Sözler - page 613

lâfz›nda fesahat, manas›nda belâgat, üslûbunda bedaat
var; beyan›nda dahi faik bir beraat vard›r.
Evet tergip ve terhip, medih ve zem, ispat ve irflat,
ifhâm ve ifham gibi bütün aksam-› kelâmiyede ve taba-
kat-› hitabiyede beyanat-› Kur’âniye en yüksek mertebe-
dedir.
• Meselâ, makam-› tergip ve teflvikte, hadsiz misalle-
rinden, meselâ sure-i
1
p
¿Én
°ùr
fp
’r
G n
¤n
Y ?'
Jn
G r
?n
g
’de beyanat›,
(HA-
fi‹YE)
Âb-› Kevser gibi hofl, selsebil çeflmesi gibi selâsetle
akar, Cennet meyveleri gibi tatl›, huri libas› gibi güzeldir.
• Makam-› terhip ve tehditte, pek çok misallerinden,
meselâ,
2
p
án
«°p
TÉn
¨ r
dG o
åj/
ón
M n
?'
«Jn
G r
?n
g
suresinin bafl›nda be-
yanat-› Kur’âniye, ehl-i dalâletin s›mah›nda kaynayan ra-
sas gibi, dima¤›nda yakan atefl gibi, dama¤›nda yanan
zakkum gibi, yüzünde sald›ran Cehennem gibi, midesin-
de ac›, dikenli darî gibi tesir eder. Evet bir Zat›n tehdidi-
ni gösteren Cehennem gibi bir azap memuru, öfkesin-
den ve gayz›ndan parçalanmak vaziyetini almas› ve
3
p
ßr
«n
¨r
dG n
øp
e o
õs
«n
ªn
J o
OÉn
µ
n
J
söylemesi, söyletmesi, o Zat›n ter-
hibi ne derece dehfletli oldu¤unu gösterir.
SÖZLER | 613
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
dehflet:
büyük korku; fliddet.
derece:
mertebe, miktar.
devir:
süresi belli zaman parças›.
dima¤:
beyin, ak›l, zihin.
ehl-i dalâlet:
azg›n ve sapk›n
kimseler.
faik:
yüksek, üstün.
fesahat:
sözün kelime, mana,
ahenk ve s›ralama yönlerinden
kusursuz olarak aç›k ve güzel
söylenmesi.
gayz:
hiddet, öfke.
hadsiz:
s›n›rs›z.
hafliye:
aç›klay›c› not, dipnot.
haflmet:
ihtiflam, gösterifllilik.
huri:
Cennet k›z›.
ifham
(
r
?Én
¡r
ap
G
)
:
anlatma, bildirme.
ifhâm
(
r
?Én
ër
ap
G
)
:
bir fleyi delilleriy-
le ispat ve izah ile ö¤retme.
irflat:
do¤ru yolu gösterme.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
k›yamet:
dünyan›n sonu.
lâf›z:
kelime, söz.
libas:
elbise.
makam-› tergip ve teflvik:
istek-
lendirme ve cesaretlendirme ma-
kam›.
makam-› terhip ve tehdit:
kor-
kutma ve gözda¤› verme maka-
m›.
mana:
anlam.
meal:
anlam.
medih:
övme.
memur:
emirle hareket eden, gö-
revli.
mertebe:
derece, makam.
meselâ:
örnek olarak.
metanet:
sa¤laml›k.
misal:
örnek.
naz›m:
Kur’ân’›n ayetlerinin ve
kelimelerinin dizilifli, düzenlenifli.
rasas:
kurflun.
selâset:
sözün ak›c› olma hâli.
selsebil:
Cennette bir çeflme ve-
ya ›rma¤›n ad›.
s›mah:
kulak.
sure:
Kur’ân-› Kerîm’in ayr›ld›¤›
114 bölümden her biri.
tabakat-› hitabiye:
hitap derece-
leri.
tefevvuk:
üstünlük.
tehdit:
korkutma, gözda¤› ver-
me.
tergip:
isteklendirme, ümit ver-
me.
terhip:
korkutma.
tesir:
iz b›rakma.
üslûp:
ifade tarz›, anlat›m flekli.
üslûp-u beyan:
anlat›m flekli,
aç›klama tarz›.
vaziyet:
durum.
zakkum:
Cehennemde yetiflen
bir a¤aç.
zem:
kötüleme, ay›plama, yerme.
Âb-› Kevser:
Kevser suyu.
aksam-› kelâmiye:
sözün k›-
s›mlar›.
bedaat:
güzellik, yenilik, üs-
tünlük.
belâgat:
sözün düzgün, ku-
sursuz, yerinde ve hâlin ve
makam›n icab›na göre söy-
lenmesi.
beraat:
üstünlük, sa¤laml›k,
ihtiflam.
beyan:
anlatma, aç›klama.
beyanat:
aç›klamalar.
beyanat-› Kur'âniye:
Kur'ân’-
›n aç›klamalar› ve anlat›mlar›.
Cehennem:
Ahiretteki yarg›-
lamadan sonra günahkâr kul-
lar›n girecekleri ve azap göre-
cekleri yer.
Cennet:
Allah’›n insanlara
müjdeledi¤i, Allah’a inanan,
günah ifllememifl veya gü-
nahlar›ndan temizlenmifl o-
lanlar›n girece¤i, ebediyen
içinde kalacaklar› yer.
cezalet:
güzellik; kelimeleri
ince veya sert söylenifllerine
göre yerli yerinde kullan›lma-
s›ndan do¤an güzellik.
darî:
ac› ve dikenli bir a¤aç.
1.
‹nsan üzerinden öyle bir devir geçti ki... (‹nsan Suresi: 1.)
2.
Dehfleti her fleyi kaplayan K›yametin haberi sana geldi mi? (Gafliye Suresi: 1.)
3.
Neredeyse öfkeden parçalanacak! (Mülk Suresi: 8.)
HAfi‹YE:
fiu üslûb-u beyan, o surenin mealinin libas›n› giymifl.
1...,603,604,605,606,607,608,609,610,611,612 614,615,616,617,618,619,620,621,622,623,...1482
Powered by FlippingBook