Sözler - page 619

Birinci misal:
Gƒo
Yr
OGn
h /
¬p
?r
ãp
e r
øp
e m
In
Qƒo
°ùp
H Gƒo
Jr
Én
a Én
fp
ór
Ñn
Y'
¤n
Y Én
æ r
ds
õn
f És
‡ p
m
Ör
j n
Q? /
a r
º o
àr
æ`o
c r
¿p
Gn
h
1
n
Ú/
bp
OÉ°n
U r
ºo
àr
æ`o
c r
¿p
G $G p
¿ho
O r
øp
e r
ºo
c
n
ABG n
ón
¡°o
T
Yani: “
E¤er, bir flüpheniz varsa, size yard›m edecek,
flahadet edecek bütün büyüklerinizi ve taraftarlar›n›z› ça-
¤›r›n›z, bir tek suresine bir nazire yap›n›z.
‹flaratü’l-‹’caz
’da izah ve ispat edildi¤i için, burada yal-
n›z icmaline iflaret ederiz. fiöyle ki:
Kur’ân-› Mu’cizülbeyan diyor: “Ey ins ve cin! E¤er
Kur’ân, kelâm-› ‹lâhî oldu¤unda flüpheniz varsa, bir be-
fler kelâm› oldu¤unu tevehhüm ediyorsan›z, haydi iflte
meydan, geliniz? Siz dahi ona Muhammedü’l-Emin dedi-
¤iniz zat gibi, okumak yazmak bilmez, k›raat ve kitabet
görmemifl bir ümmîden bu Kur’ân gibi bir kitap getiriniz,
yapt›r›n›z.
“Bunu yapamazsan›z, haydi ümmî olmas›n, en mefl-
hur bir edip, bir âlim olsun.
“Bunu da yapamazsan›z, haydi bir tek olmas›n, bütün
büle¤an›z, huteban›z, belki bütün geçmifl beli¤lerin güzel
eserlerini ve bütün gelecek ediplerin yard›mlar›n› ve ilâh-
lar›n›z›n himmetlerini beraber al›n›z, bütün kuvvetinizle
çal›fl›n›z, flu Kur’ân’a bir nazire yap›n›z.
“Bunu da yapamazsan›z, haydi kabil-i taklit olmayan
hakaik-› Kur’âniyeden ve manevî çok mu’cizat›ndan
kat-› nazar, yaln›z nazm›ndaki belâgatine nazire olarak
bir eser yap›n›z.”
SÖZLER | 619
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
edip:
güzel ve sanatl› söz söyle-
yen veya yazan.
hakaik-› Kur’âniye:
Kur’ân’›n ha-
kikatleri, gerçekleri.
himmet:
yard›m.
huteba:
hatipler; güzel konuflan-
lar.
icmal:
özet.
ilâh:
tanr›, tap›n›lan fley.
ins:
insan.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
‹flaratü’l-‹’caz:
Bediüzzaman Said
Nursî’nin, Risale-i Nur Külliyat›nda
yer alan bir eseri.
izah:
aç›klama.
kabil-i taklit:
taklit edilebilir.
kat-› nazar:
“ ...bir tarafa.”
kelâm:
söz.
kelâm-› ‹lâhî:
Allah kelâm›.
k›raat:
okuma.
kitabet:
yaz› yazma.
Kur’ân-› Mu’cizülbeyan:
aç›kla-
malar›yla ak›llar› benzerini yap-
maktan âciz b›rakan Kur’ân-› Ke-
rîm.
manevî:
manaya ait.
meflhur:
tan›nm›fl.
misal:
örnek.
mu’cizat:
mu’cizeler.
Muhammedü’l-Emin:
her bak›m-
dan güvenilir olan Peygamberi-
miz (a.s.m.).
naz›m:
Kur’ân’›n ayetlerinin ve
kelimelerinin dizilifli, düzenlenifli.
nazire:
benzeri.
sure:
Kur’ân-› Kerîm’in ayr›ld›¤›
114 bölümden her biri.
flahadet:
flahitlik.
flüphe:
tereddüt, kuflku.
tevehhüm:
zannetme, sanma.
ümmî:
okuma yazmas› olmayan.
zat:
kifli, flah›s.
âlim:
bilgin.
belâgat:
sözün düzgün, ku-
sursuz, yerinde ve hâlin ve
makam›n icab›na göre söy-
lenmesi.
beli¤:
maksad›n› eksiksiz bir
flekilde ve güzel sözlerle anla-
tan.
befler:
insan.
büle¤a:
güzel söz söyleme
sanat› ile meflgul olanlar.
cin:
bir cins ateflten yarat›l-
m›fl ve Allah’a iman etmekle
yükümlü tutulmufl fluur sahi-
bi bir varl›k.
1.
Bakara Suresi: 23.
1...,609,610,611,612,613,614,615,616,617,618 620,621,622,623,624,625,626,627,628,629,...1482
Powered by FlippingBook