Birinci ?ule
Bu fiulenin Üç fiua var.
Birinci fiua
Derece-i icazda belâgat-i Kurâniyedir.
O belâgat ise, nazmn cezaletinden ve hüsnümetane-
tinden ve üslûplarnn bedaatinden, garip ve müstahsen-
li¤inden ve beyann beraatinden, faik ve saffetinden ve
maanisinin kuvvet ve hakkaniyetinden ve lâfznn fesaha-
tinden, selâsetinden tevellüt eden bir belâgat-i harikulâ-
dedir ki, benîâdemin en dâhî ediplerini, en harika hatip-
lerini, en mütebahhir ulemasn muarazaya davet edip
bin üç yüz senedir meydan okuyor, onlarn damarlarna
fliddetle dokunuyor. Muarazaya davet etti¤i hâlde, kibir
ve gururlarndan bafln semavata vuran o dâhîler, ona
muaraza için a¤z açamayp, kemal-i zilletle boyun e¤di-
ler.
flte belâgatindeki vech-i icaz iki suret ile iflaret ede-
riz.
BRNC SURET
caz vardr ve mevcuttur.
Çünkü, Ceziretülarap ahali-
si o asrda ekseriyet-i mutlaka itibaryla ümmî idi. Ümmî-
likleri için mefahirlerini ve vukuat- tarihiyelerini ve me-
hasin-i ahlâka yardm edecek durub-u emsallerini kitabet
yerine fliir ve belâgat kaydyla muhafaza ediyorlard.
ahali:
halk.
asr:
zaman, ça¤.
bedaat:
güzellik, yenilik, çekicilik.
belâgat:
sözün söylenilen kifliye
ve duruma uygun, güzel, düzgün,
kusursuz söylenmesi.
belâgat-i harikulâde:
ola¤anüstü
belâgat.
belâgat-i Kurâniye:
Kurânn
kendine özgü bir flekilde düzgün,
kusursuz, tam yerinde, ve güzel
söz söylemesi.
benîâdem:
âdemo¤ullar, insan-
lar.
beraat:
üstünlük.
beyan:
Kurânn açklama ve an-
latm tarz, flekli.
cezalet:
güzellik; kelimeleri ince
veya sert söylenifllerine göre yer-
li yerinde kullanlmasndan do-
¤an güzellik.
Ceziretülarap:
Arabistan Yarma-
das.
dâhî:
zeki, anlayfll, uyank.
damar:
gurur, fleref.
davet:
ça¤r.
derece-i icaz:
benzerini yapma
konusunda yetersiz kalnacak de-
rece.
durub-u emsal:
atasözleri.
edip:
güzel ve sanatl söz söyle-
yen.
ekseriyet-i mutlaka:
çok büyük
bir ço¤unluk.
faik:
yüksek, üstün, seçkin.
fesahat:
açk ve güzel konuflma.
garip:
hayret verici.
gurur:
kendini be¤enme, övün-
me.
hakkaniyet:
gerçeklik, do¤ruluk.
harika:
ola¤anüstü.
hatip:
konuflan, hitap eden.
hüsnümetanet:
sa¤lamlktaki
güzellik.
icaz:
mucizelik, ola¤anüstülük,
âciz brakma.
iflaret:
bildirme, gösterme.
itibaryla:
olarak.
kemal-i zillet:
tam bir küçülme,
afla¤lanma, hor ve hakir duruma
düflme.
kibir:
kendini büyük göste-
rme, gurur.
kitabet:
yaz yazma.
lâfz:
Kurânn cümleleri ve
kelimeleri.
maani:
manalar, anlamlar.
mefahir:
övünülecek fleyler.
mehasin-i ahlâk:
ahlâkî gü-
zellikler.
mevcut:
var.
muaraza:
karfl gelme, söz
mücadelesi.
muhafaza:
koruma, saklama.
müstahsen:
be¤enilmifl, gü-
zel,
mütebahhir:
bilgisi deniz gibi
genifl ve derin olan.
nazm:
Kurânn ayetlerinin
ve kelimelerinin dizilifli, dü-
zenlenifli.
saffet:
safîlik, temizlik, arlk,
selâset:
sözün akc ve anlafl-
lr olmas.
semavat:
gökler.
suret:
biçim, flekil.
fliddetle:
sert flekilde, çokça,
sk sk.
flua:
flk demeti.
flule:
parlt.
tevellüt:
ortaya çkma, do¤-
ma.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim
sahipleri.
ümmî:
okuma yazmas olma-
yan.
üslûp:
stil, tarz, kendine özgü
anlatm flekli.
vech-i icaz:
mucizelik yönü,
âciz brakma yönü.
vukuat- tarihiye:
tarihî hâdi-
seler, olaylar.
592 | SÖZLER
Y
RM
B
EfiNC
S
ÖZ