ve âdât- nâsa aittir ve tearüf ve tesamu-u umumîye raci-
dir.
YEDNC ASIL:
Pek çok teflbih ve temsiller bulunu-
yor ki, mürur-u zamanla veya ilmin elinden cehlin eline
geçmesiyle hakikat-i maddiye telâkki ediliyor. Hataya dü-
fler. Meselâ, Sevr ve Hut isminde ve âlem-i misalde
sevr ve hut timsalinde berrî ve bahrî hayvanat nazrlarn-
dan iki melâiketullah, âdeta bir koca öküz ve cismanî bir
balk zannedilerek, hadise iliflilmifl.
Hem meselâ, bir vakit huzur-u Nebevîde derin bir ses
iflitildi. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman et-
ti ki: Bu gürültü, yetmifl senedir yuvarlanp, tâ ancak bu
dakika Cehennemin dibine düflen bir tafln gürültüsü-
dür.
1
flte bu hadisi ifliten, hakikate vasl olmayan, inkâ-
ra sapar. Hâlbuki, yirmi dakika-o hadisten-sonra,
katiyen sabittir ki, biri geldi, Resul-i Ekrem Aleyhissalâ-
tü Vesselâma dedi ki: Meflhur münafk, yirmi dakika ev-
vel öldü. Yetmifl yaflna giren o münafk Cehennemin
bir tafl olarak bütün müddet-i ömrü tedennide, esfel-i sa-
filîne, küfre sukuttan ibaret oldu¤unu gayet beli¤âne bir
surette, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm beyan
etmifltir. Cenab- Hak, o vefat dakikasnda o sesi iflittirip,
ona alâmet etmifltir.
SEKZNC ASIL:
Cenab- Hakîm-i Mutlak, flu dâr-
tecrübe ve meydan- imtihanda çok mühim fleyleri, kes-
retli eflya içinde saklyor. O saklamakla çok hikmetler,
çok maslahatlar ba¤ldr. Meselâ, Leyle-i Kadri umum
âdât- nâs:
insanlarn âdetleri,
görenekleri.
âdeta:
sanki.
alâmet:
iflaret.
âlem-i misal:
manevî suret ve
modellerin akis ve temessül et-
tikleri görüntüler âlemi.
bahrî:
denize ait.
beli¤âne:
edebi, düzgün ve yerin-
de ifade ederek.
berrî:
kara ile ilgili.
beyan:
anlatma, bildirme.
cehil:
cahillik, bilmezlik.
Cenab- Hak:
Hakkn tâ kendisi
olan, fleref ve azamet sahibi yüce
Allah.
Cenab- Hakîm-i Mutlak:
her fle-
yi sonsuz hikmetle yapan, Allah.
cismanî:
bedene ba¤l, vücutla
alâkal.
dâr- tecrübe:
imtihan yeri; dün-
ya.
esfel-i safilîn:
Cehennemin en
afla¤ tabakas.
ferman:
emir, buyruk.
hadis:
Hz. Peygamberin sözü.
hâdise:
vaka, olay.
hakikat:
gerçek.
hakikat-i maddiye:
maddî ger-
çek.
hayvanat:
hayvanlar.
hikmet:
lâhî maksatlar, gayeler.
hut:
büyük balk.
huzur-u Nebevî:
Peygamberin
huzuru, sohbeti.
ibaret:
meydana gelen, oluflan.
inkâr:
reddetme, inanmama.
katî:
kesin.
kesret:
çokluk.
küfür:
imanszlk, müflriklik.
Leyle-i Kadir:
Kadir Gecesi.
maslahat:
yerine göre icap eden,
faydal ifl.
melâiketullah:
Allahn melekleri.
meydan- imtihan:
imtihan mey-
dan, dünya.
müddet-i ömür:
yaflama süresi.
mühim:
önemli.
münafk:
kalbinde küfrü gizledi¤i
hâlde Müslüman görünen.
mürur-u zaman:
zaman aflm,
zamanla.
nazr:
bakan, gözeten.
raci:
geri gelen, ilgili yere dönen.
sevr:
öküz, bo¤a.
sukut:
düflme.
suret:
biçim, flekil.
tearüf:
bir fleyin herkes tara-
fndan bilinmesi.
tedenni:
alçalma, geri kalma.
telâkki:
anlama, kabul etme.
temsil:
misal getirme, örnek.
tesamu-u umumiye:
herke-
sin bir sözü birbirinden duy-
mas.
teflbih:
benzetme.
timsal:
benzetme, misallen-
dirme.
vasl:
eriflen, ulaflan.
zan:
sanmak.
1.
Müslim
, 4:3184, hadis no: 2844, 4:2145, hadis no: 2782;
Müsned
, 2:271, 3:341, 346, 360.
548 | SÖZLER
Y
RM
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ