ve ismiyle ve hesabyla ve havl ve kuvvetiyledir. Fakat ne-
batatn gidiflatlarndan hissolunuyor ki, onlarn vezaif-i
telkih ve tevlitte ve meyvelerin terbiyesinde bir çeflit te-
lezzüzatlar var.
Fakat, hiç teellümata mazhar de¤iller. Hayvan, muh-
tar oldu¤u için, lezzet ile beraber elemi de var. Cemadat
ve nebatatn amellerinde ihtiyar gelmedi¤i için eserleri
de ihtiyar sahibi olan hayvanlarn amellerinden daha
mükemmel oluyor. htiyar sahibi olanlarn içinde, ar em-
sali gibi vahiy ve ilham ile tenevvür edenlerin amelleri,
cüz-i ihtiyarîsine itimat edenlerin amellerinden daha mü-
kemmeldir.
Yeryüzünün tarlasnda nebatatn her bir taifesi, lisan-
hâl ve istidat diliyle Fâtr- Hakîmden sual ediyorlar, dua
ediyorlar ki, Yâ Rabbena! Bize kuvvet ver ki, yeryüzü-
nün her bir tarafnda taifemizin bayra¤n dikmekle, sal-
tanat- rububiyetini lisanmzla ilân edelim; ve rûy-i arz
mescidinin her bir köflesinde Sana ibadet etmek için bi-
ze tevfik ver ve meflhergâh- arzn her bir tarafnda Se-
nin Esma-i Hüsnann nakfllarn, Senin bedî ve antika
sanatlarn kendi lisanmzla teflhir etmek için bize bir re-
vaç ve seyahate iktidar ver derler.
Fâtr- Hakîm onlarn manevî dualarn kabul edipki,
bir taifenin tohumlarna kldan kanatçklar verirher ta-
rafa uçup gidiyorlar, taifeleri namna esma-i lâhiyeyi
okutturuyorlarekser dikenli nebatat ve bir ksm sar çi-
çeklerin tohumlar gibi. Ve bir ksmna da, insana lâzm
amel:
ifl, fiil.
antika:
kymetli, de¤erli eser.
bedî:
eflsiz güzel.
cemadat:
canszlar.
cüz-i ihtiyarî:
diledi¤i gibi hare-
ket edebilme gücü.
dua:
Allaha yalvarma, niyaz.
ekser:
daha çok, ço¤unlukla.
elem:
ac, a¤r, ztrap.
emsal:
örnekler.
Esma-i Hüsna:
Allahn güzel
isimleri.
esma-i lâhiye:
Allahn isimleri.
Fâtr- Hakîm:
her fleyi bir mak-
sada uygun ve hikmetle benzer-
siz bir flekilde yaratan Allah.
gidiflat:
gidifller, hâl.
havl:
güç, kuvvet.
ibadet:
Allaha karfl kulluk vazi-
fesini yapma.
ihtiyar:
irade, kendi iste¤iyle seç-
me ve hareket etme.
iktidar:
güç yetirme, kuvvet sahi-
bi olma.
ilân:
açklamak, herkese duyur-
mak.
ilham:
kalbe gelme, gönüle do-
¤an fley.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
itimat:
güvenme.
lisan:
dil.
lisan- hâl:
bir fleyin duruflu ve
görünüflü ile bir mana ifade et-
mesi.
manevî:
maddî olmayan, mana-
ya ait.
mazhar:
zuhur yeri, ortaya çkp
görünme yeri.
mescit:
ibadet edilecek yer.
meflhergâh- arz:
yeryüzü sergi-
si.
muhtar:
hareketinde serbest
olan.
mükemmel:
kâmil, noksansz.
nam:
ad, isim.
nebatat:
bitkiler.
revaç:
de¤er, geçerlik, mak-
buliyet.
rûy-i arz:
yeryüzü.
saltanat- rububiyet:
Allahn
kâinat terbiye ve idare edici-
lik sfâtnn saltanat.
sual:
soru.
taife:
snf, familya.
taraf:
yer, yöre.
teellümat:
skntlar, elemler.
telezzüzat:
lezzetlenme.
tenevvür:
nurlanma.
terbiye:
yetifltirme, büyütme.
teflhir:
sergileme, gösterme.
tevfik:
Allahn yardm.
tevlit:
üretme, do¤urma.
vahiy:
bir fikrin, hakikatin ve-
ya emrin Allah tarafndan
peygambere bildirilmesi.
vezaif-i telkih:
afllama göre-
vi.
Yâ Rabbena:
Ey Rabbimiz.
572 | SÖZLER
Y
RM
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ