1
n
¿ƒo
?p
dÉn
ÿr
G o
ºo
g r
?n
G
Veyahut, firavunlaflm›fl maddiyyun gi-
bi, ‘Kendi kendine oluyorlar, kendi kendini besliyorlar,
kendilerine lâz›m olan her fleyi yarat›yorlar’ m› tahayyül
ediyorlar ki, imandan, ubudiyetten istinkâf ederler? De-
mek, kendilerini birer hâl›k zannederler. Hâlbuki, bir tek
fleyin hâl›k›, her bir fleyin hâl›k› olmak lâz›m gelir. De-
mek, kibir ve gururlar› onlar› nihayet derecede ahmak-
laflt›rm›fl ki, bir sine¤e, bir mikroba karfl› ma¤lûp bir
âciz-i mutlak›, bir kadîr-i mutlak zannederler. Madem bu
derece ak›ldan, insaniyetten sukut etmifller; hayvandan,
belki cemadattan daha afla¤›d›rlar. Öyle ise, bunlar›n in-
kârlar›ndan müteessir olma, bunlar› dahi bir nevi muz›r
hayvan ve pis maddeler s›ras›na say; bakma, ehemmiyet
verme.
2
n
¿ƒo
æp
bƒo
j n
’ r
?n
H ¢n
Vr
Qn
’r
Gn
h p
äGn
ƒ'
ª°s
ùdG Gƒo
? n
?n
Nr
?n
G
Veyahut hâl›k›
inkâr eden fikirsiz, sersem muatt›la gibi, Allah’› inkâr m›
ediyorlar ki, Kur’ân’› dinlemiyorlar? Öyle ise, semavat ve
arz›n vücutlar›n› inkâr etsinler; veyahut ‘Biz halk ettik’
desinler; bütün bütün akl›n z›vanas›ndan ç›k›p, divaneli-
¤in hezeyan›na girsinler. Çünkü, semada y›ld›zlar› kadar,
zeminde çiçekleri kadar berahin-i tevhit görünüyor, oku-
nuyor. Demek, yakîne ve hakka niyetleri yoktur. Yoksa,
bir harf kâtipsiz olmaz bildikleri hâlde, nas›l bir harfinde
bir kitap yaz›lan flu kâinat kitab›n›, kâtipsiz zannediyor-
lar?
âciz-i mutlak:
her bak›mdan za-
y›f ve güçsüz.
ahmak:
aptal, akl›n› gere¤i gibi
kullanamayan.
akl›n z›vanadan ç›kmas›:
akl›n
mant›k ölçülerinin d›fl›na ç›k›p
saçma fikirler üretmesi.
arz:
yer, dünya.
berahin-i tevhit:
Allah’›n birli¤i-
nin ve varl›¤›n›n delilleri.
cemadat:
cans›z maddeler.
derece:
seviye, ölçü.
divane:
deli.
ehemmiyet:
önem, de¤er.
Firavun:
bkz. fiah›s Bilgileri.
gurur:
kendini be¤enme, övün-
me.
hak:
do¤ru, gerçek.
Hâl›k:
her fleyi yoktan var eden,
yarat›c›; Allah.
halk:
yaratma.
hezeyan:
saçmalama.
iman:
inanma, kabul etme.
inkâr:
inanmama, kabul etme-
me.
insaniyet:
insanl›k, insan olufl.
istinkâf:
yüz çevirme, kabul et-
meme.
Kadîr-i Mutlak:
hiç bir kay›t ve
flarta tâbi olmaks›z›n her fleye
gücü yeten sonsuz kudret sahibi
olan Allah.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
kâtip:
yaz›c›.
kibir:
kendini büyük gösterifl.
lâz›m:
gerekli.
maddiyyun:
maddeciler, Allah’›
inkâr edip maddeye yaratma gü-
cü veren, maddenin ezelî ve ebe-
dî oldu¤unu kabul edenler.
ma¤lûp:
yenilmifl.
mikrop:
hastal›¤a sebep olan kü-
çük canl›.
muatt›la:
iflsiz b›rakan, ifle
yaramaz hale getiren; Allah’›
inkâr eden felsefeci.
muz›r:
zararl›.
müteessir:
üzülmüfl, hüzünlü,
kederli.
nevi:
çeflit.
nihayet:
son.
niyet:
bir fleyi düflünerek
yapmaya karar verme.
sema:
gökyüzü.
semavat:
semalar, gökler.
sersem:
akl› ve zihni kar›flm›fl;
aptal.
sukut:
de¤erden düflme.
tahayyül:
hayal etme.
ubudiyet:
kulluk.
vazife:
görev.
veyahut:
yahut, ya da.
vücut:
varl›k.
yakînen:
flüpheye düflme-
den, kesin bir flekilde.
zan:
sanma.
zemin:
yeryüzü.
1.
Veya kendi kendilerini mi yarat›yorlar? (Tur Suresi: 35.)
2.
Yoksa gökleri ve yeri onlar m› yaratt›? Do¤rusu onlar›n düflünüp iman etmeye niyetleri
yoktur. (Tur Suresi: 36.)
624 | SÖZLER
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ