tahayyül ediyorlar ki, kendi bulgur çorbasn kendi pifliri-
yor. Âdeta bir yüzbafl haflmetinde farz ediyorlar. fiimdi,
biri o adamlardan birisine dese, Sen bugün benim için
bu ifli yapsan, senin bildi¤in padiflah haflmeti kadar sana
bir haflmetlik verece¤im, yani bir yüzbafl kadar bir rütbe
verece¤im; o söz hakikattir. Çünkü, haflmet-i padiflahî-
den onun dar daire-i fikrine giren, ancak bir yüzbafllk
kadar bir flevkettir.
flte, dünya nazaryla, dar fikrimizle, ahirete mütevec-
cih hakaik- sevabiyeyi o bedevî adam kadar da düflüne-
miyoruz. Hazret-i Mûsa (a.s.) ve Harunun (a.s.) meçhu-
lümüz olan hakikî sevaplar ile muvazene de¤ilçünkü
teflbih kaidesi meçhulü malûma kyas ederbelki muva-
zene edilen, malûmumuz olan ve tahminimize giren se-
vaplaryla, bir abd-i müminin bir virdine mukabil meçhu-
lümüz olan hakikî sevabdr.
Hem de, deniz yüzü ile katrenin göz bebe¤i, güneflin
tamam aksini tutmakla müsavidirler; fark, keyfiyettedir.
Hazret-i Mûsa (a.s.) ve Harunun (a.s.) denizmisal âyine-i
ruhlarna inikâs eden mahiyet-i sevap, bir katre hük-
münde, bir abd-i müminin bir ayetten ald¤ ayn mahi-
yet-i sevaptr. Mahiyetçe, kemiyetçe birdirler; keyfiyet
ise, kabiliyete tâbidir.
Hem bazen olur ki, bir tek kelime, bir tek tesbih, öy-
le bir saadet hazinesini açar ki, altmfl sene hizmetle o
açlmamfl. Demek baz hâlât oluyor ki, bir tek ayet
Kurân kadar fayda verebilir.
SÖZLER | 559
Y
RM
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
çalflma.
inikâs:
aksetme, yansma.
kabiliyet:
istidat, yetenek.
katre:
damla.
kemiyet:
nicelik, say çoklu¤u.
keyfiyet:
bir fleyin özelli¤i, du-
rum, nitelik, vaziyet.
kyas:
karfllafltrma.
mahiyet:
nitelik, iç yüzü.
mahiyet-i sevap:
mükâfatn ma-
hiyeti, iç yüzü.
malûm:
bilinen.
meçhul:
tam bilinmeyen, gizli.
mukabil:
karfllk.
muvazene:
karfllafltrp tartmaya
çalflma, karfllafltrp ölçme, den-
ge.
müsavi:
eflit, denk.
müteveccih:
yönelen.
nazar:
bakfl, görüfl.
rütbe:
mertebe, basamak.
saadet:
mutluluk.
sevap:
Allah tarafndan verilen
mükâfat.
flevket:
büyüklük.
tâbi:
uyan.
tahayyül:
hayalinde canlandr-
ma.
tahmin:
yaklaflk olarak de¤er-
lendirme.
tesbih:
Cenab- Hakk flanna lâ-
yk ifadelerle anma.
teflbih kaidesi:
iki fleyi birbirine
benzetme usulü, kural.
virt:
zikir.
abd-i mümin:
slâmda ina-
nan kul.
âdeta:
sanki.
ahiret:
kyametten sonra ku-
rulacak olan âlem.
akis:
yansma.
ayet:
Kurânn her bir cümle-
si.
âyine-i ruh:
ruhun aynas.
bedevî:
göçebe tarzda yafla-
yan, medenî olmayan.
daire-i fikir:
fikir dairesi, sa-
has.
farz etme:
sanma.
hakaik-i sevabiye:
sevaba
ait olan gerçekler.
hakikat:
gerçek.
hakikî:
gerçek.
hâlât:
hâller, durumlar.
haflmet:
büyüklük, yücelik,
ihtiflam.
haflmet-i padiflahî:
padiflahn
büyüklü¤ü, yüceli¤i.
hizmet:
bir iflin yaplmas için