dal›na teflbih eder. fiu teflbih ile seman›n yeflil perdesi ar-
kas›nda güya bir a¤aç bulunuyor gibi beyaz, sivri, nuranî
bir dal›, perdeyi y›rt›p, bafl›n› ç›kar›p, Süreyya o dal›n bir
salk›m› gibi ve sair y›ld›zlar o gizli hilkat a¤ac›n›n birer
münevver meyvesi olarak, iflitenin hayalî olan gözüne
göstermekle, medar-› maifletlerinin en mühimi hurma
a¤ac› olan sahraniflinlerin nazar›nda ne kadar münasip,
güzel, lâtif, ulvî bir üslûb-u ifade oldu¤unu zevkin varsa
anlars›n.
Meselâ, On Dokuzuncu Sözün ahirinde ispat edildi¤i
gibi,
1
Én
¡n
d mq
ôn
?n
à°r
ùo
ªp
d …/
ôr
é
n
J
¢o
ùr
ª°s
ûdGn
h
’deki
…/
ôr
é
n
J
kelimesi flöyle
bir üslûb-u âliye pencere açar. fiöyle ki:
…/
ôr
é
n
J
lâfz›yla, yani, “
Günefl döner
” tabiriyle k›fl ve yaz,
gece ve gündüzün deveran›ndaki muntazam tasarrufat-›
kudret-i ‹lâhiyeyi ihtar ile, Sâniin azametini ifham eder
ve o mevsimlerin sahifelerinde Kalem-i Kudretin yazd›¤›
mektubat-› Samedâniyeye nazar› çevirir. Hâl›k-› Zülce-
lâl’in hikmetini ilâm eder.
2
Ék
LGn
öp
S ¢n
ùr
ª°s
ûdG n
?n
©n
Ln
h
yani, lâmba tabiriyle flöyle bir
üslûba pencere açar ki, flu âlem bir saray ve içinde olan
eflya ise insana ve zîhayata ihzar edilmifl müzeyyenat ve
mat’umat ve levaz›mat oldu¤unu ve günefl dahi musah-
har bir mumdar oldu¤unu ihtar ile Sâniin haflmetini ve
Hâl›k’›n ihsan›n› ifham ederek tevhide bir delil gösterir
ki, müflriklerin en mühim, en parlak ma’bud zannettikle-
ri günefl, musahhar bir lâmba, camit bir mahlûktur.
SÖZLER | 607
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
me.
ihsan:
iyilik ve ba¤›flta bulunma,
nimet verme.
ihtar:
hat›rlatma.
ihzar:
haz›rlama.
ilâm:
bildirme, ilân.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
Kalem-i Kudret:
kudret kalemi;
Allah’›n kudreti.
lâf›z:
söz, kelime.
lâtif:
güzel, hofl.
levaz›mat:
gerekli maddeler.
ma’bud:
kendisine ibadet edilen,
tap›lan varl›k.
mahlûk:
Allah taraf›ndan yarat›l-
m›fl varl›k.
mat’umat:
yiyecekler, yemekler.
medar-› maiflet:
geçim kayna¤›.
mektubat-› Samedâniye:
kendisi
hiçbir fleye muhtaç olmayan, her
fley kendisine muhtaç olan Al-
lah’›n yaratt›¤› her biri bir mektup
gibi manalar ifade eden varl›klar.
meselâ:
örnek olarak.
mumdar:
ayd›nlatan, ›fl›k tutan.
muntazam:
düzenli.
musahhar:
emir dinleyen, itaat
eden.
mühim:
önemli.
münasip:
uygun.
münevver:
nurlu.
müflrik:
Allah’a flirk koflan, Al-
lah’la beraber baflka tanr›lara ina-
nan.
müzeyyenat:
süslü fleyler.
nazar:
bak›fl, düflünce.
nuranî:
nurlu.
sahraniflin:
çölde oturan.
sair:
di¤er, baflka.
Sâni:
her fleyi sanatl› olarak yara-
tan Allah.
saray:
görkemli, güzel zevkli dö-
flenmifl yap›.
sema:
gökyüzü.
Süreyya:
Ülker (Pervin) y›ld›z›; ye-
di veya alt› y›ld›zlard›r ki ikifler iki-
fler karfl›l›kl› dururlar ve ay›n geç-
ti¤i yerlere yak›n görünürler.
tabir:
söz, ifade.
tasarrufat-› kudret-i ‹lâhiye:
Al-
lah’›n kudretiyle yapt›¤› ifller.
tayin etme:
yerini belirleme.
tecrî:
dönme, ak›p gitme.
teflbih:
benzetme.
tevhit:
Allah’›n tek ve bir olmas›.
ulvî:
yüksek, yüce.
üslûp:
ifade tarz›, anlat›m flekli.
üslûp-u âliye:
yüksek ve yüce
anlat›m flekli.
üslûp-u ifade:
ifade flekli, anlat›m
tarz›.
zan:
sanma.
zîhayat:
hayat sahibi.
ahir:
son.
âlem:
dünya, kâinat.
azamet:
büyüklük, yücelik.
camit:
cans›z, ruhsuz.
delil:
bir fikrin veya hükmün
do¤rulu¤unu kan›tlayan fley.
deveran:
dönüp dolaflma.
güya:
sanki.
Hâl›k:
her fleyi yoktan var
eden, yaratan Allah.
Hâl›k-› Zülcelâl:
sonsuz bü-
yüklük ve yücelik sahibi olan
yoktan var eden Allah.
haflmet:
büyüklük, heybet.
hayalî:
hayale ait.
hikmet:
Allah’›n her fleyi bir
gayeye yönelik, faydal› ve
yerli yerinde yaratmas›.
hilkat:
yarat›l›fl.
ifham
(
r
?É¡a p
G
)
:
anlatma, bildir-
1.
Günefl de onlar için bir delildir ki, kendisine tayin edilmifl bir yere do¤ru ak›p gider. (Yâsin
Suresi: 39.)
2.
Günefli de bir kandil olarak asm›flt›r. (Nuh Suresi: 16.)