birer maafl- cüzî hükmünde birer zevk-i mahsus, hiz-
metlerinin içinde derç edilmifltir. O zevk ile sanat- Rab-
baniyedeki mühim gayelere hizmet ediyorlar. Nasl ki bir
sefine-i sultaniyede bir nefer dümencilik edip, bir cüzî
maafl alr; öyle de, hizmet-i Sübhaniyede bulunan bu
hayvanatn, birer cüzî maafllar vardr.
BÜLBÜL BAHSNE BR TETMME
Sakn zannetme ki, bu ilân ve dellâllk ve tesbihatn
na¤amatyla teganni bülbüle mahsustur. Belki, ekser en-
van her bir nevinin bülbül misali bir snf var ki, o
nevin en lâtif hissiyatn, en lâtif bir tesbih ile, en lâtif
secalarla temsil edecek birer lâtif ferdi veya efrad bulu-
nur. Hususan sinek ve böceklerin bülbülleri hem çoktur,
hem çeflit çeflittirler ki, onlar bütün kula¤ bulunanlarn
en küçük hayvandan en büyü¤üne kadar olanlarn baflla-
rnda tesbihatlarn güzel secalarla onlara iflittirip, onlar
mütelezziz ediyorlar.
Onlardan bir ksm leylîdir; gecede sükûta dalan ve sü-
kûnete giren bütün küçük hayvanlarn kasidehan enisle-
ri, gecenin sükûnetinde ve mevcudatn sükûtunda onla-
rn tatl sözlü nutukhanlardr ve o meclis-i halvette olan
zikr-i hafînin dairesinde birer kutuptur ki, her birisi onu
dinler, kendi kalpleriyle Fâtr- Zülcelâllerine bir nevi zi-
kir ve tesbih ederler.
Di¤er bir ksm, neharîdir; gündüzde a¤açlarn minber-
lerinde, bütün zîhayatlarn bafllarnda, yaz ve bahar mev-
simlerinde yüksek avazlaryla, lâtif na¤amat ile, secal
avaz:
ses, ba¤rt.
bahis:
mevzu.
cüzî:
az.
dellâl:
ilân edici.
derç:
toplama, biriktirme.
efrat:
fertler, flahslar.
ekser:
ço¤u, çokça.
enis:
dost.
enva:
çeflitler.
Fâtr- Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi ve benzeri olmayan fleyle-
ri yaratan Allah.
fert:
kifli, flahs.
gaye:
maksat, amaç.
hayvanat:
hayvanlar.
hissiyat:
hisler, duygular.
hizmet-i Sübhaniye:
kusur ve
eksiklikten münezzeh olan Yüce
Yaratcnn, ftrata koydu¤u gö-
rev.
hususan:
bilhassa, özellikle.
kasidehan:
kaside okuyan.
kutup:
lider, seçilmifl.
lâtif:
hofl, güzel.
leylî:
gececi.
maafl- cüzî:
az bir maafl.
mahsus:
has olan, özel.
meclis-i halvet:
bafl bafla kalnan
meclis.
mevcudat:
varlklar, mahlûklar.
minber:
camide hatibin hutbe
okudu¤u merdivenli kürsü.
misal:
benzer.
mühim:
önemli.
mütelezziz:
lezzet alan, hoflla-
nan.
na¤amat:
na¤meler, güzel
sesler.
nefer:
bir adam, flahs.
neharî:
gündüzlü, gündüze
ait.
nevi:
çeflit, cins.
nutukhan:
konuflma yapan.
sanat- Rabbaniye:
her fleyi
kendi ölçüleri içerisinde terbi-
ye eden Allahn sanat.
seca:
kumru, güvercin gibi
kufllarn ötüflü, kafiyeye uy-
gun okuma.
sefine-i sultaniye:
hükümda-
rn gemisi.
sükûnet:
durgunluk, sakinlik,
sessizlik.
sükût:
sessizlik.
teganni:
makamla flark söy-
leme.
temsil etmek:
adna davran-
mak, sembolü olmak.
tesbih:
Allahn flann yücelt-
me, noksan sfatlardan uzak
tutma.
tesbihat:
Cenab- Hakkn bü-
tün noksan sfatlardan uzak
ve bütün kemal sfatlara sa-
hip oldu¤unu ifade eden söz-
ler.
tetimme:
ek, ilâve.
zevk-i mahsus:
özel zevk.
zîhayat:
hayat sahibi.
zikir:
Allah anma.
zikr-i hafî:
gizli zikir.
570 | SÖZLER
Y
RM
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ