Ezcümle, en ziyade insafszlarn zihnini kurcalayan flu
hadistir ki:
n
Üp
ön
T Én
e m
á°n
Vo
İn
H n
ìÉn
ĉn
L $G n
ór
ĉp
Y Én
Ğr
ft
ódG p
ân
fp
Ro
h r
n
d
1
m
ABÉ n
e n
án
Yr
ôo
L Én
Ħr
ĉp
e o
ôp
an
ɵ r
dG
ev kemâ kàl.
Meal-i flerifi:
Dünyann Cenab- Hakkn yannda bir
sinek kanad kadar kymeti olsa idi, kâfirler bir yudum
suyu ondan içmeyecek idiler
.
Hakikati fludur ki:
$G n
ór
ĉp
Y
tabiri,
âlem-i bekadan
de-
mektir. Evet, âlem-i bekadan bir sinek kanad kadar bir
nur, madem ebedîdir, yeryüzünü dolduracak muvakkat
bir nurdan daha çoktur.
Demek koca dünyay bir sinek kanadyla muvazene
de¤il, belki herkesin ksack ömrüne yerleflen hususî dün-
yasn âlem-i bekadan bir sinek kanad kadar daimî bir
feyz-i lâhîye ve bir ihsan- lâhîye muvazeneye gelmedi-
¤i demektir.
Hem, dünyann iki yüzü var, belki, üç yüzü var. Biri,
Cenab- Hakkn esmasnn âyineleridir. Di¤eri ahirete
bakar, ahiret tarlasdr. Di¤eri fenâya, ademe bakar, bil-
di¤imiz marzî-i lâhî olmayan ehl-i dalâletin dünyasdr.
Demek, Esma-i Hüsnann âyineleri ve mektubat- Same-
dâniye ve ahiretin mezraas olan koca dünya de¤il, belki
ahirete zt ve bütün hatiatn menflei ve beliyyatn menba
olan dünyaperestlerin dünyasnn âlem-i ahirette ehl-i
imana verilen sermedî bir zerresine de¤medi¤ine iflaret-
tir. flte, en do¤ru ve ciddî flu hakikat nerede? Ve insafsz
adem:
yokluk.
ahiret:
kyametten sonra kurula-
cak olan âlem.
âlem-i ahiret:
ahiret âlemi.
âlem-i beka:
sonsuzluk âlemi,
ahiret.
âyine:
ayna.
beliyyat:
belâlar, felâketler.
Cenab- Hak:
Hakkn tâ kendisi
olan, fleref ve azamet sahibi yüce
Allah.
ciddî:
gerçek.
dünyaperest:
dünyaya tapan.
ebedî:
zevalsiz, sonu olmayan.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli, azgn
ve sapkn kimseler.
ehl-i iman:
inananlar.
esma:
isimler.
Esma-i Hüsna:
Allahn güzel
isimleri.
ezcümle:
bu cümleden.
fenâ:
yokluk, son bulma.
feyz-i lâhîye:
lâhî feyiz, ihsan
bereket.
hakikat:
gerçek.
hatiat:
hatalar, yanlfllar.
ihsan- lâhîye:
Cenab- hakkn
mahlûkatna verdi¤i bütün ni-
metler.
kymet:
de¤er.
marzî-i lâhî:
Allahn rzasna uy-
gun ifller.
meal-i flerif:
hadisin çok de-
¤erli anlam.
mektubat- Samedâniye:
sa-
med olan, yani hiç bir fleye
ihtiyac bulunmayp, her fley
kendisine muhtaç olan Al-
lahn, samediyetini ve birli¤i-
ni gösteren varlklar.
menba:
kaynak.
menfle:
bir fleyin çkt¤,
neflet etti¤i yer.
mezraa:
tarla, ekilecek yer.
muvakkat:
geçici, ksa süreli.
muvazene:
mukayese, karfl-
lafltrma.
nur:
parlt, ziya, flk.
sermedî:
daimî, sürekli.
tabir:
mana, yorum.
zerre:
en küçük parça.
ziyade:
fazla.
zt:
tersi.
1.
Buharî
, Tefsir: 18;
Müslim
, Münafkun: 18;
bni Mâce
, Züht: 3;
Tirmizî
, Züht: 13.
554 | SÖZLER
Y
RM
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ