Hem,
1
Én
¡p
JÉn
Ñs
c n
ôo
en
h p
äÉn
æp
F B Én
µ r
dG p
äG s
Qn
P p
On
ón
©p
H m
ó s
ªn
fio
'
¤n
Y u
?° n
U -n
G
der; her fley nam›na bir salâvat getirir. Çünkü, her fley
nur-u Ahmedî (a.s.m.) ile alâkadard›r. ‹flte, tesbihatta, sa-
lâvatlarda hadsiz adetlerin hikmetini anla.
ÜÇÜNCÜ MEYVE:
Ey nefis! Az bir ömürde hadsiz bir
amel-i uhrevî istersen ve her bir dakika-i ömrünü bir
ömür kadar faydal› görmek istersen ve âdetini ibadete ve
gafletini huzura kalbetmeyi seversen, sünnet-i seniyeye
ittiba et. Çünkü, bir muamele-i fler’iyeye tatbik-i amel et-
ti¤in vakit, bir nevi huzur veriyor, bir nevi ibadet oluyor,
uhrevî çok meyveler veriyor.
Meselâ, bir fleyi sat›n ald›n; icap ve kabul-ü fler’iyeyi
tatbik etti¤in dakikada, o adî al›fl veriflin bir ibadet hük-
münü al›r. O tahattur-u hükm-ü fler’î, bir tasavvur-u va-
hiy verir; o dahi, flarii düflünmekle bir teveccüh-ü ‹lâhî
verir; o dahi, bir huzur verir. Demek, sünnet-i seniyeye
tatbik-i amel etmekle, bu fânî ömür bâkî meyveler vere-
cek bir hayat-› ebediyeye medar olacak olan faydalar el-
de edilir.
/
¬p
JÉn
ªp
?n
c
n
h $Ép
H o
øp
erD
ƒo
j i/
òs
dG u
»u
eo
’r
G u
»p
Ñs
ædG p
¬p
dƒo
°Sn
Qn
h $Ép
H Gƒo
æp
e'
Én
a
2
@ n
¿ho
ón
àr
¡n
J r
ºo
µ
s
?n
©n
d o
?ƒo
©p
Ñs
JGn
h
ferman›n› dinle; fleriat ve sünnet-i seniyenin ahkâmlar›
içinde cilveleri intiflar eden Esma-i Hüsnan›n her bir is-
minin feyz-i tecellisine bir mazhar-› cami olmaya çal›fl.
adet:
say›, miktar.
âdet:
usul, al›flkanl›k.
adî:
basit, baya¤›.
ahkâm:
hükümler, buyruklar.
alâkadar:
ilgili, münasebetli.
amel-i uhrevî:
neticesi ahirette
görülecek amel, ifl.
bâkî:
sonsuz, daimî.
cilve:
görünme, belirme.
dakika-i ömür:
ömür dakikas›.
Esma-i Hüsna:
Allah’›n güzel
isimleri.
fânî:
geçici.
ferman:
emir, buyruk.
feyz-i tecelli:
Allah’›n isimleri ve
s›fatlar›yla varl›k aynalar›nda gö-
rülüp belirmesinden do¤an feyiz
ve bereket.
gaflet:
Allah’tan uzaklafl›p nefsi-
nin arzular›na dalma.
hadsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
hayat-› ebediye:
ahiret hayat›.
hikmet:
kâinattaki ve yarat›l›flta-
ki ‹lâhî gaye.
huzur:
gönül ferahl›¤›, rahatl›¤›.
ibadet:
Allah’a karfl› kulluk vazi-
fesini yapma.
icap ve kabul-ü fler’iye:
al›fl ve-
rifllerde, mal sahibinin teklifi ve
mal› alan›n kabulünün dine uy-
gun olmas›.
iman:
inanma.
intiflar:
yay›lma, da¤›lma.
ittiba:
uyma, tâbi olma.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›.
kalbetmek:
bir hâlden di¤er bir
hale çevirmek; de¤ifltirmek.
mazhar-› cami:
Allah'›n birçok
isminin tecelli etti¤i yer.
medar:
vesile, dayanak.
muamele-i fler’iye:
dinî muame-
le, sünnete uygun ifllemler.
nefis:
insan› sürekli kötülü¤e
sevk eden flehvet ve gadap duy-
gular›n›n kayna¤›.
nevi:
çeflit.
nur-u Ahmedî:
Hz. Peygamberin
nuru, hidayet günefli.
ömür:
hayat.
peygamber:
Allah’›n elçisi.
resul:
Allah taraf›ndan kendisine
vahiy gelen peygamber.
salâvat:
Hz. Muhammed’e rah-
met ve esenlik dileme.
sünnet-i seniye:
Peygamberimi-
zin sözlerine, emirlerine ve hare-
ketlerine dair en yüksek ve k›y-
metli hâller.
flari:
fleriat› ortaya koyan, Allah,
kanun koyucu.
fleriat:
‹slâm›n bütün hükümleri.
tahattur-u hükm-ü fler’i:
dinin
hükmünü, karar›n› hat›rlama.
tasavvur-u vahiy:
vahiy ile gelen
Kur’ân’› düflünme.
tatbik:
uygulama.
tatbik-i amel:
uygun ifl iflle-
me, uygun davranma.
tesbihat:
tesbihler, Allah’› fla-
n›na uygun anmalar.
teveccüh-ü ‹lâhî:
Allah’›n
sevgisi ve ilgisi.
uhrevî:
ahirete ait.
ümmî:
okuma yazmas› olma-
yan.
zerre:
en küçük madde,
atom.
1.
Allah’›m! Kâinat›n zerreleri ve onlardan mürekkep varl›klar›n adedince Muhammed’e rah-
met eyle.
2.
Siz de hem Allah’a, hem de Ona ve Onun bütün sözlerine iman eden o ümmî Peygambe-
re, resulüne iman edin ve o Peygambere uyun ki, do¤ru yolu bulmufl olas›n›z. (A’raf Suresi:
158.)
582 | SÖZLER
Y
‹RM‹
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ