Sözler - page 573

veya hofluna gidecek güzel et veriyor, insan› ona hizmet-
kâr edip her tarafa ekiyor. Baz› taifelerine de, hazmol-
mayacak sert bir kemik üstünde hayvanlar yutacak bir et
veriyor ki; hayvanlar onu çok taraflara da¤›t›yorlar. Ba-
z›lara da çengelcikleri verip; her temas edene yap›fl›yor,
baflka yerlere giderek taifesinin bayra¤›n› dikerler, Sâni-i
Zülcelâl’in antika sanat›n› teflhir ediyorlar. Ve bir k›sm›na
da, ac› dü¤elek denilen nebatat gibi, saçmal› tüfek gibi
bir kuvvet verir ki, vakti geldi¤i zaman onun meyvesi
olan h›yarc›k düfler, saçmalar gibi bir kaç metre yerlere
tohumcuklar›n› atar, zer’ eder, Fât›r-› Zülcelâl’in zikir ve
tesbihini kesretli lisanlarla söylettirmeye çal›fl›rlar; ve ha-
keza, k›yas et.
Fât›r-› Hakîm ve Kadir-i Alîm kemal-i intizamla, her
fleyi güzel yaratm›fl, güzel teçhiz etmifl, güzel gayelere
tevcih etmifl, güzel vazifelerle tavzif etmifl, güzel tesbihat
yapt›r›yor, güzel ibadet ettiriyor. Ey insan! ‹nsan isen, flu
güzel ifllere tabiat›, tesadüfü, abesiyeti, dalâleti kar›flt›r-
ma; çirkin etme, çirkin yapma, çirkin olma.
Dördüncü k›s›m, insand›r. fiu kâinat saray›nda bir ne-
vi hademe olan insanlar, hem melâikeye benzer, hem
hayvanata benzer. Melâikeye, ubudiyet-i külliyede, neza-
retin flümulünde, marifetin ihatas›nda, rububiyetin dellâl-
l›¤›nda meleklere benzer; belki insan daha camidir. Fa-
kat, insan›n flerire ve ifltihal› bir nefsi bulundu¤undan,
melâikenin hilâf›na olarak, pek mühim terakkiyat ve te-
denniyata mazhard›r. Hem, insan, amelinde nefsi için bir
haz ve zat› için bir hisse arad›¤› için, hayvana benzer.
SÖZLER | 573
Y
‹RM‹
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
hisse:
pay.
hizmetkâr:
hizmetçi.
ibadet:
Allah’a karfl› kulluk vazi-
fesini yapma.
ihata:
kuflatma.
ifltiha:
fazla istek; arzu.
Kadir-i Alîm:
her fleyi bilen, her
fleye gücü yeten Allah.
kâinat:
bütün âlemler.
kemal-i intizam:
intizam›n mü-
kemmel oluflu.
kesret:
çokluk.
k›yas:
karfl›laflt›rma.
lisan:
dil.
marifet:
bilgi.
mazhar:
nail olma.
melâike:
melekler.
melek:
Allah’›n nurdan yaratt›¤›
görülemeyen, Allah’›n emirlerine
tam itaat eden mahlûk.
mühim:
önemli.
nebatat:
bitkiler.
nefis:
kötü vas›flar› nitelikleri
kendinde toplayan, kötülü¤e
sevk eden, flehevî istekleri kam-
ç›lay›p hay›rl› ifllerden al›koyan
güç.
nevi:
çeflit.
nezaret:
gözetme, kontrol.
rububiyet:
Cenab-› Hakk›n her-
kesi ve her fleyi içine alan engin
terbiye ve idaresi.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi, her fleyi sanatla yaratan
Allah.
saray:
devlet baflkanlar›n›n otur-
du¤u büyük yap›.
flerir:
flerli.
flümul:
içine alma, kapsama.
taife:
s›n›f, familya.
tavzif:
görevlendirme, vazifelen-
dirme.
teçhiz:
donatma.
tedenniyat:
tedenniler, gerileme-
ler.
temas:
de¤mek.
terakkiyat:
terakkiler, yükselifl-
ler.
tesadüf:
rastlant›.
tesbih:
Allah’›n flan›n› yüceltme,
noksan s›fatlardan uzak tutma.
tesbihat:
tesbihler; Allah’› eksik
s›fatlardan tenzih etmeler.
teflhir:
sergileme, gösterme.
tevcih:
yöneltme.
ubudiyet-i külliye:
büyük, genifl
ve umumî kulluk.
vazife:
görev.
zat:
kendi.
zer’:
tohum ekme, saçma.
zikir:
Allah’› anma.
abesiyet:
faydas›z ve gayesiz
olufl.
amel:
fiil, ifl.
antika:
k›ymetli, de¤erli.
cami:
toplayan, ihtiva eden.
dalâlet:
do¤ru yoldan ayr›l-
ma.
dellâl:
ilân edici.
dü¤elek:
yaban kavunu.
Fât›r-› Hakîm:
her fleyi bir
maksada uygun ve hikmetle
benzersiz bir flekilde yaratan
Allah.
Fât›r-› Zülcelâl:
sonsuz bü-
yüklük sahibi ve benzeri ol-
mayan fleyleri hikmetle yara-
tan Allah.
gaye:
maksat.
hademe:
hizmetçiler.
hakeza:
böylece, bunun gibi.
hayvanat:
hayvanlar.
haz:
lezzet zevk.
haz›m:
sindirim.
hilâf:
ters, z›t.
1...,563,564,565,566,567,568,569,570,571,572 574,575,576,577,578,579,580,581,582,583,...1482
Powered by FlippingBook