öyle hakaik bulmufllar ki, onlarca flu mukattaat kendi ba-
flyla gayet parlak bir mucizedir. Onlarn esrarna ehil ol-
mad¤mz, hem umum göz görecek derecede ispat ede-
medi¤imiz için o kapy açamayz. Yalnz
flaratül-caz
-
da flunlara dair beyan olunan befl alt lema-i icaza hava-
le etmekle iktifa ediyoruz.
fiimdi, esalib-i Kurâniyeye sure itibaryla, maksat iti-
baryla, ayat ve kelâm ve kelime itibaryla birer iflaret
edece¤iz.
Meselâ, Sure-i Ammeye dikkat edilse, öyle bir üslûb-u
bedî ile ahireti, haflri, Cennet ve Cehennemin ahvalini
öyle bir tarzda gösteriyor ki, flu dünyadaki efal-i lâhiye-
yi, âsâr- Rabbaniyeyi o ahval-i uhreviyeye birer birer ba-
kar ispat eder gibi kalbi ikna eder. fiu suredeki üslûbun
izah uzun oldu¤undan yalnz bir iki noktasna iflaret ede-
riz. fiöyle ki:
fiu surenin baflnda kyamet gününü ispat için der: Si-
ze zemini güzel serilmifl bir beflik; da¤lar hanenize ve
hayatnza defineli direk, hazineli kazk; sizi birbirini se-
ver, ünsiyet eder çift; geceyi hâb- rahatnza örtü; gün-
düzü meydan- maiflet; günefli flk verici, sndrc bir
lâmba; bulutlar âb- hayat çeflmesi gibi, ondan suyu akt-
tm; basit bir sudan bütün erzaknz taflyan bütün çiçek-
li, meyveli muhtelif eflyay kolay ve az bir zamanda icat
ederiz. Öyle ise, yevm-i fasl olan kyamet sizi bekliyor;
o günü getirmek Bize a¤r gelemez.
SÖZLER | 603
Y
RM
B
EfiNC
S
ÖZ
ikna:
bir fikri, düflünceyi kabul et-
tirme.
iktifa:
yeterli bulma.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
flaratül-caz:
Bediüzzaman Said
Nursînin, Risale-i Nur Külliyatnda
yer alan bir eseri.
iflaret etme:
gösterme.
itibaryla:
olarak, açsndan.
izah:
açklama.
kelâm:
söz, cümle.
kelime:
sözcük.
kyamet:
dünyann sonu.
lema-i icaz:
mucizelik parlts.
maksat:
varlmak istenen nokta.
meselâ:
örne¤in.
meydan- maiflet:
geçimi temin
etme meydan.
mucize:
benzerini yapmaktan
insanlarn âciz kald¤ fley.
muhtelif:
çeflitli.
mukattaat:
Kurân Kerîmde ba-
z surelerin bafllarnda bulunan
tek tek veya ikisi üçü birleflik ya-
zlan harfler.
sure:
Kurân- Kerîmin ayrld¤
114 bölümden her biri.
Sure-i Amme:
Nebe Suresi.
tarz:
biçim, flekil.
umum:
herkes.
ünsiyet etme:
dostluk kurma,
yaknlaflma.
üslûp:
ifade tarz, anlatm flekli.
üslûp-u bedî:
güzel bir anlatm
flekli.
yevm-i fasl:
insanlarn ksm k-
sm ayrld¤ ve davalarn halledil-
di¤i kyamet günü.
zemin:
yeryüzü.
âb- hayat:
hayat suyu.
ahiret:
kyametten sonra ku-
rulacak olan âlem.
ahval:
hâller.
ahval-i uhreviye:
ahiretteki
durumlar.
âsâr- Rabbaniye:
Rabbanî
eserler.
ayat:
Kurân ayetleri.
beyan:
anlatma, açklama.
Cehennem:
Ahiretteki yarg-
lamadan sonra günahkâr kul-
larn girecekleri ve azap göre-
cekleri yer.
Cennet:
Allahn insanlara
müjdeledi¤i, Allaha inanan,
günah ifllememifl veya gü-
nahlarndan
temizlenmifl
olanlarn girece¤i yer.
dair:
alâkal, ilgili.
define:
de¤erli fleylerin gö-
mülü oldu¤u yer.
derece:
seviye.
efal-i lâhiye:
Allahn fiiller.
ehil:
sahip, görevli, yetki sahi-
bi
erzak:
yiyecek, içecek fleyler.
esalib-i Kurâniye:
Kurâna
ait üslûplar, anlatm flekilleri.
esrar:
srlar.
gayet:
çok, son derece.
hâb- rahat:
rahat ve tasasz
uyku.
hakaik:
hakikatler, gerçekler.
hane:
ev.
haflir:
kyametten sonra bü-
tün insanlarn bir yere toplan-
malar.
havale:
gönderme, brakma.
hazine:
kymetli fleylerin sak-
land¤ sa¤lam yer.
icat:
vücuda getirme.