Sözler - page 585

Nas›l ki tohum olacak k›ymettar bir meyve-i zîfluur,
a¤ac›n alt›ndaki zîruhlara baksa, güzelli¤ine güvense,
kendini onlar›n ellerine atsa veya gaflet edip düflse, on-
lar›n ellerine düflecek, parçalanacak, adî bir tek meyve
gibi zayi olacak. E¤er o meyve, nokta-i istinad›n› bulsa,
içindeki çekirdek, bütün a¤ac›n cihetülvahdetini tutmak-
la beraber a¤ac›n bekas›na ve hakikatinin devam›na va-
s›ta olaca¤›n› düflünebilse, o vakit o tek meyve içinde bir
tek çekirdek, bir hakikat-i külliye-i daimeye, bir ömr-ü
bâkî içinde mazhar oluyor.
Öyle de, insan, e¤er kesrete dal›p kâinat içinde bo¤u-
lup dünyan›n muhabbetiyle sersem olarak fânîlerin te-
bessümlerine aldansa, onlar›n kucaklar›na at›lsa, elbette
nihayetsiz bir hasarete düfler. Hem fena, hem fânî, hem
ademe düfler; hem manen kendini idam eder. E¤er li-
san-› Kur’ân’dan kalp kula¤›yla iman derslerini iflitip ba-
fl›n› kald›rsa, vahdete müteveccih olsa, ubudiyetin mira-
c›yla arfl-› kemalâta ç›kabilir, bâkî bir insan olur.
Ey nefsim! Madem hakikat böyledir ve madem millet-i
‹brahimiyedensin (a.s.), ‹brahimvari,
1
n
Ú
p
?p
a
n
’r
G t
Ö p
Mo
G
n
B ’
de.
Ve Mahbub-u Bâkî’ye yüzünü çevir ve benim gibi flöyle
a¤la:
[
Buradaki Farisî beyitler, On Yedinci Sözün ‹kinci
Makam›nda yaz›lmakla burada yaz›lmam›flt›r
.]
@
SÖZLER | 585
Y
‹RM‹
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
lafl›p nefsinin arzular›na dalma.
hakikat:
gerçek.
hakikat-i külliye-i daime:
de-
vaml›l›¤› olup, bütün her fleyle il-
gili olan gerçek.
hasaret:
zarar.
‹brahimvari:
Hz. ‹brahim gibi.
idam:
öldürme.
iman:
inanma.
kâinat:
bütün âlemler, dünya.
kesret:
çokluk, vahdetin z›dd›.
k›ymettar:
de¤erli, k›ymetli.
lisan-› Kur’ân:
Kur’ân’›n dili.
Mahbub-u Bâkî:
ölümsüz ve son-
suz sevgili olan, Allah.
manen:
iç varl›k bak›m›ndan,
mana itibar›yla.
mazhar:
zuhur yeri, görünme
yeri, nail olma.
meyve-i zîfluur:
fluur, ak›l sahibi
meyve.
millet-i ‹brahimîye:
Hz. ‹bra-
him’in dinine mensup olanlar, ‹s-
lâm milleti.
miraç:
merdiven, yükselifl.
muhabbet:
sevgi.
müteveccih:
yönelmifl.
nefis:
kötü vas›flar›, nitelikleri
kendisinde toplayan, kötülü¤e
sevk eden, flehevî istekleri kam-
ç›lay›p hay›rl› ifllerden al›koyan
güç.
nihayetsiz:
sonsuz.
nokta-i istinat:
dayanak noktas›.
ömr-ü bâkî:
daimî, kal›c› hayat.
sersem:
akl› ve zihni da¤›lm›fl.
tebessüm:
gülümseyifl.
ubudiyet:
kulluk.
vahdet:
birlik.
vas›ta:
arac›, vesile.
zayi:
elden ç›km›fl.
zîruh:
ruh sahibi.
adem:
yokluk.
adî:
baya¤›.
arfl-› kemalât:
olgunluklar›n
zirvesi.
bâkî:
ebedî, daimî.
beka:
bâkîlik, sonsuzluk, ebe-
dîlik.
beyit:
iki m›sradan oluflan fli-
ir.
cihetülvahdet:
birlik ciheti,
yönü.
fânî:
geçici, sonlu.
Farisî:
‹ran dili, Farsça.
fenâ:
yok olma, bitme.
gaflet:
gafillik, Allah’tan uzak-
1.
Ben bat›p gidenleri sevmem. (En’am Suresi: 76.)
1...,575,576,577,578,579,580,581,582,583,584 586,587,588,589,590,591,592,593,594,595,...1482
Powered by FlippingBook