Nasl ki tohum olacak kymettar bir meyve-i zîfluur,
a¤acn altndaki zîruhlara baksa, güzelli¤ine güvense,
kendini onlarn ellerine atsa veya gaflet edip düflse, on-
larn ellerine düflecek, parçalanacak, adî bir tek meyve
gibi zayi olacak. E¤er o meyve, nokta-i istinadn bulsa,
içindeki çekirdek, bütün a¤acn cihetülvahdetini tutmak-
la beraber a¤acn bekasna ve hakikatinin devamna va-
sta olaca¤n düflünebilse, o vakit o tek meyve içinde bir
tek çekirdek, bir hakikat-i külliye-i daimeye, bir ömr-ü
bâkî içinde mazhar oluyor.
Öyle de, insan, e¤er kesrete dalp kâinat içinde bo¤u-
lup dünyann muhabbetiyle sersem olarak fânîlerin te-
bessümlerine aldansa, onlarn kucaklarna atlsa, elbette
nihayetsiz bir hasarete düfler. Hem fena, hem fânî, hem
ademe düfler; hem manen kendini idam eder. E¤er li-
san- Kurândan kalp kula¤yla iman derslerini iflitip ba-
fln kaldrsa, vahdete müteveccih olsa, ubudiyetin mira-
cyla arfl- kemalâta çkabilir, bâkî bir insan olur.
Ey nefsim! Madem hakikat böyledir ve madem millet-i
brahimiyedensin (a.s.), brahimvari,
1
n
Ú
p
?p
a
n
r
G t
Ö p
Mo
G
n
B
de.
Ve Mahbub-u Bâkîye yüzünü çevir ve benim gibi flöyle
a¤la:
[
Buradaki Farisî beyitler, On Yedinci Sözün kinci
Makamnda yazlmakla burada yazlmamfltr
.]
@
SÖZLER | 585
Y
RM
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
laflp nefsinin arzularna dalma.
hakikat:
gerçek.
hakikat-i külliye-i daime:
de-
vamll¤ olup, bütün her fleyle il-
gili olan gerçek.
hasaret:
zarar.
brahimvari:
Hz. brahim gibi.
idam:
öldürme.
iman:
inanma.
kâinat:
bütün âlemler, dünya.
kesret:
çokluk, vahdetin zdd.
kymettar:
de¤erli, kymetli.
lisan- Kurân:
Kurânn dili.
Mahbub-u Bâkî:
ölümsüz ve son-
suz sevgili olan, Allah.
manen:
iç varlk bakmndan,
mana itibaryla.
mazhar:
zuhur yeri, görünme
yeri, nail olma.
meyve-i zîfluur:
fluur, akl sahibi
meyve.
millet-i brahimîye:
Hz. bra-
himin dinine mensup olanlar, s-
lâm milleti.
miraç:
merdiven, yükselifl.
muhabbet:
sevgi.
müteveccih:
yönelmifl.
nefis:
kötü vasflar, nitelikleri
kendisinde toplayan, kötülü¤e
sevk eden, flehevî istekleri kam-
çlayp hayrl ifllerden alkoyan
güç.
nihayetsiz:
sonsuz.
nokta-i istinat:
dayanak noktas.
ömr-ü bâkî:
daimî, kalc hayat.
sersem:
akl ve zihni da¤lmfl.
tebessüm:
gülümseyifl.
ubudiyet:
kulluk.
vahdet:
birlik.
vasta:
arac, vesile.
zayi:
elden çkmfl.
zîruh:
ruh sahibi.
adem:
yokluk.
adî:
baya¤.
arfl- kemalât:
olgunluklarn
zirvesi.
bâkî:
ebedî, daimî.
beka:
bâkîlik, sonsuzluk, ebe-
dîlik.
beyit:
iki msradan oluflan fli-
ir.
cihetülvahdet:
birlik ciheti,
yönü.
fânî:
geçici, sonlu.
Farisî:
ran dili, Farsça.
fenâ:
yok olma, bitme.
gaflet:
gafillik, Allahtan uzak-
1.
Ben batp gidenleri sevmem. (Enam Suresi: 76.)