amellerine ne çeflit küllî gayeler, âlî maslahatlar terettüp
ediyor. Hatta bazlar tevehhüm ediyorlar ki, onlarn
amelleri yalnz kendilerine ait o ücret ve maaflndan bafl-
ka gayesi yoktur.
Üçüncü ksm
: O malikülmülkün bir ksm hayvanat
var; onlar o flehrin, o sarayn binasnda baz ifllerde is-
tihdam ediyor. Onlara yalnz bir yem veriyor. Onlarn da
istidatlarna muvafk ifllerde çalflmalar, onlara bir telez-
züz veriyor. Çünkü, bilkuvve bir kabiliyet ve bir istidat, fi-
il ve amel suretine girse, inbisat ile teneffüs eder, bir lez-
zet verir; ve bütün faaliyetlerdeki lezzet bu srdandr. fiu
ksm hizmetkârlarn ücret ve maafllar yalnz yem ve flu
lezzet-i maneviyedir. Onunla iktifa ederler.
Dördüncü ksm
: Öyle amelelerdir ki, biliyorlar ne ifl-
liyorlar ve ne için iflliyorlar ve kimin için iflliyorlar ve sa-
ir ameleler ne için iflliyorlar ve o malikülmülkün maksa-
d nedir, ne için ifllettiriyor. flte bu nevi amelelerin sair
amelelere bir riyaset ve nezaretleri var. Onlarn derecat
ve rütbelerine göre derece derece maafllar var.
Aynen bunun gibi, semavat ve arzn Malik-i Zülcelâli
ve dünya ve ahiretin Bani-i Zülcemali olan Rabbülâle-
mîn, de¤il ihtiyaç için (Çünkü her fleyin hâlk Odur), bel-
ki izzet ve azamet ve rububiyetin fluunat gibi baz hik-
metler için, flu kâinat saraynda, flu daire-i esbap içinde,
hem melâikeyi, hem hayvanat, hem cemadat ve neba-
tat, hem insanlar istihdam ediyor, onlara ibadet ettiri-
yor.
SÖZLER | 565
Y
RM
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
hikmet:
kâinattaki ve yaratlflta-
ki lâhî gaye.
hizmetkâr:
hizmetçi.
ibadet:
Allaha karfl kulluk vazi-
fesini yapma.
ihtiyaç:
gereklilik, muhtaç olufl.
iktifa:
kanaat, yeterli bulma.
inbisat:
geniflleme, ferahlama.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
istihdam:
hizmet ettirme, çalfltr-
ma.
izzet:
fleref, yücelik.
kabiliyet:
anlama, anlayfl.
kâinat:
yaratlmfl bütün âlemler.
küllî:
umumî, genel.
ksm:
çeflit, nevi.
lezzet-i maneviye:
manevî lez-
zet.
maksat:
niyet, meram.
Malik-i Zülcelâl:
sonsuz büyük-
lük ve her fleyin sahibi olan Allah.
malikülmülk:
mülkün, yerin sa-
hibi.
melâike:
melekler.
muvafk:
uygun.
nebatat:
bitkiler.
nevi:
çeflit.
nezaret:
gözeticilik, bakanlk.
Rabbülâlemîn:
âlemlerin Rabbi.
riyaset:
reislik, baflkanlk.
rububiyet:
Cenab- Hakkn her-
kesi ve her fleyi içine alan engin
terbiye ve idaresi.
rütbe:
mertebe.
sair:
di¤er, baflka.
saray:
hükümdarlarn oturdu¤u
konak, büyük yap.
semavat:
semalar, gökler.
suret:
biçim, tarz.
sr:
sebep, neden.
fluunat:
hâl, keyfiyet, kabiliyetler.
telezzüz:
lezzetlenme, hofllanma.
teneffüs:
nefes alma, soluklan-
ma.
terettüp:
sralanma, dizilme.
tevehhüm:
kuruntu, varsaym,
zannetme.
ahiret:
kyametten sonra ku-
rulacak olan âlem.
âlî maslahat:
yüksek fayda-
lar.
amel:
ifl, eylem, emek.
amele:
iflçi.
arz:
yer, dünya.
azamet:
büyüklük, yücelik.
Bani-i Zülcemal:
güzellik sa-
hibi olan Cenab- Hakkn lütuf
ve ihsan ile varlklar yarat-
mas.
bilkuvve:
kabiliyet ve potan-
siyel hâlinde, fiile geçmemifl.
cemadat:
canszlar.
daire-i esbap:
sebepler daire-
si.
derecat:
dereceler.
derece:
kademe.
fiil:
davranfl, hareket.
gaye:
maksat.
Hâlk:
her fleyi yoktan yara-
tan.
hayvanat:
hayvanlar.