medar- fahirleridir; yoksa, medar- fleametleridir. Hem,
gizleniyorlar; âdeta birer flahs- manevî, birer gaye-i ha-
yal hükmüne geçerler. Sair fertlerin her birisi o olmaya
çalflr ve o olmak ihtimali var. Demek o mükemmel ha-
rika fert, mutlak, müphem bulunup, her yerde bulunma-
s mümkün. fiu ipham itibaryla, mantkça kaziye-i müm-
kine suretinde külliyetine hükmedilebilir. Yani, her bir
amel flöyle bir netice verebilmesi mümkündür. Meselâ,
Kim iki rekât namaz filân vakitte klsa, bir hac kadar-
dr
.
1
flte iki rekât namaz baz vakitte bir hacca muka-
bil geldi¤i hakikattir. Her bir iki rekât namazda bu mana
külliyet ile mümkündür.
Demek flu nevideki rivayetler, vukuu bilfiil daimî ve
küllî de¤il. Zira, kabulün madem flartlar vardr; külliyet
ve daimîlikten çkar. Belki, ya bilfiil muvakkattr, mutlak-
tr; veyahut mümkinedir, külliyedir. Demek flu nevi eha-
disteki külliyet ise, imkân itibaryladr.
Meselâ,
Gybet, katl gibidir
.
2
Demek gybette öyle
bir fert bulunur ki, katl gibi bir zehr-i katilden daha mu-
zrdr. Meselâ,
Bir güzel söz, bir abdi azat etmek gibi bir
sadaka-i azîmenin yerine geçer
.
3
fiimdi tergip ve teflvik
için o müphem ferd-i mükemmel, mutlak bir surette her
yerde bulunmasnn imkânn vaki bir surette göstermek-
le, hayra flevki ve flerden nefreti tahrik etmektir.
Hem de, flu âlemin mikyasyla âlem-i ebedînin fleyleri
tartlmaz. Burann en büyü¤ü, orann en küçü¤üne mu-
vazi gelemez. Sevab- a'mal o âleme bakt¤ için dünyevî
SÖZLER | 557
Y
RM
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
daimî:
sürekli.
dünyevî:
dünyaya ait.
ehadis:
Hz. Peygamberimizin ha-
disleri.
ferd-i mükemmel:
olgun, mü-
kemmel flahs.
fert:
birey, flahs, kifli.
gaye-i hayal:
ideal.
gybet:
arkadan çekifltirme, dedi-
kodu yapma.
hakikat:
gerçek.
harika:
ola¤anüstü, hayranlk his-
si uyandran.
hayr:
iyilik.
hüküm :
karar, de¤er.
ihtimal:
olabilirlik, mümkün ol-
ma.
imkân:
mümkün olma, olabilirlik.
ipham:
kapal kalma.
kabul:
raz olma.
katl:
öldürme, katletme.
kaziye-i mümkine:
mümkün
olana hükmetme, karar verme.
küllî:
bütüne ait.
külliye:
bütünle ilgili, umumî.
külliyet:
bütünlük, genel.
mana:
anlam.
mantk:
do¤ru düflünme, akla
uygun söz söyleme.
medar- fleamet:
kötülük kayna-
¤.
mikyas:
ölçü.
mukabil:
karfllk.
mutlak:
kesin, snrlandrlmamfl
kaytsz, müstakil.
muvakkat:
geçici, ksa süreli.
muvazi:
birbirine denk.
muzr:
zararl.
mükemmel:
tam, kâmil.
mümkine:
imkân dahilinde.
mümkün:
olabilir.
müphem:
kapal, gizli.
nefret:
bir fleyden kaçnma.
netice:
sonuç.
nev:
çeflit.
rivayet:
nakil.
sadaka-i azîme:
büyük sadaka.
sair:
di¤er, baflka.
sevab- amal:
yaplan ifllerin
amellerin sevab, karfll¤.
suret:
biçim, flekil, görünüm.
flahs- manevî:
manevî kiflilik,
flahsiyet.
fler:
kötülük.
flevk:
fliddetli arzu, aflr istek.
tahrik:
harekete geçirme.
tergip:
ra¤bet ettirme, isteklen-
dirme.
teflvik:
flevklendirme, istekli, ar-
zulu hale getirme.
vaki:
olmufl.
vuku:
meydana gelme, ortaya
çkma.
zehr-i katil:
öldürücü zehir.
zina:
meflru olmayan cinsî müna-
sebet.
abd:
köle.
âlem:
dünya, cihan.
âlem-i ebedî:
sonsuz âlem.
amel:
fiil, ifl.
azat:
serbest brakma.
bilfiil:
gerçek olarak.
1.
Kenzül-Ummal
, 7:808, hadis no: 21508;
Taberanî
, Mucemül-Kebir: 7740.
2.
Müsnedül-Firdevs
, 3:116, 117;
Kenzül-Ummal
, 3:589, hadis no: 8043. (
Kenzül-Ummal
da
Gybet zinadan daha fliddetlidir fleklinde geçmektedir.)
3.
Tergip ve Terhip
, 3:421, 434;
Kenzül-Ummal
, 6:422, hadis no: 16360;
Nevevî
, Ezkâr, s. 288.