•
Dördüncü flart
, “Öyle adama veresin ki, nafakas›na
sarf etsin. Yoksa, sefahate sarf edenlere sadaka makbul
olmaz.” fiu flarta
1
n
¿ƒo
?p
Ør
æo
j
lâfz› iflaret ediyor.
•
Beflinci flart
, Allah nam›na vermektir ki,
r
ºo
gÉn
ær
bn
Rn
Q
ifa-
de ediyor. Yani, “Mal Benimdir; Benim nam›mla verme-
lisiniz.”
fiu flartlarla beraber bir tevsi de var. Yani, sadaka na-
s›l mal ile olur, ilim ile dahi olur; kavil ile, fiil ile, nasihat
ile de oluyor. ‹flte flu aksama,
É s
‡p
lâfz›ndaki
Én
e
, umumiye-
tiyle iflaret ediyor. Hem flu cümlede bizzat iflaret ediyor.
Çünkü mutlakt›r, umumu ifade eder.
‹flte, sadakay› ifade eden flu k›sac›k cümlede, befl flart
ile beraber genifl bir dairesini akla ihsan ediyor, hey’etiy-
le ihsas ediyor.
‹flte hey’ette böyle pek çok naz›mlar var. Kelimat›n da-
hi, birbirine karfl›, aynen genifl böyle bir daire-i nazmiye-
si var.
Sonra kelâmlar›nda, meselâ,
2
l
ón
Mn
G *Gn
ƒo
g r
?o
b
’de alt›
cümle var: üçü müspet, üçü menfi. Alt› mertebe-i tevhi-
di ispat etmekle beraber, flirkin alt› enva›n› reddeder. Her
bir cümlesi öteki cümlelere hem delil olur, hem netice
olur. Çünkü, her bir cümlenin iki manas› var. Bir mana
ile netice olur, bir mana ile de delil olur. Demek Sure-i
‹hlâs’ta otuz Sure-i ‹hlâs kadar, muntazam, birbirini ispat
eder delillerden mürekkep sureler vard›r.
abd:
kul, mahlûk, insan.
aksam:
parçalar, k›s›mlar.
aynen:
t›pk›; örnekteki gibi.
bizzat:
kendisi ile.
daire-i nazmiye:
düzen, ölçülü
olufl, uygunluk çerçevesi, sahas›.
delil:
bir fikrin veya hükmün do¤-
rulu¤unu kan›tlayan fley.
enva:
çeflitler.
fiil:
ifl, davran›fl, hareket.
hey’et:
flekil, yap›, biçim.
ifade etme:
anlatma.
ihsan etme:
verme.
ihsas:
hissettirme, sezdirme.
ilim:
bilgi.
ispat etmek:
bir fleyin do¤rulu-
¤unu delille ortaya koymak, ka-
n›tlamak.
iflaret:
gösterme, bildirme.
kavil:
konuflulan söz.
kelâm:
söz, kelime; ayet.
kelimat:
kelimeler, sözler; ayet-
ler.
lâf›z:
söz, kelime.
makbul:
kabul edilmifl, geçerli.
mana:
anlam, iç yüzü.
menfi:
olumsuz.
mertebe-i tevhit:
tevhit merte-
besi.
meselâ:
örne¤in.
minnet:
bir iyili¤i bafla kakma.
muntazam:
düzenli biçimde s›ra-
lanm›fl.
mutlak:
kay›ts›z, flarts›z, s›n›r ko-
nulmam›fl.
mürekkep:
meydana gelmifl,
oluflmufl.
müspet:
olumlu.
nafaka:
geçim için gerekli olan
fley.
nam›ma:
ad›ma, hesab›ma.
nasihat:
ö¤üt, do¤ru yolu göster-
me.
naz›m:
Kur’ân ayetlerindeki keli-
melerin düzenlenifli, dizilifli.
netice:
sonuç.
reddetmek:
kabul etmemek.
r›z›k:
yiyecek, içecek fley, az›k.
sadaka:
Allah r›zas› için ihtiyaç
sahiplerine yap›lan yard›m.
sarf etme:
harcama.
sefahat:
zevk, sonunu düflün-
meden e¤lenceye afl›r› harca-
ma yapma.
sure:
Kur’ân-› Kerîm’in ayr›ld›-
¤› 114 bölümden her biri.
Sure-i ‹hlâs:
‹hlâs Suresi.
flart:
yerine getirilmesi gere-
ken durum.
flirk:
Allah’a ortak koflma.
tevsi:
geniflletme, bollaflt›r-
ma.
umum:
bütün, genel.
umumiyet:
genellik.
1.
‹nfak ederler. (Bakara Suresi: 3.)
2.
De ki: O Allah birdir. (‹hlâs Suresi: 1.)
598 | SÖZLER
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ