•
ON B‹R‹NC‹ ASIL:
Nas›l Kur’ân-› Hakîm’in mütefla-
bihat› var; tevile muhtaçt›r veyahut mutlak teslim istiyor;
ehadisin de Kur’ân’›n müteflabihat› gibi müflkülât› vard›r.
Bazen çok dikkatli bir tefsire ve tabire muhtaçt›r. Geçmifl
misallerle iktifa edebilirsiniz.
Evet, nas›l ki hüflyar olan adam, yatm›fl olan adam›n
rüyas›n› tabir eder; öyle de, bazen uykuda olan bir adam,
yan›nda uyan›k olan konuflanlar›n sözlerini iflitiyor.
Fakat, kendi âlem-i menam›na tatbik eder bir tarzda
mana veriyor, tabir ediyor. Öyle de, ey gaflet ve felsefe
uykusu içinde tenvim edilen insafs›z adam! S›rr-›
1
?'
¨ n
WÉn
en
h o
ön
ün
Ñ r
dG n
ÆGn
RÉn
e
ve
2
»/
Ñ r
?n
b o
?Én
æn
j n
’n
h »/
ær
«n
Y o
?Én
æn
J
hükmüne
mazhar ve hakikî hüflyar ve yakzan olan Zat›n gördü¤ü-
nü sen kendi rüyanda inkâr de¤il, tabir et.
Evet, uykuda bir adam› bir sinek ›s›rsa, müthifl bir
harpte yaralar al›r gibi bir hakikat-i nevmiye bazen telâk-
ki eder. Ondan sorulsa, “Hakikaten ben yaraland›m. Ba-
na top, tüfek at›ld›” diyecek. Yan›nda oturanlar onun uy-
kusundaki ›zt›rab›na gülüyorlar. ‹flte bu nevmâlûd nazar-›
gaflet ve fikr-i felsefe elbette hakaik-› nübüvvete mihenk
olamazlar.
•
ON ‹K‹NC‹ ASIL:
Nazar-› nübüvvet ve tevhit ve
iman; vahdete, ahirete, ulûhiyete bakt›¤› için, hakaik›
ona göre görür.
Ehl-i felsefe ve hikmetin nazar›, kesrete, esbaba, tabi-
ata bakar, ona göre görür. Nokta-i nazar birbirinden çok
SÖZLER | 561
Y
‹RM‹
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
felsefe:
sadece akla dayanan, bi-
limselli¤i tek ölçü kabul eden
dünya görüflünün genel ad›.
fikr-i felsefe:
felsefe fikri.
gaflet:
Allah’tan uzaklafl›p nefsin
arzular›na dalma.
hakaik:
hakikatler, do¤rular, ger-
çekler.
hakaik-i nübüvvet:
peygamber-
lik gerçekleri.
hakikaten:
gerçekten.
hakikat-i nevmiye:
uykunun ha-
kikati.
hakikî:
gerçek.
harp:
savafl.
hüflyar:
uyan›k, ak›ll›.
hüflyar:
uyan›k, ak›ll›.
iktifa:
yeterli bulma, kâfi görme.
iman:
inanma, inanç.
inkâr:
reddetme.
kesret:
çokluk.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
mazhar:
nail olma, flereflenme.
mihenk:
ölçü.
misal:
örnek.
muhtaç:
ihtiyac› olan.
mutlak teslim:
flarts›z, do¤ru ol-
du¤unu kabul etme.
müflkülât:
zorluklar, güçlükler.
müteflabihat:
Kur’ân-› Kerîm’in
manas› aç›k olmayan ayetleri.
müthifl:
dehfletli.
nazar:
bak›fl.
nazar-› gaflet:
mana ve mahiyet-
ten yoksun olan bak›fl, idrak ede-
meyen nazar.
nazar-› nübüvvet:
peygamber
bak›fl›.
nevmâlûd:
uykulu.
nokta-i nazar:
bak›fl aç›s›.
tabir:
yorum, yorumlama.
tarz:
biçim, flekil.
tatbik:
uygulama.
tefsir:
Kur’ân’›n mana bak›m›n-
dan izah›, flerhi.
telâkki:
anlama.
tenvim:
uyutulma.
tevhit:
birleme.
tevil:
yorum, de¤iflik izah.
ulûhiyet:
ilâhl›k, Allahl›k.
vahdet:
birlik, teklik.
yakzan:
uyan›k.
zat:
kifli.
›zt›rap:
kuvvetli ac›, s›k›nt›.
ahiret:
k›yametten sonra ku-
rulacak olan âlem.
âlem-i menam:
uyku, rüya
âlemi.
ehadis:
Peygamberimizin ha-
disleri.
ehl-i felsefe ve hikmet:
filo-
zoflar, felsefe ile u¤raflanlar.
esbap:
nedenler, sebepler.
1.
Göz ne flaflt›, ne de baflka bir fleye bakt›. (Necm Suresi: 17.)
2.
Gözüm uyur, fakat kalbim uyumaz. (
Müsned
, 2:151, 438;
‹bni Hibban
: 2:124;
‹bni Sa’d
, Taba-
kat: 1/107.