Sözler - page 632

Bir flairin bu kelâmdan hissesi: Zemin bir taban; ve
kubbe-i sema, üstünde konulmufl yeflil ve elektrik lâmba-
lar›yla süslenmifl bir muhteflem çad›r; ufkî bir daire sure-
tinde ve seman›n etekleri bafl›nda görünen da¤lar› o ça-
d›r›n kaz›klar› misalinde tahayyül eder, Sâni-i Zülcelâl’ine
hayretkârâne perestifl eder.
Haymeniflin bir edibin bu kelâmdan nasibi: Zeminin
yüzünü bir çöl ve sahra, da¤lar›n silsilelerini pek kesret-
le ve çok muhtelif bedevî çad›rlar› gibi, güya tabaka-i tü-
rabiye yüksek direkler üstünde at›lm›fl, o direklerin sivri
bafllar› o perde-i türabiyeyi yukar›ya kald›rm›fl, birbirine
bakar pek çok muhtelif mahlûkat›n meskeni olarak ta-
savvur eder. O büyük azametli mahlûklar› böyle, yeryü-
zünde çad›rlar misillü, kolayca kuran ve koyan Fât›r-›
Zülcelâl’ine karfl› secde-i hayret eder.
Co¤rafyac› bir edibin o kelâmdan k›smeti: Küre-i ze-
min bahr-i muhit-i havaîde veya esîrîde yüzen bir sefine
ve da¤lar› o sefinenin üstünde tespit ve muvazene için
çak›lm›fl kaz›klar ve direkler fleklinde tefekkür eder. O
koca küre-i zemini muntazam bir gemi gibi yap›p, bizle-
ri içine koyup aktâr-› âlemde gezdiren Kadîr-i Zülkemal’e
karfl›
1
n
?n
fÉn
°T n
ºn
¶ r
Yn
G BÉ n
e n
?n
fÉn
ër
Ñ°o
S
der.
Medeniyet ve heyet-i içtimaiyenin mütehass›s bir ha-
kîminin bu kelâmdan hissesi: Zemini bir hane; ve o ha-
ne hayat›n›n dire¤i, hayat-› hayvaniye; ve hayat-› hay-
vaniye dire¤i, flerait-i hayat olan su, hava ve toprakt›r.
aktâr-› âlem:
kâinat›n her taraf›.
azamet:
büyüklük.
bahr-i muhit-i havaî veya esîrî:
büyük bir okyanusa benzeyen
hava veya esir maddesi.
bedevî:
göçebe, çölde çad›rda
yaflayan.
edip:
güzel ve sanatl› söz söyle-
yen veya yazan, bu flekilde eser-
ler meydana getiren.
Fât›r-› Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi ve benzeri olmayan fleyle-
ri yaratan Allah.
güya:
sanki.
hakîm:
hikmet sahibi, bilge.
hane:
ev.
hayat-› hayvaniye:
hayvan ha-
yat›.
haymeniflin:
göçebe, çad›rda
oturan.
hayretkârâne:
hayret ederek.
heyet-i içtimaiye:
sosyal yap›,
toplum.
hisse:
pay.
Kadîr-i Zülkemal:
bütün kusur
ve noksanlardan uzak, sonsuz
mükemmellikler sahibi ve her fle-
ye gücü yeten Allah.
kelâm:
söz, cümle.
kesret:
çokluk, s›kl›k.
k›smet:
pay, nasip.
kubbe-i sema:
gökyüzü kubbesi.
küre-i zemin:
yeryüzü.
mahlûk:
Allah taraf›ndan yarat›l-
m›fl, yarat›k.
mahlûkat:
Allah taraf›ndan yara-
t›lanlar, yarat›klar.
medeniyet:
bir toplumun sosyal
meselelerde, ilim fen ve sanatta
geliflmifllik durumu.
mesken:
oturulacak yer.
misal:
örnek.
misillü:
benzeri, gibi.
muhtelif:
çeflitli, farkl›.
muhteflem:
ihtiflaml›, haflmetli.
muntazam:
düzenli, tertipli, inti-
zaml›.
muvazene:
denge.
mütehass›s:
ihtisas sahibi, uz-
man.
nasip:
pay, hisse, k›smet.
perde-i türabiye:
toprak perdesi.
perestifl:
tapma, tapar dere-
cede sevme.
sahra:
çöl.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz bü-
yüklük sahibi ve her fleyi sa-
natl› yaratan Allah.
secde-i hayret:
hayret sec-
desi.
sefine:
gemi.
sema:
gökyüzü.
s›fat:
nitelik, vas›f, özellik.
silsile:
zincir, s›ra.
suret:
biçim, flekil.
flair:
fliir yazan.
flan:
haflmet, ün, yüksek ma-
kam.
flerait-i hayat:
hayat flartlar›.
tabaka-i türabiye:
toprak ta-
bakas›.
tahayyül:
hayal etme.
tasavvur:
düflünme, bir fleyi
zihinde flekillendirme.
tefekkür:
fikretme, derinle-
mesine inceden inceye dü-
flünme.
tenzih:
Allah’› bütün kusur ve
noksanl›klardan uzak tutma.
tespit:
sa¤lam olarak yerlefl-
tirme, sabitleme.
ufkî:
ufka ait, ufka paralel,
yatay durumda bulunan.
zemin:
yeryüzü.
1.
Seni her türlü noksan s›fattan tenzih ederiz. Senin flan›n ne yücedir.
632 | SÖZLER
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
1...,622,623,624,625,626,627,628,629,630,631 633,634,635,636,637,638,639,640,641,642,...1482
Powered by FlippingBook