresine de¤medi¤ine iflaret-
tir. ‹flte, en do¤ru ve ciddî flu hakikat nerede? Ve insafs›z
adem:
yokluk.
ahiret:
k›yametten sonra kurula-
cak olan âlem.
âlem-i ahiret:
ahiret âlemi.
âlem-i beka:
sonsuzluk âlemi,
ahiret.
âyine:
ayna.
beliyyat:
belâlar, felâketler.
Cenab-› Hak:
Hakk›n tâ kendisi
olan, fleref ve azamet sahibi yüce
Allah.
ciddî:
gerçek.
dünyaperest:
dünyaya tapan.
ebedî:
zevalsiz, sonu olmayan.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli, azg›n
ve sapk›n kimseler.
ehl-i iman:
inananlar.
esma:
isimler.
Esma-i Hüsna:
Allah’›n güzel
isimleri.
ezcümle:
bu cümleden.
fenâ:
yokluk, son bulma.
feyz-i ‹lâhîye:
‹lâhî feyiz, ihsan
bereket.
hakikat:
gerçek.
hatiat:
hatalar, yanl›fllar.
ihsan-› ‹lâhîye:
Cenab-› hakk›n
mahlûkat›na verdi¤i bütün ni-
metler.
k›ymet:
de¤er.
marzî-i ‹lâhî:
Allah’›n r›zas›na uy-
gun ifller.
meal-i flerif:
hadisin çok de-
¤erli anlam›.
mektubat-› Samedâniye:
sa-
med olan, yani hiç bir fleye
ihtiyac› bulunmay›p, her fley
kendisine muhtaç olan Al-
lah’›n, samediyetini ve birli¤i-
ni gösteren varl›klar.
menba:
kaynak.
menfle:
bir fleyin ç›kt›¤›,
nefl’et etti¤i yer.
mezraa:
tarla, ekilecek yer.
muvakkat:
geçici, k›sa süreli.
muvazene:
mukayese, karfl›-
laflt›rma.
nur:
par›lt›, ziya, ›fl›k.
sermedî:
daimî, sürekli.
tabir:
mana, yorum.
zerre:
en küçük parça.
ziyade:
fazla.
z›t:
tersi.
1.
Buharî
, Tefsir: 18;
Müslim
, Münaf›kun: 18;
‹bni Mâce
, Züht: 3;
Tirmizî
, Züht: 13.
554 | SÖZLER
Y
‹RM‹
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
1...,544,545,546,547,548,549,550,551,552,553 555,556,557,558,559,560,561,562,563,564,...1482
Powered by FlippingBook