daireyi teflkil edip açm›fl. O mücahede, o muamele ifli
bittikten sonra, o iki daireyi baflka ifllerde kullanmak ve
tebdil ederek istimal etmek için o kumandan-› azam o iki
daireye müteveccih olur. O daireler, her birisi hademele-
ri lisan›yla veya nutka gelip kendi lisan›yla der ki: “Ey ku-
mandan›m, bir parça mühlet ver ki, eski ifllerin ufak te-
feklerini, p›rt› m›rt›lar›n› temizleyip, d›flar› atay›m; sonra
teflrif ediniz. ‹flte, at›p senin emrine haz›r duruyoruz. Bu-
yurun, ne yaparsan›z yap›n›z. Senin emrine münkad›z.
Senin yapt›¤›n ifller bütün hak, güzel, maslahatt›r.”
Öyle de, semavat ve arz, böyle iki daire-i teklif ve tec-
rübe ve imtihan için aç›lm›flt›r. Müddet bittikten sonra,
semavat ve arz, daire-i teklife ait eflyay› emr-i ‹lâhî ile
bertaraf eder. Derler: “Yâ Rabbena! Buyurun, ne için bi-
zi istihdam edersen et; hakk›m›z Sana itaattir. Her yap-
t›¤›n fley de hakt›r.” ‹flte, cümlelerindeki üslûbun haflme-
tine bak, dikkat et.
Hem meselâ,
n
Àp
†o
bn
h o
A B É n
Ÿr
G ¢n
†«/
Zn
h ?/
©p
?r
bn
G o
ABÉ n
ªn
°S Én
jn
h p
?n
FBÉ n
e »/
© n
?r
HG ¢o
Vr
Qn
G BÉ n
j n
?«/
bn
h
1
n
Ú/
ªp
dÉs
¶dG p
?r
ƒn
?r
?p
d Gk
ór
©o
H n
?«/
bn
h pq
…p
Oƒo
÷r
G n
¤n
Y r
än
ƒn
à°r
SGn
h o
ôr
en
’r
G
‹flte flu ayetin bahr-i belâgatinden bir katreye iflaret
için, bir üslûbunu, bir temsil âyinesinde gösterece¤iz.
Nas›l, bir harb-i umumîde bir kumandan zaferden son-
ra atefl eden bir ordusuna “Atefl kes!” ve hücum eden
di¤er bir ordusuna “Dur!” der, emreder, o anda atefl
kesilir, hücum durur. “‹fl bitti, istilâ ettik. Bayra¤›m›z
SÖZLER | 605
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
katre:
damla.
kumandan:
komutan.
kumandan-› azam:
en büyük ku-
mandan.
lisan:
dil.
maslahat:
tam yerinde ve fayda-
l› ifl.
meselâ:
örnek olarak.
muamele:
resmî dairelerde yap›-
lan ifllemler.
mücahede:
savaflma, çarp›flma.
müddet:
belirli süre.
mühlet:
bir iflin yap›lmas› için ta-
n›nan süre.
müteveccih:
yönelmifl, dönmüfl.
nutuk:
konuflma.
p›rt› m›rt›:
ufak tefek, de¤ersiz
fley.
rahmet:
Allah’›n kullar›n› esirge-
mesi, onlara ac›y›p ba¤›fllamas›.
semavat:
gökler.
tebdil:
de¤ifltirme, dönüfltürme.
temsil:
benzetme, örnek.
teflkil:
flekillendirme, oluflturma.
teflrif:
flereflendirmek için bir ye-
re girme.
üslûp:
ifade tarz›, anlat›m flekli.
yâ Rabbena:
Ey bizim Rabbimiz !
zafer:
düflman› yenme.
zalim:
baflkalar›na haks›zl›k ve
kötülük yaparak zarar veren.
arz:
yer, dünya.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümle-
si.
âyine:
ayna.
bahr-i belâgat:
belâgat deni-
zi.
bertaraf etme:
bir tarafa at-
ma, ortadan kald›rma.
daire:
içinde baz› çal›flmalar›n
yap›ld›¤› yer.
daire-i imtihan:
s›nav yeri
daire-i tecrübe:
deneme, s›-
nama yeri.
daire-i teklif:
kullar›n yap-
makla vazifeli oldu¤u emir ve
yasaklar dairesi.
emre münkad:
emre boyun
e¤en, emre ba¤l›.
emr-i ‹lâhî:
Allah’›n emri.
güruh:
topluluk.
hademe:
hizmetçi.
hak:
do¤ru.
harb-i umumî:
genel harp.
haflmet:
büyüklük, ihtiflam,
heybet.
istihdam:
çal›flt›rma, hizmet
ettirme.
istilâ:
ele geçirme.
istimal:
kullanma.
itaat:
boyun e¤me, uyma.
1.
Ve denildi ki: “Ey yer, suyunu yut. Ey gök suyunu tut.” Su çekildi, ifl bitirildi ve gemi Cudi
Da¤›na oturdu. Ve “Zalimler güruhu Allah’›n rahmetinden uzak olsun” denildi. (Hûd Suresi: 44.)