veya hofluna gidecek güzel et veriyor, insan ona hizmet-
kâr edip her tarafa ekiyor. Baz taifelerine de, hazmol-
mayacak sert bir kemik üstünde hayvanlar yutacak bir et
veriyor ki; hayvanlar onu çok taraflara da¤tyorlar. Ba-
zlara da çengelcikleri verip; her temas edene yapflyor,
baflka yerlere giderek taifesinin bayra¤n dikerler, Sâni-i
Zülcelâlin antika sanatn teflhir ediyorlar. Ve bir ksmna
da, ac dü¤elek denilen nebatat gibi, saçmal tüfek gibi
bir kuvvet verir ki, vakti geldi¤i zaman onun meyvesi
olan hyarck düfler, saçmalar gibi bir kaç metre yerlere
tohumcuklarn atar, zer eder, Fâtr- Zülcelâlin zikir ve
tesbihini kesretli lisanlarla söylettirmeye çalflrlar; ve ha-
keza, kyas et.
Fâtr- Hakîm ve Kadir-i Alîm kemal-i intizamla, her
fleyi güzel yaratmfl, güzel teçhiz etmifl, güzel gayelere
tevcih etmifl, güzel vazifelerle tavzif etmifl, güzel tesbihat
yaptryor, güzel ibadet ettiriyor. Ey insan! nsan isen, flu
güzel ifllere tabiat, tesadüfü, abesiyeti, dalâleti karfltr-
ma; çirkin etme, çirkin yapma, çirkin olma.
Dördüncü ksm, insandr. fiu kâinat saraynda bir ne-
vi hademe olan insanlar, hem melâikeye benzer, hem
hayvanata benzer. Melâikeye, ubudiyet-i külliyede, neza-
retin flümulünde, marifetin ihatasnda, rububiyetin dellâl-
l¤nda meleklere benzer; belki insan daha camidir. Fa-
kat, insann flerire ve ifltihal bir nefsi bulundu¤undan,
melâikenin hilâfna olarak, pek mühim terakkiyat ve te-
denniyata mazhardr. Hem, insan, amelinde nefsi için bir
haz ve zat için bir hisse arad¤ için, hayvana benzer.
SÖZLER | 573
Y
RM
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
hisse:
pay.
hizmetkâr:
hizmetçi.
ibadet:
Allaha karfl kulluk vazi-
fesini yapma.
ihata:
kuflatma.
ifltiha:
fazla istek; arzu.
Kadir-i Alîm:
her fleyi bilen, her
fleye gücü yeten Allah.
kâinat:
bütün âlemler.
kemal-i intizam:
intizamn mü-
kemmel oluflu.
kesret:
çokluk.
kyas:
karfllafltrma.
lisan:
dil.
marifet:
bilgi.
mazhar:
nail olma.
melâike:
melekler.
melek:
Allahn nurdan yaratt¤
görülemeyen, Allahn emirlerine
tam itaat eden mahlûk.
mühim:
önemli.
nebatat:
bitkiler.
nefis:
kötü vasflar nitelikleri
kendinde toplayan, kötülü¤e
sevk eden, flehevî istekleri kam-
çlayp hayrl ifllerden alkoyan
güç.
nevi:
çeflit.
nezaret:
gözetme, kontrol.
rububiyet:
Cenab- Hakkn her-
kesi ve her fleyi içine alan engin
terbiye ve idaresi.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi, her fleyi sanatla yaratan
Allah.
saray:
devlet baflkanlarnn otur-
du¤u büyük yap.
flerir:
flerli.
flümul:
içine alma, kapsama.
taife:
snf, familya.
tavzif:
görevlendirme, vazifelen-
dirme.
teçhiz:
donatma.
tedenniyat:
tedenniler, gerileme-
ler.
temas:
de¤mek.
terakkiyat:
terakkiler, yükselifl-
ler.
tesadüf:
rastlant.
tesbih:
Allahn flann yüceltme,
noksan sfatlardan uzak tutma.
tesbihat:
tesbihler; Allah eksik
sfatlardan tenzih etmeler.
teflhir:
sergileme, gösterme.
tevcih:
yöneltme.
ubudiyet-i külliye:
büyük, genifl
ve umumî kulluk.
vazife:
görev.
zat:
kendi.
zer:
tohum ekme, saçma.
zikir:
Allah anma.
abesiyet:
faydasz ve gayesiz
olufl.
amel:
fiil, ifl.
antika:
kymetli, de¤erli.
cami:
toplayan, ihtiva eden.
dalâlet:
do¤ru yoldan ayrl-
ma.
dellâl:
ilân edici.
dü¤elek:
yaban kavunu.
Fâtr- Hakîm:
her fleyi bir
maksada uygun ve hikmetle
benzersiz bir flekilde yaratan
Allah.
Fâtr- Zülcelâl:
sonsuz bü-
yüklük sahibi ve benzeri ol-
mayan fleyleri hikmetle yara-
tan Allah.
gaye:
maksat.
hademe:
hizmetçiler.
hakeza:
böylece, bunun gibi.
hayvanat:
hayvanlar.
haz:
lezzet zevk.
hazm:
sindirim.
hilâf:
ters, zt.