Hem makam-› ispat›n en lâtif misallerinden,
1
@ n
Ú/
?° n
S r
ô o
Ÿr
G n
ø p
ª n
d n
?s
f p
G @ p
º« /
µ n
?r
G p
¿'
Gr
öo
? r
dGn
h @ ¢ = ù
n
j
der. Yani:
“
Hikmetli Kur’ân’a kasem ederim, sen resullerdensin
.”
fiu kasem iflaret eder ki, risaletin hücceti o derece ya-
kînî ve hakt›r ki, hakkaniyette makam-› tazim ve hürme-
te ç›km›fl ki, onunla kasem ediliyor. ‹flte flu iflaret ile der:
“Sen resulsün; çünkü, senin elinde Kur’ân var. Kur’ân
ise, hakt›r ve Hakk›n kelâm›d›r. Çünkü, içinde hakikî hik-
met, üstünde sikke-i i’caz var.”
Hem makam-› ispat›n icazl› ve i’cazl› misallerinden flu:
BÉ n
gn
É°n
ûfn
G …= /
ò s
dG Én
¡«/
«r
ëo
j r
?o
b @ l
º«/
en
Q n
»p
gn
h n
?É n
¶p
© r
dG »p
«r
ëo
j r
øn
e n
?Én
b
2
l
º«/
?n
Y m
? r
?n
N pq
?o
µ
p
H n
ƒo
gn
h m
Is
ön
e n
?s
hn
G
Yani: “
‹nsan der: ‘Çürümüfl kemikleri kim diriltecek?’
Sen, de: ‘Kim onlar› bidayeten infla edip hayat vermifl
ise, o diriltecek.
’”
Onuncu Sözün Dokuzuncu Hakikatinin üçüncü temsi-
linde tasvir edildi¤i gibi, bir zat, göz önünde bir günde
yeniden büyük bir orduyu teflkil etti¤i hâlde, biri dese,
“fiu zat, efrad› istirahat için da¤›lm›fl olan bir taburu bir
boru ile toplar, tabur nizam› alt›na getirebilir.” Sen ey in-
san, desen “‹nanmam!” Ne kadar divanece bir inkâr
oldu¤unu bilirsin. Aynen onun gibi, “Hiçten, yeniden,
ordumisal bütün hayvanat ve sair zîhayat›n taburmisal
cesetlerini kemal-i intizamla ve mizan-› hikmetle o
SÖZLER | 617
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
i’caz:
mu’cizeli olufl.
inkâr:
reddetme, kabul etmeme.
infla:
yapma, yaratma.
istirahat:
dinlenme.
kasem:
yemin.
kelâm:
söz.
kemal-i intizam:
tam ve eksiksiz
düzen.
lâtif:
güzel, hofl.
makam-› ispat:
do¤ruyu delille-
riyle gösterme yeri.
makam-› tazim ve hürmet:
bü-
yüklük ve sayg› makam›.
misal:
örnek.
mizan-› hikmet:
hikmet terazisi,
ölçüsü
nizam:
düzen.
resul:
Allah’›n elçisi, peygamber.
risalet:
elçilik, peygamberlik.
sair:
di¤er, baflka.
sikke-i i’caz:
mu’cizelik mührü,
iflareti.
tabur:
dört bölükten meydana
gelen, alaydan küçük askerî bir-
lik.
taburmisal:
tabur gibi.
tasvir:
bir fleyi özellikleriyle anla-
t›p göz önünde canland›rma.
temsil:
örnek, benzetme.
teflkil:
flekillendirme, meydana
getirme.
yakînî:
flüphe edilmeyecek dere-
cede kesin bir flekilde.
zat:
kifli, flah›s.
zîhayat:
hayat sahibi, canl›.
bidayeten:
bafllangݍta.
ceset:
ölü vücut.
divanece:
deliler gibi.
efrat:
fertler.
hak:
do¤ru, gerçek; Allah.
hakikî:
gerçek.
hakkaniyet:
gerçeklik ve
do¤ruluk.
hayvanat:
hayvanlar.
hikmet:
maksada uygun, fay-
dal› ve gayeli olma.
hikmetli Kur’ân:
her fleyi
yerli yerinde, gerekti¤i kadar,
faydal› ve güzel bir flekilde
anlatan Kur’ân.
hüccet:
delil.
icaz:
az sözle çok mana ifade
etme.
1. Yâsin Suresi: 1-3.
2. Yâsin Suresi: 78-79.