E¤e r de s en
: Nasl biliyoruz ki, kimse muarazaya
teflebbüs etmedi? Kimse kendine güvenemedi mi ki,
meydana çksn? Birbirinin yardm da m fayda etmedi?
E l cevap
: E¤er muaraza mümkün olsayd, alâküllihâl
katî teflebbüs edilecekti. Çünkü, izzet ve namus mesele-
si, can ve mal tehlikesi vard. E¤er teflebbüs edilseydi,
alâküllihâl katî taraftar pek çok bulunacakt. Çünkü,
hakka muarz ve muannit daima kesretli idi. E¤er taraf-
tar bulsayd, alâküllihâl ifltihar bulacakt. Çünkü, küçük
bir mücadele, beflerin nazar- isti¤rabn celp edip des-
tanlarda ifltihar eder. fiöyle acip bir mücadele ve vukuat
ise gizli kalamaz. slâmiyet aleyhinde tâ en çirkin ve en
flenî fleylere kadar nakledilir, meflhur olur. Hâlbuki mu-
arazaya dair Müseylime-i Kezzabn bir iki fkrasndan
baflka nakledilmemifl. O Müseylimede, çendan belâgat
varmfl; fakat hadsiz bir hüsnücemale malik olan beyan-
Kurâna nispet edildi¤i için onun sözleri hezeyan sure-
tinde tarihlere geçmifltir. flte Kurânn belâgatindeki
icaz, katiyen iki kere iki dört eder gibi mevcuttur ki, ifl
böyle oluyor.
KNC SURET
Belâgatindeki icaz- Kurânînin hikmetini
Befl Nokta-
da beyan edece¤iz.
Birinci Nokta:
Kurânn nazmnda bir cezalet-i ha-
rika var.
O nazmdaki cezalet ve metaneti,
flaratül-caz
bafltan afla¤ya kadar bu cezalet-i nazmiyeyi beyan eder.
Saatin saniye, dakika, saati sayan ve birbirinin nizamn
SÖZLER | 595
Y
RM
B
EfiNC
S
ÖZ
ayetlerinin ve kelimelerinin dizili-
flindeki güzellik.
çendan:
gerçi, her ne kadar.
daima:
sürekli, her zaman.
destan:
kahramanlk hikâyeleri.
elcevap:
sorulan fleye verilen ce-
vap.
fkra:
paragraf, fliir.
hadsiz:
snrsz, sonsuz.
hak:
do¤ruluk; Kurân ve slâm.
hezeyan:
saçma sapan konuflma.
hikmet:
sebep.
hüsnücemal:
güzellik.
icaz:
mucizelik, ola¤anüstülük,
âciz brakma.
icaz- Kurânî:
Kurânn mucize-
li¤i, âciz brakmas.
flaratül-caz:
Bediüzzaman Said
Nursînin, Risale-i Nur Külliyatnda
yer alan bir eseri.
ifltihar:
flöhret kazanma, tann-
ma.
izzet:
itibar, fleref.
katî:
vazgeçilmez, kesin, kesin-
likle, flüphesiz.
kesret:
çokluk.
mal:
varlk, servet
malik:
sahip.
meflhur:
herkesin bildi¤i, yaygn-
lk kazanmfl.
metanet:
sa¤lamlk.
mevcut:
var olan, bulunan.
muannit:
inatç.
muaraza:
sözle karfllkl mücade-
le.
muarz:
karfl çkan.
mücadele:
münakafla, çekiflme,
atflma.
Müseylime-i Kezzab:
peygam-
berlik iddiasnda bulunan yalanc
bir flahs (bkz. fiahs Bilgileri).
nakil:
anlatma, aktarma.
namus:
fleref, haysiyet.
nazar- isti¤rap:
hayret bakfl.
nazm:
Kurânn ayetlerinin ve
kelimelerinin dizilifli, düzenlenifli.
nispet:
karfllafltrma.
nizam:
düzen, uyum.
nokta:
bölüm.
suret:
flekil, biçim.
flenî:
fenâ, kötü.
tâ:
kadar, dek, de¤in.
taraftar:
bir taraf destekleyen.
teflebbüs:
giriflme, bafllama.
vukuat:
olaylar.
acip:
hayret veren.
alâküllihâl:
kesinlikle, eninde
sonunda, ister istemez.
aleyh:
karfl, karflt.
belâgat:
sözün söylenilen ki-
fliye ve duruma uygun, güzel,
düzgün, kusursuz söylenme-
si.
befler:
insan.
beyan:
anlatma, açklama.
beyan- Kurân:
Kurânn
açklamas, anlatm.
can:
hayat.
celp:
kendine çekme.
cezalet:
güzellik; kelimeleri
ince veya sert söylenifllerine
göre yerli yerinde kullanlma-
sndan do¤an güzellik.
cezalet-i harika:
harika gü-
zellik; kelimeleri ince veya
sert söylenifllerine göre yerli
yerinde kullanlmasndan do-
¤an harika güzellik.
cezalet-i nazmiye:
Kurânn