Sözler - page 603

öyle hakaik bulmufllar ki, onlarca flu mukattaat kendi ba-
fl›yla gayet parlak bir mu’cizedir. Onlar›n esrar›na ehil ol-
mad›¤›m›z, hem umum göz görecek derecede ispat ede-
medi¤imiz için o kap›y› açamay›z. Yaln›z
‹flaratü’l-‹’caz
’-
da flunlara dair beyan olunan befl alt› lem’a-i i’caza hava-
le etmekle iktifa ediyoruz.
fiimdi, esalib-i Kur’âniyeye sure itibar›yla, maksat iti-
bar›yla, ayat ve kelâm ve kelime itibar›yla birer iflaret
edece¤iz.
Meselâ, Sure-i Amme’ye dikkat edilse, öyle bir üslûb-u
bedî ile ahireti, haflri, Cennet ve Cehennemin ahvalini
öyle bir tarzda gösteriyor ki, flu dünyadaki ef’al-i ‹lâhiye-
yi, âsâr-› Rabbaniyeyi o ahval-i uhreviyeye birer birer ba-
kar ispat eder gibi kalbi ikna eder. fiu suredeki üslûbun
izah› uzun oldu¤undan yaln›z bir iki noktas›na iflaret ede-
riz. fiöyle ki:
fiu surenin bafl›nda k›yamet gününü ispat için der: “Si-
ze zemini güzel serilmifl bir beflik; da¤lar› hanenize ve
hayat›n›za defineli direk, hazineli kaz›k; sizi birbirini se-
ver, ünsiyet eder çift; geceyi hâb-› rahat›n›za örtü; gün-
düzü meydan-› maiflet; günefli ›fl›k verici, ›s›nd›r›c› bir
lâmba; bulutlar› âb-› hayat çeflmesi gibi, ondan suyu ak›t-
t›m; basit bir sudan bütün erzak›n›z› tafl›yan bütün çiçek-
li, meyveli muhtelif eflyay› kolay ve az bir zamanda icat
ederiz. Öyle ise, yevm-i fas›l olan k›yamet sizi bekliyor;
o günü getirmek Bize a¤›r gelemez.”
SÖZLER | 603
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
ikna:
bir fikri, düflünceyi kabul et-
tirme.
iktifa:
yeterli bulma.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
‹flaratü’l-‹’caz:
Bediüzzaman Said
Nursî’nin, Risale-i Nur Külliyat›nda
yer alan bir eseri.
iflaret etme:
gösterme.
itibar›yla:
olarak, aç›s›ndan.
izah:
aç›klama.
kelâm:
söz, cümle.
kelime:
sözcük.
k›yamet:
dünyan›n sonu.
lem’a-i i’caz:
mu’cizelik par›lt›s›.
maksat:
var›lmak istenen nokta.
meselâ:
örne¤in.
meydan-› maiflet:
geçimi temin
etme meydan›.
mu’cize:
benzerini yapmaktan
insanlar›n âciz kald›¤› fley.
muhtelif:
çeflitli.
mukattaat:
Kur’ân’› Kerîm’de ba-
z› surelerin bafllar›nda bulunan
tek tek veya ikisi üçü birleflik ya-
z›lan harfler.
sure:
Kur’ân-› Kerîm’in ayr›ld›¤›
114 bölümden her biri.
Sure-i Amme:
Nebe Suresi.
tarz:
biçim, flekil.
umum:
herkes.
ünsiyet etme:
dostluk kurma,
yak›nlaflma.
üslûp:
ifade tarz›, anlat›m flekli.
üslûp-u bedî:
güzel bir anlat›m
flekli.
yevm-i fas›l:
insanlar›n k›s›m k›-
s›m ayr›ld›¤› ve davalar›n halledil-
di¤i k›yamet günü.
zemin:
yeryüzü.
âb-› hayat:
hayat suyu.
ahiret:
k›yametten sonra ku-
rulacak olan âlem.
ahval:
hâller.
ahval-i uhreviye:
ahiretteki
durumlar.
âsâr-› Rabbaniye:
Rabbanî
eserler.
ayat:
Kur’ân ayetleri.
beyan:
anlatma, aç›klama.
Cehennem:
Ahiretteki yarg›-
lamadan sonra günahkâr kul-
lar›n girecekleri ve azap göre-
cekleri yer.
Cennet:
Allah’›n insanlara
müjdeledi¤i, Allah’a inanan,
günah ifllememifl veya gü-
nahlar›ndan
temizlenmifl
olanlar›n girece¤i yer.
dair:
alâkal›, ilgili.
define:
de¤erli fleylerin gö-
mülü oldu¤u yer.
derece:
seviye.
ef’al-i ‹lâhiye:
Allah’›n fiiller.
ehil:
sahip, görevli, yetki sahi-
bi
erzak:
yiyecek, içecek fleyler.
esalib-i Kur’âniye:
Kur’ân’a
ait üslûplar, anlat›m flekilleri.
esrar:
s›rlar.
gayet:
çok, son derece.
hâb-› rahat:
rahat ve tasas›z
uyku.
hakaik:
hakikatler, gerçekler.
hane:
ev.
haflir:
k›yametten sonra bü-
tün insanlar›n bir yere toplan-
malar›.
havale:
gönderme, b›rakma.
hazine:
k›ymetli fleylerin sak-
land›¤› sa¤lam yer.
icat:
vücuda getirme.
1...,593,594,595,596,597,598,599,600,601,602 604,605,606,607,608,609,610,611,612,613,...1482
Powered by FlippingBook